Kurşun ve Yılan

127 59 16
                                    

Nasılsınızzz bakalım reçel kavanozlarım?🍓

Ksksjsjsjs tamam biliyorum sıfatlarım harikadır🥲.

Lafı uzatmadan bölüme geçelim.

Şarkıyı açmayı unutmayın! 

Lütfen oy vermeyi unutmayın🙏🏻❤️

                                                          Şarkı: https://youtu.be/aT8voR4mfL0🥀


Küçüklüğümden bu yana korktuğum çok şey olmuştu. Karanlıktan korkardım bir ara. Yendim büyüdükçe. Gece yatarken öcü denen pelerinli canavarın beni kaçıracağını düşünürdüm. Halamın anlattığı hikayelerle öyle bir varlığın olmadığını anladım. Bir de gece ben ağlarken annemlerin duymasından çok korkardım. Yüzümü yastığa gömerdim ya da yorganın altına girer sessizce ağlardım. Ama bir yerden sonra nefessiz kalırdım. Bazı geceler nefessiz kalmaktan boğulacak gibi hissetsem de çıkmıyordum yorganın altından.

Bu korkumu hiçbir zaman yenemedim. Tek yaşamaya başladığımda bile ağlamaktan korkuyordum. Sanki biri çıkıp gelecek ağladığım için bana bağıracak ve hayatımın darbelerini sözleriyle karalayacaktı zihnime.

Dünden beri karanlıktan, öcünün beni kaçırmasından, hıçkırıklarımı birinin duymasından hiç olmadığı kadar korktum.

Gözlerimi kapattığımda canım yanıyordu. O kadar ağlamıştım ki şişmişti göz pınarlarım. Hala akan yaşlarımın ardı kesilmiyordu.

Ağlamak çaresizlik değildi. Çaresizlik karanlığında kalanların göz yaşları artık yıkılmak üzereyken süzülür. Taşıyamazlar karanlığın yükünü. Çaresizlik sadece kelimedir onlar için. Çünkü ağlayanlar çaresiz oldukları için değil çaresiz bırakıldıkları için yıkılırlar ve hıçkırarak yaşlarını akıtırlar.

Ben de onlardandım. Dayanağım olan ne varsa yıkılmıştı hayatta. Çaresiz bırakılmıştım. Kördüm, sağırdım, dilsizdim, hissizdim çünkü karanlıktaydım.

Dün olanların her biri ağır gelmişti ruhuma. Düşünce imparatorluğum yıkılmıştı. Deprem etkisi yaratmıştı, Sofie teyzenin kabusu. Sel gibi her şeyi götürmüştü eğitmenlerimin ve psikoloğumun yüzlerine söylediklerim. En kötüsü de beni alevler arasında bırakan gece mavisi gözlerdi. Yakıyordu, yıkıyordu ama sonra söndürüyordu yaktığı yerleri. Tekrar inşa ediyordu yıkıp geçtiği yerleri. Eskisinden daha iyi oldu derken aynı döngüye giriyordu her dakika. Düzenimi alt üst etmişti. Nefret ve kin beslemeliydim belki bu yüzden. Yapamıyordum, o gözlerin sahibine kızamıyordum. Yak yık ama gitme gel hep rüyalarıma konuk ol, diyordum tüm iç seslerimi susturup.

Birkaç kez denemiştim uyumayı. Uyumak değildi asıl amacım. Rüyamdaki akşam bakışlı adamın gözlerini uzunca bir zaman izleyip sakinleşmek istiyordum.

Gözlerim kapanmıyordu ki rüyaya dalayım. Hasretle iç çektim hıçkırıklarım bitkin düştüğünde. Pencereye kaydı gözlerim. Akşam olmak üzereydi.

Dünden beri ağzıma bir lokma almamıştım. Yesem de kusacak gibi hissediyordum. Bir duş almanın iyi geleceğini düşündüğümden yataktan doğruldum. Bitkin adımlarım banyoya yöneldi. Üstümdekileri çıkartıp sıcak suyun altına girdim.

Tüm olanlar zihnimde fırtına çıkararak düşüncelerimi oradan oraya savururken ruhumun kökleri sızlıyordu.

Avuçlarıma dolan suyu parmak aralarımı açıp yavaşça dökülen damlaları izledim.

Su bendim. Parmak araları, hayatımdaki yaralar, travmalar. Avuç içi, ayakta durma çabalarımdı. Dökülen her bir damla ise yere düştüğüm her günün damgasıydı.

Karanlığın Cam Kırıkları- RetrouvaillesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin