➺23

1.4K 158 105
                                    

Sınır; 40 Yorum - 40 Vote

𓇬

YAZAR

Felix, zilin çalmasıyla yüzünü buruşturup elini Changbin'in saçlarından çekti.

Changbin son birkaç gündür dışarıda diğerleriyle birlikte Arin'i arıyordu. Günlerdir uyuyamadığı gibi yiyip içmiyordu da. Midesine giren tek şey kahveydi. Arayıp yemek yemesi gerektiğini hatırlatsa ve ondan olumlu cevap alsa da sarışın biliyordu ki Changbin yapacağım dediği şeyi yapmıyordu. Geniş çaplı arama çalışmalarından dolayı da eve gelemiyor, o gelemediği gibi kendisi de yanına gidemiyordu.

Felix, o lanet günden sonra onu görememişti. Bu  yüzden sevgilisi uzun zaman sonra eve geldiğinde hem şaşırmış hem sevinmişti. İlk işi adama zorla birkaç lokma yedirmek olmuştu. Ardından temizlenmesine yardım etmiş, giydirmiş, saçlarını tarayıp kurutmuştu. Uyuması için ısrar etse de Changbin ruh gibi odasında yatan kızını gördükten sonra uyuyamamıştı. Bu yüzden Felix onu elinden tuttuğu gibi salona götürmüş, televizyondan bir şeyler açıp bacağına yatırmıştı. Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı koca bebeğinin, hem saçlarını okşarsa mayışıp uyuyabilirdi de. Çok yorgun olduğu belliydi.

Düşündüğü gibi de olacaktı aslında. İlgisini gram çekmeyen film Changbin'i sıkmış, saçlarının arasındaki sevdiği adamın eli ise onu uykuya sürüklemişti. Zil çalıp kalkmasına neden olmasaydı Changbin uyumak üzereydi.

Felix'in elini çekmesiyle Changbin yattığı yerden doğrulmuştu. Sarışın adam kalkmadan önce sevdiği adamın sakağından öpmüş, "Sen yat." demişti. Changbin, başta kalkmayın kapıya onun bakmasına izin verecekken saati fark etti. Sabahın beşiydi.

"Felix, dur."

Changbin ayağa kalktı ve koltuğun altına sakladığı silahı aldı. Felix Changbin'e şaşkın bir şekilde bakarken Minjae'yi annesine bıraktığına şükretti. O silah ne zamandır orada bilmiyordu ama önceden oraya konulmuşsa Minjae onu bulabilirdi. Çocuk fare gibi her yere girip çıkabiliyordu.

Changbin kapıya ilerleyip delikten baktı. Simsiyah bir şey, deliği kapatıyordu. Kaşlarını çatarken silahı arkasına sakladı. Tetikte kalarak kapının kolunu indirdi ve açtı.

Chan, kafasını kapıya dayayıp tüm yükünü verdiğinde kapının açılacak olmasını göz önünde bulundurmamıştı. Bu yüzden kapı açıldığında dengesini sağlayamayıp Changbin'in üzerine doğru sendelemişti. Changbin, şaşkın bir şekilde hyungunu yakalamaya çalışırken silahı düşürmüş, çıkan ses Felix'i korkutup yanlarına gelmesini sağlamıştı.

"Hyung iyi misin?" Changbin, kollarından sıkıca tuttuğu hyungunu kendinden uzaklaştırıp dengesini bulmasını sağladığında ona baktı. Sorduğu soru öylesineydi. Cevabı biliyordu. Gözü olup adamın halini gören herkes anlardı onun hiç iyi olmadığını.

Chan ayıktı. Kızının ardından kendini alkole falan vermemişti, Arin içkiden nefret ederdi. Bunun yerine kendini işe adamış, her yerde evine giren ve kızını alıp götüren o piçi arıyordu. Kızını arıyordu. Bir haftanın ardından ilk defa geliyordu eve.

Küçük bebeği gideli bir hafta olmuştu ve onu hala bulamadığı gerçeği kalbinin yerinden söküldüğü gibi bir his veriyordu ona.

Burada olmamalıydı. Dışarıda olup kızını aramalıydı ama yapamazdı. On beş dakika önce üstlerinden biriyle kavga etmişti. Yarbay yanına gelip eve gidip dinlenmesini, bayılacak gibi durduğunu söylemişti. Chan ise reddetmişti. Bebeği dışarıda onu bekliyordu. Çok da korkuyor olmalıydı. Nasıl eve gidip yatardı? Seungmin'ine bebeklerini bulmadan nasıl giderdi, nasıl yüzüne bakardı? Üstü ısrar ettiğinde ise bağırmış, gitmeyeceğini söylemişti.

Let go |  Chanmin • Changlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin