FELIX
Minjae'nın dinmeyen çığlıkları yüzümden kafayı yemek üzereydim. Sessiz sakin çocuğumun içinden canavar çıkıyordu ablasıyla oynarken. Yuna bir şey yapmadığını söylüyordu ama adım gibi emindim onu sinir ettiğine. Derin bir nefes alırken, "Yuna, bağırttırma çocuğu!" diye seslendim. Karşılık olarak her zamanki gibi, "Ben yapmıyorum." cevabını almıştım. Çorbanın tadına bakıp güzel olduğundan emin olduktan sonra ocağı kapatıp ellerimi yıkadım, ardından havluyla kuruladıktan sonra bahçeye çıktım.
Hava güzel olduğu için bahçede otururuz diye düşünmüştüm. Yuna söylediğim gibi masayı kurmuştu, her şey düzenli görünüyordu. Yemekler hazırdı, servis edilmeyi bekliyordu. Tatlı olarak fırında eskiden Chan Hyung bize geldiğinde yaptığım brownie keklerin aynılarından vardı. Yemeğin yanında içecek olarak ne verebileceğimi bilememiştim. Çocuklar olduğu için alkollü bir şey veremezdim ama gazlı içecek tarzı meşrubatlar da vermek istemiyordum bu yüzden alkolsüz şarap almıştım. Çocuklar içinse Arin ne içer bilemediğim için aklıma gelen her içeceği almıştım; kola, fanta, şeftalili/karışık/vişneli/ kayısılı meyve suyu, limonata, çilekli/çikolatalı/muzlu süt..
Bahçeden içeri girip gözlerimi salonda gezdirdim. Dağınık değildi, sadece Minjae'nin koltukta oturup oynadığı legoları ve yere saçılmış birkaç oyuncağı vardı. "Ya ver ver!" Minjae'nin isyan eder sesini duyduğumda huzurla legoları ile oynamak isteyen ama ablası yüzünden rahat edemeyen oğluma baktım. Legolardan bir şeyler inşa etmeye çalışıyordu ama Yuna da aynısını yaptığı için legosu yetmiyor, yapmaya çalıştığı şeyi tamamlayamıyor gibi görünüyordu. Çok tatlıydı, konuşmayı tam olarak sökemediğinden ve bazı harfleri telaffuz edemediğinden konuşurken daha tatlı oluyordu. "Benim ver!"
Yuna elini uzatmış legosunu almaya çalışan Minjae'nin eline hafifçe vurmuş, "Bir rahat dur, sanat eseri yapmaya çalışıyoruz burada." demişti. İç çekip kafamı iki yana salladım. On beş yaşındaydı ama Minjae'den daha beterdi.
"Yuna, kardeşine vurma. Bırak çocuğu oynasın." Onlara doğru ilerlerken yerde sağa sola saçılmış oyuncakları da alıyordum.
"Bir şey yapmıyorum, bana kızıyordun oyuncaklarımı paylaşmıyorum diye. O da azıcık paylaşmayı öğrensin." Bana bakmadan önündeki lego kuleyle ilgilenirken konuşmuş, ardından aklına Minjae'nin daha önce kırdığı oyuncakları gelmiş olmalı ki dönüp kardeşine kötü kötü bakmıştı. Bildirim sesiyle bakışlarını çekip telefonuna odaklanmıştı, Minjae de ablasının dikkatinin dağılmasını bekliyormuş gibi hemen uzanmış ve tahta legolarını çekip almaya çalışmıştı. Yuna'nın yaptığı kule dağılırken Minjae birkaç legosunu almayı başarmış, hiçbir şey olmamış gibi kendi işine dönmüştü. "Ya Minjae, ne yapıyorsun!"
Minjae, elindeki legoyu kaldırıp nispet edermiş gibi Yuna'ya göstererek "Sanat." demişti. Ben kendimi tutamayıp kıkırdamıştım. Küçük oğlum acımıyordu kimseye. Yuna bana dönüp sinirli bir şekilde bakarken yerden topladığım birkaç arabayı, ayıcığı ve topu kenardaki oyuncak kutusuna koydum.
"Sanat yıkanın sanatı olmaz." Yuna son sözünü söyledikten sonra Minjae'nin kulesini devirip koşarak yukarı kaçmıştı.
"Yuna!" Sinirle onun arkasından seslendim ama takan yoktu ki. Ağlamaya başlayan oğlumun yanına gidip önünde çöktüm. "Jae, bebeğim ağlama." Gözlerinden akan yaşları silerken içim burkuluyordu. "Yenisini yaparsın sen şimdi."
Minjae omuz silkip elindeki legoyu atmış, "Hayır, yapamam çok zor!" diyerek ağlamaya devam etmişti.
Yüzüne gelen saçlarını geri tarayıp alnını öptüm. Uzanıp attığı legoyu yerden aldım. "Olabilir ama sen çok yeteneklisin hemencecik aynısını yaparsın, hem baba sana yardım eder." Burnunu çekip bana baktığında kocaman gülümsedim. Gülümsememi görünce o da gülmüştü. Birkaç dakika içinde kuleyi tekrardan yapmıştık.
![](https://img.wattpad.com/cover/282934146-288-k497746.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let go | Chanmin • Changlix
Fanfictionseo.yuna: Babanın babamdan uzak durması için kaç para istiyorsun söyle. liabang: ha? Yan shipler | Hyunin • Minsung !!! Amatörce yazıldı.