Tanıtım

402 97 34
                                    

🌗

"Bir şehir düşünün. Terk edilmiş...

Sessizlik düşünün. Kendi nefesiniz dışında ses yok...

Bu şehre attığınız korku dolu adımlarınızın ardındaki titreyen sizsizliğinizi düşünün. Her adımınızda kendinizi sorgulamakla meşgul olduğunuz...

Adsız şehir hakkında bir fikre sahip değildim. Tek fark ettiğim şey terk edilmişliğin kol gezdiği caddelerin beni çağırıyor oluşuydu."

...

Ben kim miyim?

Bu sorunun cevabı yoktu artık bende.

Ben yoktum çünkü biz vardık.

Biz kim miyiz?

Bizler ruhları paramparça edilmiş cam kırıklarıyız.

Çıkartılmıştı bazılarımız hayattan. Çarpılmıştık hepimiz duvarlara. Bölmüşlerdi bir bir ruhumuzu. Bir tek toplamamışlardı. Yerdeydi cam kırıkları. Ve her bir parçasına basarak geçiyorduk tekrar tekrar ayrı yollardan. Sonra kesişti ayrılan yollarımız. Birleşti parçalarımız bütünleştik teker teker. Ama hiçbir zaman silinmedi ruhumuzdan kalıntılar. Savaşmaya başladık yaralarımızı yok sayarak. Çevremiz kuşatılmıştı oysa tuzaklarla. Bir yere kadar kaçacaktık elbet. Acaba sonumuz uçurumdan aşağı süzülen kan yağmurlarıyla mı olacaktı? 

Peki,

Başarabilecek miydik kırıklarımızla savaşmayı?

Bozabilecek miydik kaderin pusulasını

Yada oyunun rotasını?

...

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir prenses varmış. Bu prenses çok güçlü bir prensesmiş. Bir gün bir prens çıkagelmiş. Prens prensese aşıkmış. Prenses de ona karşı bir şey hisseder olmuş. Ama ikisi de hiçbir zaman aşklarını ilan etmemişler. Ta ki prensin babası ona bir görev verene kadar. Prensle prenses aynı cephenin altında aynı ordunun içindelermiş. Bu bir oyunmuş. Prens babasına gerçeği söyleyememiş. Ama oyuna sadık kalmak zorunda kaldığı için prensesle yakınlaşmaya başlamış. Bir zamandan sonra ikisi birlikte girdikleri savaşlarda üstün başarı elde etmeye başlamışlar. Prens teşkilatın başı olarak geçtiğinde prensese evlenme teklifi etmiş. Prenses gönülden razı olduğu için evet demiş. Nikahlarını düğünden bir gün önce kıydıran prens o akşam prensese siyah güller armağan edip o sokağa gitmiş. Siyah gülün anlamı ise vedaymış. Habersiz bir veda. Prenses efsanedeki kız gibi uyandığında herkes onu kötü belleyecekmiş. Ama prenses yatağında mışıl mışıl uyuyormuş.

Hayır, bu uyuyan güzelin masalı değil. Pamuk prensesin ya da rapunzelin de değil. Bu hikaye bir mefhum. Ben ise bu mefhumu anlatmak için seçilmiş bir meddahım.

Bastonum güllerden alır özünü,

Güzel prenses aç gözünü.

Son bir sözü varmış söyleyenecek;

Gracias por las rosas. (Güller için teşekkürler.)

Herkese merhabalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Herkese merhabalar. Bugünden itibaren yeni bir kurguya başlıyorum. Ufak tefek kusurlarım olursa affınıza sığınıyorum. Büyük bir aile olma dileği ile. Oylarınızı esirgemeyin lütfen.❤️🥺😇

Karanlığın Cam Kırıkları- RetrouvaillesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin