➺29

1.3K 158 65
                                    

Önceki bölümün Yorum sınırının yarısı bile dolmadı ama neyse.

Sınır: 60 vote 65 Yorum

𓇬

Saat sabaha karşı dörttü. Hemşireler huysuz, doktorlar yorgundu. Resepsiyon tarzı yerdeki genç ise Seungmin adamı deprem gibi yerinden sarsana kadar uyukluyordu.

"Uyansana!"

"Seungmin ne yapıyorsun-"

"Bu ne..?" Görevli gözlerini açıp sinirli bir şekilde karşısındaki iki adama baktı. Sivile benzetmişti, küçük, sıska ve narin görünümleri asker olmadıklarını gösteriyordu. Buraya sivillerin girmesi yasak olduğundan sert bir sesle konuştu. "Burada ne arıyorsunuz?"

"Bang Arin Lia kaçıncı katta, hangi odada?" Seungmin arkasından köpek kovalıyormuşcasına hızlı konuşuyor, acele etmesi için ellerini hafifçe resepsiyon masasına vuruyordu. Bebeği birkaç adım ötedeydi ve ona en kısa sürede ulaşmak istiyordu.

"Rütbelerinizi öğrenebilir miyim?"

Jisung, elindeki bavullarla cebelleşirken, "Asker değiliz." diye mırıldanmıştı. Taksiden iner inmez Seungmin içeri koşturunca tüm bavullar ona kalmıştı. Elindeki çantalardan birini yere koyarken telefonunu bulmaya çalıştı. Minho'yu aramalıydı, adam sorun çıkaracak gibi gözüküyordu. Ayrıca bavulları taşımada yardıma ihtiyacı vardı zira Seungmin'in odanın yerini öğrenir öğrenmez onu düşünmeden kızına koşacağından emindi.

"Askerler ve doktorlar dışında giriş yasa-"

"Kardeşim ne oyalıyorsun? Asker olmayabiliriz ama belli ki bir bağlantımız var ki sokmuşlar kapıdaki güvenlikler bizi, çok konuşma da kızımın yerini söyle!"

Seungmin'in ani ve kaba çıkışından sonra hem Jisung hem de resepsiyondaki adam bakakalmıştı. Jisung, Seungmin'in bu kadar kaba konuştuğunu yıllar sonra ilk defa görüyordu. Adam ise Yüzbaşı Bang Christopher Chan'ın kızı olduğunu bildiği Bang Arin Lia'nın diğer babasını görmenin ve onu bu kadar kızdırmanın şaşkınlığı içerisindeydi. Ağzını açamadan bir genç oradan, "Baba?" diye seslendiğinde üç adam da sese döndü. Jihoon, su almaya gittiği kafeteryadan dönerken babasını ve Seungmin amcası görmeyi beklemiyordu. Sabah geleceklerini düşünmüştü.

Seungmin, Jihoon'u görünce resepsiyondaki adama laf anlatmayı bırakıp yeğenine koşmuştu. "Jihoon-" Cümlesini tamamlayamadan başı dönmüş, düşecek gibi olmuşken Jihoon hemen kolundan tutmuştu onu. Endişelenmişti, ama şaşırmamıştı. Seungmin amcası gözüne çok kötü ve sağlıksız gözükmüştü zaten. Zayıflamıştı, yüzünün rengi gitmişti, gözleri kırmızıydı ve gözaltı torbaları vardı, dudakları çatlak ve kuru gözüküyordu. Osmanlı'dan daha hızlı ve kötü şekilde çökmüştü resmen.

"Amca, sakin ol. İyi misin?" Jihoon, amcasını kenardaki sandalyelere oturtmaya çalışırken Jisung bavulları bırakıp resepsiyondaki adama Minho'yu aramasını söylemiş ve arkadaşına koşmuştu.

"Yeter artık Bang Seungmin, doktora görüneceksin. Bu bugün üçüncü baş dönmen." Jisung arkadaşını azarlarken oğlunun elindeki su şişesini almış önce arkadaşının yüzüne birazcık sıçratmış sonrasında da içirmişti.

"İyiyim ki ben," dedi Seungmin yutkunurken. Ağzının kuruduğunu yeni fark ediyordu. Diliyle dişlemekten kanatıp acıttığı dudaklarını ıslattı. "-bebeğime gidelim lütfen." Gözleri dolarken Jisung'a döndü. "Dayanamıyorum artık, çok özledim.."

Jisung, iç çekip arkadaşının saçlarını okşadı. Haklı buluyordu onu. Günlerdir görmediği, komşuların yanlış anlaması yüzünden öldü sandığı kızı buradayken daha fazla zaman kaybetmek istemediğinden böyle yapıyordu. Ama iyi değildi ki. Her an düşüp bayılacak gibi duruyordu ve Jisung hem bavulları hem onu taşıyamazdı. "Gideceğiz birtanem, Minho geliyor götürecek bizi." Arkadaşının gözünden akan yaşı silerken oğluna baktı. O her gün iki saatte bir konuştuğu bebeğini çokça özlemişken Seungmin'i düşünemiyordu bile.

Let go |  Chanmin • Changlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin