Note; Sınır koymadım diye ne yorum geliyor ne vote.. Kırıcı.O yüzden sınır koyuyorum; 70 Vote, 70 Yorum
Note2; Özel bölüm istiyorsanız Final Partlarındaki sınırlar dolmak zorunda arkadaşlar
6 AY SONRA
"Yuna kalk artık!"
Felix, kapıyı açıp hala yatağın içinde olan kızına beşinci kez seslendi. Yavaş yavaş heyheyleri tepesine geliyordu. Bu kız gece yatmak bilmiyor sabah kalkmak bilmiyordu.
Yuna kalkmamak için mızmızlanırken Felix, bir şey demek için ağzını açtı ama küçük bir kedi gibi yanından paytak bir şekilde koşarak ablasına koşan oğlunu görünce sustu. Biliyordu, Minjae onu uyanana kadar asla rahat bırakmayacaktı. "Okul okul, kalk hadi!"
Yuna'yı uyandırma görevini Minjae'ye bırakırken odalarına ilerledi. Saat sekize geliyordu ve Felix, işe gitmeyecek Changbin'i uyandırmak zorundaydı. Minjae hava atmayı öğrenmişti ve Changbin'e zorla her sabah asker üniformasını giydirip kendisini kreşe bıraktırıyordu. Bu Felix'in hoşuna gitmese de yapacak bir şeyi yoktu. Bu konuda çocuğunu ne zaman uyarmaya kalksa Minjae onu dinlemiyor, Changbin onu üniformasıyla götürmediği sürece kreşe gitmeyi şiddetle reddediyordu.
Odaya girip yatağın kenarına, Changbin'in kısmına oturdu. Elleriyle dağılmış saçları yana tararken bir yandan da eşine sesleniyordu.
'Eşine'
Bu kelime onu gülümsetti. Tekrardan 'Seo Felix' olalı yaklaşık üç ay olmuştu. Yuna'nın ısrarları üzerine küçük bir düğün kokteyli de yapmışlardı. İlk düğünlerinden tek farkı, bu kutlamaya Felix'in Changbin'den ayrılmasının asıl sebebi olan kendi babasının da katılmasıydı. Felix normalde babasını istemese de onun gelmesi bir şeylerden emin olmasını sağlamıştı. Ilki, Changbin'in o adama gram benzememesiydi. Sevgilisi en kötü haliyle bile babasından kat kat iyiydi. Bu yüzden 'Babama dönüşüyorsun.' diyerek boşandığı eşine karşı bir kere daha suçlu hissetmişti kendini. Ikincisi, zamanın insanları değiştirmediği ama terbiye ettiğiydi. İlk düğünlerinde ölecek olsa da gelmeyeceğini söyleyen adam, ikincisinde birkaç gözyaşı dökmüştü. Yine her zamanki gibi gerçek hislerini saklamıştı, bu huyu hep aynıydı, dışarıdan sert ve suratsız gözüküyordu ama Felix gizlice gözünü sildiğini görmüştü bir kere.
O ana kadar o adamla konuşmayı gram düşünmeyen Felix, öyle görünce dayanamamış, eğer kendisine yaklaşırsa ters tepki vermemeye karar vermişti. Bu kararı ileriki saatlerde babasının onu dansa kaldırmasına yol açtığından pek pişman değildi. Içinde ukte kalan bir hayalini gerçekleştirmişti."Felix?"
Changbin'in sesiyle düşüncelerinden çıkarken mahmur gözleriyle onu izleyen sevgilisine baktı. Bu adam ona o kadar tatlı geliyordu ki bazen Felix kafayı yiyecek gibi hissediyordu. Ona olan hisleri kendini korkutuyor, nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. "Günaydın Binnie."
"Günaydın güneş ışığım. Okul saati mi geldi?" Felix başını sallarken Changbin elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Kalkalım bakalım. Şu başbelalarını okula bırakıp seninle güzel bir kahvaltı yapalım. Derslerin öğlen başlıyor değil mi?" Sarışın olan tekrardan kafasını salladı. Changbin yerinden doğrulurken Felix hipnotize olmuş gibi onu izliyordu. Uyku mahmurluğu bir insana bu kadar yakışır mıydı?
Changbin yataktan kalkmadan önce durdu ve yüzüne pür dikkat bakan eşine gülümsedi. Alışmıştı artık sorgulamıyordu. Felix ara ara böyle yüzüne bakar düşüncelere dalardı, ne olduğunu sorduğunda ise söylemez ve utanıp ortamdan kaçardı. Bunu istemediğinden susup o da Felix'i izledi.
Sarışın adam bir süre sonra kendini tutamayıp yaşadığı ani sevgi patlaması ile eşinin boynuna kollarını dolamış, yüzüne öpücükler kondurmaya başlamıştı. Changbin bunu beklemese de oldukça hoşuna gitmişti, bunu kıkırdasından anlayabiliyordu.
"Dayanamıyorum adam, yiyeceğim seni!"
"Bebeğim hep böyle diyorsun ama yenen taraf oluyorsun-"
"Ya! Sapık herif o anlamda mı dedim ben?"
Changbin eşini kızdırmasının bir sonucu olarak ısırıldığında sahte bir şekilde inlerken Felix bunu çok yanlış anlamış, geri çekilip şaşkın bir şekilde eşine bakmıştı. "Changbin sen- sadece ısırdım!"
Başta demek istediğini anlamasa da sarışının al al olmuş yanakları durumu belli ettiğinde asker gülmeye başladı. Olay komik olmasa bile Felix'in yüz ifadesi çok tatlıydı ve bu Changbin'i daha çok güldürmüştü. Başını sarışının omzuna gömüp derin derin nefes alırken sakinleşmeye çalıştı.
"Tanrım bana sapık herif diyorsun ama sen.." Geri çekilip eşinin yanağını okşadı. Yüzüne gelen saçları geri çekti. Felix'in saçları uzamış, onu görmesini engelleyecek raddeye gelmişti. Yanakların al kısımlarını öperken, "Sen benden daha sapıksın Yongbok." diyerek devam etti.
Felix, kalbinin eridiğini belli etmemeye çalışarak düz bir ifadeyle Changbin'e baktı. "Bunu demeden önce beni öpmeseydin seni boğabilirdim."
Changbin yüzüne bir sırıtış koyarken Felix'i kucağına çekmiş, dudaklarına fısıldayarak konuşmuştu. "Bende sana zevkle izin verirdim."
Changbin, öpmek için Felix'e yaklaştığında birden aralarına bir el girmişti. Ne ala geldiğini görmedikleri oğullarının eli.Minjae, Changbin babasının kafasını geriye itip hızlıca Felix'in kucağına çıkmış, babasının öpmeye yeltendiği dudağa öpücük kondurmuştu. "Benim! Baba baba baba-"
"Ya Seo Minjae!"
Changbin, belinden tuttuğu gibi küçük bedeni yavaşça yatağa atarken gıdıklamaya başladı. "Ne demek benim? Lix benim eşim, onu sadece ben öpebilirim." Minjae gülerek kafasını iki yana sallamış babasının elini tutup onu durdurmaya çalışmıştı. Changbin iki dakikada gülmekten domatese dönen oğluna izin vermiş, durup yüzüne gelen saçları alnından geriye taramıştı.
"Yo yo Felix sadece benim aşkım! Baba benim aşkımsın mı?" Minjae, onaylama bekler şekilde Felix'e dönmüştü. Minik bebeğinin tatlılığı onu ısırmayı istemesine neden olurken onların yanına uzanmış ve Min'in suratına, ardından dudağına küçük bir öpücük kondurmuştu.
"Evet bebeğim sadece senin aşkınım!"
Changbin, elini kalbine koyup ihanete uğramışçasına birbirine sarılan oğluyla kocasına bakarken onun dramatikliğiyle eş değerde bir ses doldurmuştu odayı. "Woah, hayatımda hiç bu kadar üvey evlat gibi hissetmemiştim."
Yuna, kapıda dikilmiş gözlerini ovuyor ve karşısındaki manzaraya gülümsememek için kendini zor tutuyordu. Changbin, büyük bebeğini gördüğünde yüzündeki gülümseme büyürken kollarını iki yana açtı. Bu babasının kollarına gelmesi için bir çağrıydı ama Yuna gördüğü kabusun etkisiyle duygusal olduğundan şımarmış, omuz silkip "Gelmiyorum işte." diyerek arkasını dönüp odadan çıkmıştı.
Babasının arkasından geleceğini bildiğinden yavaş yavaş odasına geri dönermiş gibi yaptı. Birkaç saniye sonra belinde güçlü kollar hissetmiş, hemen ardından havalanmıştı. "Hiçbir yere gitmiyorsun prensesim. Bugün hiçbirimiz bir yere gitmiyoruz."
Changbin Yuna'yı aldığı gibi yatağa dönmüş onu da Minjae'nin yanına yatırmıştı. Biri gerçekten bebek iki çocuğuyla bebeklermiş gibi ilgilenmiş, ailecek bir saat boyunca yatakta pineklemişlerdi.
Yuna, ailesinden vazgeçmediği için mutluydu.
Changbin ve Felix birbirlerinden vazgeçmedikleri ve böyle güzel iki çocuğa sahip oldukları için için mutluydu.
Minjae ise babalarının onu kreşe götürmekten vazgeçtikleri için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let go | Chanmin • Changlix
Fanfictionseo.yuna: Babanın babamdan uzak durması için kaç para istiyorsun söyle. liabang: ha? Yan shipler | Hyunin • Minsung !!! Amatörce yazıldı.