➺9

1.6K 168 73
                                    

ARIN

Yuna kolumu tuttuğu gibi beni salona sürüklediğinde ne yapacağımı bilememiştim. Dönüp bir şeyler dememe kalmamış, "Hiçbir şey çaktırma, telefonuna bak." demişti.

Babamlar salona girdiğinde susmuş, kolumu Yuna'dan kurtarıp göğsümde çapraz bir şekilde bağlamıştım.

Kafam karışmıştı. Chan babam ve Bay Lee arkadaş mıydı yoksa ötesi miydi? Babama güveniyordum aslında ama içime istemsizce bir kurt düşmüştü. Günlerdir bunu düşünüyor, farkında olmadan Chan babamdan uzaklaşıyordum. Panik atak geçirdiğim gün, bu aldatma olayının büyük etkisi vardı.

Şimdi şu hallerine bakınca Yuna'nın dediğinin anlamsız olduğunu düşünüyordum. Babam, Seungmin babamı aldatıyor olsa niye onu ve beni tanıştırmak için buraya getirsindi ki? Hem,  kapıda bizi karşılayan ultra yakışıklı, babamın iş arkadaşı çıkan adam Bay Lee'nin eşi olduğunu söylemişti. Ayrılmamışlardı. Bay Lee de aklı başında insandı, böyle bir kocayı aldatmazdı bence?

Beynimin allak bullak olduğunu hissederken yanımıza küçücük bir çocuk geldi koşarak. Çocuklardan nefret ederdim.

Bana baktığında, "Ew, çocuk." demekten kendimi alamamıştım. En fazla dört  ya da  beş yaşında olan çocuk bana kaşlarını çatarak bakmıştı, Korkutucu duruyordu. Ona garip bir sekilde baktım.

"Ew ergen."

Küçücük veletten bu şekilde karşılık almayı beklemezken şaşıp kalmıştım. Chan babamın kahkahası, diğerlerinin zorla tutmaya çalıştıkları kıkırtıları duyuluyordu. Sinirle diğerlerine baktığımda susmuşlardı, Yuna ise suratında gururlu bir ifadeyle kardeşi olduğunu düşündüğüm çocuğa bakıyordu.

Ben çocuğa sinirli sinirli bakmaya devam ederken Seungmin babam, "Arin ne biçim konuşuyorsun öyle? Bakma öyle bebek daha o, hakettin hem." diyerek önce beni azarlamış, ardından Bay Lee'ye dönüp "Kusura bakma Felix, Arin öyle demek istemedi. Sadece çocukları çok sevmez." demiş ve özür dilemişti. Bay Lee gülüp sorun olmadığını söylemiş, o da küçük çocuğu daha yumuşak bir dille uyarmıştı.

"Açsınızdır, hadi masaya geçelim."

𓇬

liabang:
SEN SALAKSIN
APTAL
'BOBOMON YONONDO DOFOLORCO GORDOĞOM ODOMO HOTORLOYOROM'
AL İŞTE
KORECE ÖĞRETMENİ BAY KIM'IN EŞİNİN NERESİ BABAMA BENZİYOR


seo.yuna:
Açıklayabilirim
Sağlam bir savunmam var

liabang:
?


seo.yuna:
Ben şimdi babanı ve babamı gördüğümde dışarıdaydım
Tabi bundan benim babamın haberi yoktu
O yüzden beni görmesin diye saklanırken gördüm onları arkadan
Babam, babanı geçiriyordu falan
Ben babanın yüzünü tam göremedim
Ama vücudu iyi görünüyordu
Maşallah zaten o vücut görülmezse hiçbir şey görülmez

liabang:
???


seo.yuna:
Tamam ya
Neyse işte
Babamın her arkadaşını tanırım
Onu tanımayınca şey oldum
Sonraki günlerde de babamın yanında tanımadığım, kalıplı birini görünce
O sandım

seo.yuna:
Kısacası ikisi de daddy vibe veriyordu

𓇬

"Dalga mı geçiyorsun?!"

Mesaj yazmak yerine sinirlenip Yuna'ya dönmüş, sesli konuşmuştum. Diğerlerinin de bize döndüğünü fark ettiğimde ne yapacağımı şaşırmıştım.

Yuna, "Değil mi? Bende çok şaşırdım." dediğinde aklından ne geçiyordu bilmiyordum. Bize 'Neler  oluyor?' diye bakan ailelerimize dönüp mükemmel oyunculuğunu konuşturmuştu. "Beğendiğimiz bir idolün çocuğu olacakmış, onu anlatan post göndermiştim."

Seungmin babam, elindeki kadehinden bir yudum içtikten sonra bana dönmüş "Masada telefona bakma konusunda ne demiştim ben? Bırakır mısın telefonunu?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım. İznim yoktu, hele bu şekilde misafirlikteysek telefonumu elime hiç alamazdım. Bunun saygısızlık olacağını düşünüyordu. Ama şu durumda telefonu bırakmam çok riskli olurdu.

Bay Lee de aynı şekilde "Evet Yuna, aynı şey senin için de geçerli. Yemek yiyoruz." dediğinde Yuna'ya döndüm. Birkaç saniye bakıştık. Bu sefer onun da yapabileceği bir şey yoktu.

Telefonumu masanın üzerine koyarken Seungmin babam, "Çantaya." demişti. Abartıyordu şuan. Telefonu göz önünde tutmam lazımdı.

"Ya baba-" Chan babam bana bakarak boğazını temizlediğinde ofladım. Kaşlarını çattığında tırsıp ayağa kalkmış, telefonu bahçe koltuğunun üzerindeki çantama koyup geri dönmüştüm. Pısırık değildim ama benim babam askerdi, bakışı yetiyordu içimi titretmeye. Ayrıca Seungmin babamın dediklerini ikiletmeme de çok kızıyordu.

Masaya geri döndüğümde, adının Minjae olduğunu öğrendiğim çocuk bana bakarak gülüyordu. Hala mama sandalyesinde oturan çocuğa dalga konusu olmuştum.

"Neye bakıyorsun?"

"Korkak."

"Ya!" Ben ona kızınca küçük bir çığlık atmış, babasına gitmeye çalışmıştı. "Bana diyene bak."
Minjae bana sinirli sinirli bakıp birden ağlamaya başladı.

Bay Lee, onu kucağına alırken babam da bana söyleniyordu. Ellerimle yüzümü ovuşturup sabır diledim. Ben bir şey yapmamıştım ki!

Yuna "Seungmin amca kıza boşuna kızma numara yapıyor o. Ya Minjae! Sus bakayım, boşuna akıtma o timsah göz yaşlarını." demişti. Minjae, daha çok ağlarken iç çekmiştim. Babamların öldürücü bakışlarını üzerimde hissederken korkmuştum, eve gidince başım beladaydı. Aynı zamanda biraz kötü hissetmiştim. Küçücük çocuk, tüm bahçeyi inletiyordu ağlamasıyla.

"Tamam tamam gel." Yuna oturduğu yerden kalkmış, gidip kucağına almıştı kardeşini. Sırtını sıvazlarken gözyaşlarını siliyor ve onu güldürmek için değişik şeyler yapıyordu. Minjae, iki dakikada susmuş ve ablasına gülmeye başlamıştı. "Bak gördünüz mü? Gerçekten ağlamıyor demiştim." Yuna söylense de kardeşini öpmüş, öyle koymuştu sandalyesine. İyi bir abla olmalıydı.

Minjae bana dönüp dil çıkardığında bunun altında kalmak zorunda kalmış, karşılık verememiştim.

𓇬

Minjae favım <3

Let go |  Chanmin • Changlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin