HIRS (6. BÖLÜM)

63 4 0
                                    

Boran'dan

"Sikeyim!" Öfkeyle bir nefes daha verdiğimde evde kırılacak kalan tek şey olan vazoyu da duvara fırlatmıştım. Burada böylece elim kolum bağlı durmak beni öldürüyordu.

Ya da diğer ihtimal beni yaşarken öldürmeye yetiyordu...

Kafamda dolaşan sinsi tilkileri bir an önce def etmem gerekiyordu, Tanrı'm! Düşünmem gereken daha önemli şeyler varken kafamdaki sikik tilkileri neden umursuyordum ki... "Kendine gel!" Aykan beni kollarımdan tutup sarsarken neredeyse yığılıp kalacaktım onun kollarına. Gelemiyordum, kendime falan gelemiyordum. Bugün gece yarısına girmemizle beşinci güne girmiştik ve biz üç beceriksiz beş gündür o'ndan haber falan alamıyorduk. Kafayı yemek üzereydim yemin ederim kafayı sıyırmak üzereydim.

"Kim almış olabilir ki onu?" Han oturduğu koltukta rahatsızca kaykılırken gözlerini benden kaçırıp yere dikmişti. "Nereden bilelim oğlum? Bizim etrafımızda bize zarar vermek isteyen tonlarca insan var, kim bilir hangisidir..." Patlamaya hazır bir bomba gibiydim ve bunun mağduru Aykan olmuştu. "Sikerim seni! O'nu bulmadan gelmeyeceğiz bu eve. Duydun mu?! O'nu bulmadan ikiniz de yanıma gelmeyin, şimdi çıkıyoruz ve arıyoruz-"

"Saçmalama Boran! Kayıp kızını arayan aileler gibi çıkıp sokak sokak Berfu'nun resmini gösterip millete mi soracağız? Şu an mantıklı düşünemiyorsun sen, evde kal biz araştıralım-" Onca kelimesinin arasında sadece o'nun adında kalmıştı kalbimin kemiği. Dilimin kasları parçalanmış gibi kanlar içinde elimde kalırken gözlerim Han'a dokundu. Bir şey diyecek gibi duruyordu. "Söyle!"

"Abi yanlış anlama ama..." Kelimeleri seçerek konuşmaya çalıştığı aşikardı. Ne söyleyecekse hızlı olması gerekiyordu yoksa sinirimi bir kişiden daha çıkarmak zorunda kalacaktım. "Sen zaten bu kızı kullanmak için yanında tutmuyor muydun? Bırakman gerekmiyor musun şu an onun peşini? Bırak işte kurtuldun-"

"Ne diyorsun lan sen!" Sinirle Han'ın üzerine doğru atlayacağım sırada Aykan benden önce davranıp önüme geçmişti. Han'ın dedikleri beynimde bir kurşun hissi bırakırken o kurşunun parçaladığı beynim düşünme algımı kapatıyordu. Algılarım kapanmıştı. Her zaman başka bir yolun olduğunu düşünürdüm ama şu an asla ama asla aklıma bir bok gelmiyordu. "Çıkıyoruz biz, Han kalk. Sen biraz uyumaya çalış, üç gündür tek bir dakika gözüne uyku girmedi. Bunu kendine yapma, hak etmiyorsun-" Aykan'ın kollarını tuttum. "Hak ediyorum kardeşim, benim yüzümden elimden aldılar onu. Ben yetişemedim, benim yanımdayken bile kendine zarar vermek için an kollayan kız şu an orada ne haldedir.." Sözlerim fısıltıyla çıkarken dudaklarımın arasından bunları beş günün sonunda itiraf etmek beni garip hissettirmişti.

Aykan anlayışla gözlerimin içine bakıp omzumu sıkarken Han ile yanımdan geçip gittiler. Koca evin içinde kapının kapanma sesi yankılanırken içimdeki ucu bucağı gözükmeyen kara delik sanki mümkünmüş gibi daha da büyüdü. Az kalmıştı, o kara delik beni de içine çekecekti. Kendimi koltuğa attığımda amacım uyumak değildi, o yanımda olmadıkça uyumayacaktım. Neden bu şekilde düşündüğümü de bilmiyordum.

Alışmış mıydım o'na?

Alışmıştım.

Birinci yenilgi...

O yanımdayken yarattığım sert kabuktan çıkıyor muydum?

Bir nebze.

İkinci yenilgi...

O'nun kokusu-

Tamamlamana gerek yok, üçüncü yenilgi...

Üç yanlış bir doğruyu götürüyor derlerdi sınavlarda. Acaba hayat sınavında da bu geçerli miydi? Yaptığımız üç yanlış hayatımızda olan bir doğruyu götürüyor muydu? Peki ya üç yenilgi? Bir zaferi götürürdü. En acısı da bu olurdu.

ÇOBAN YILDIZI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin