İnsanoğlu bu, her zorluğa göğüs geremez. Her şeye baş gelemez. Uzun tırnaklarının arasına gizlenmiş acıları onun benliğini kazanmıştır. Gelecek, geçmiş acılarının içinde hapsolmuş çocukluğu bağırıp çağırınca bir şeylerin farkına varır. O nedenle artık vaz geçiş dönemi başlar. Her şeyden vazgeçiş...
Vazgeçmem gereken bir şey yoktu hayatımda. Her şeyden vaz geçmiştim zaten. O kadar şaşallı bir hayatım da yoktu. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu bu dünyada. Sadece canım vardı ve onu da şu an kaybetmek üzereydim.
Geçmiş bedenimi, aşırı derecede ele geçirirken neler yapabileceğimi bilmiyordum. O kadar savunmasızdım ki...
Soğuğu hissediyordum, sıcakta da yanıyordum. Soğuk bacaklarımı ısırırken sıcak ise bedenimi alev alev yakıyordu. Araftaydım, aynı ruhum gibi.
Gözlerimi açtım. Kirpiklerimi hissediyordum. Titriyorlar, uzunluklarından dolayı ne olup bittiğini tam olarak göremiyordum. Gidiyorduk, arabadaydım. Tek bir ses bile yoktu. Bu korkutucuydu. Aksiyonlu bir hayata alışmışken bu sessizliğin beni rahatlatması gerekirken aksine korku uyandırıyordu bende.
Sessizliğin içinde kirpiklerimin ucundan gözüme gölge düşüren güneşe baktım. O kadar parlak o kadar canlıydı ki, bir kere daha geceye ait olduğumu hissettim. Değişiyordu her şey. Bugün dünden farklıydı, bunu biliyordum.
Uyuşuk bedenimin verdiği ağırlık ile kollarımı gözlerime kapattım. Güneşin gelmesini istemiyordum. Hayatımda hiçbir şekilde parlak bir şeyleri istemiyordum.
Neredeydim?
Nereye gitmem gerekiyordu da ben mi ters yönde gitmiştim?
Bacaklarımı zorlukla hareket ettirip kendime doğru çektim. Vücudum tümden uyuşuktu. Hareket etmeye dahi tenezzülüm bulunmuyordu.
Zorlukla da olsa gözlerimi açtım. Masmavi tavan beni karşılarken içimden geçen şeyler beni ürkütmeye başlamıştı. Boran'ın evinde mavi tavan yoktu ki...
Korkuyla çatlayan başımı tutarak olduğum yerde doğruldum. Yabancı odanın mobilyaları bana sırıtırken neler olduğu yavaş yavaş kafama yerleşmeye başlamıştı. En son Boran'la beraber alışveriş yapmaya çıkmıştık. Sonra dışarı çıkışım, gözlerimin birer uçurum misali kayarak bilincimden düşmesi...
Ona özürler dileyerek ayağına kapanma isteğim artıyordu. Ondan başka birinin evinde kalma düşüncesi.... Beni yiyip bitirebilirdi. Bu kadar kısa sürede bu hale gelmem hiç ama hiç normal değildi. Bir kez vurulmuş, bir daha da kalkamamıştım. Öyle bir yıkıntıydı benimkisi.
"Kimse yok mu?!" Sesim boş odada yankı yaparken korkuyla titreyen ellerime baktım. Nefret ediyordum titremelerinden. "Kimse yok mu dedim?" Kapının ardından gelen ayak sesleriyle hızlanan kalbimi hissederek yeniden kalktığım yatağın yanına gidip diz çöktüm. Şu an bana her şey zarar verebilecek gibi hissediyordum. Her an her şey bana zarar verebilirdi, kendime verilen en büyük zararı yine kendim verirken başkasının verebileceği düşüncesi beni korkutması aşırı mantıksızdı.
"Ben varım," tanımadığım kalın bir ses kapının ardından bana seslenirken korkuyla oturduğum yere iyice sindim. Korkuyordum, deli gibi titriyordum da. Dizlerim, ellerim, kalbim bile deli gibi titriyordu. "İçeri girebilir miyim?" Kalın ses kapının ardından bana seslenmeye devam ederken titremelerime eşlik eden üşüme hissime engel olamıyordum. Kimdi bu, benden ne istiyorlardı?
"Def ol git!" Öfkeyle bağırıp olduğum yere iyice sindim. Kim olduğunu bilmediğim kişi kapıda birkaç oynama yapmaya başladı. Kapıyı bir de üzerime mi kilitlemişlerdi!?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOBAN YILDIZI +18
Novela JuvenilSadece yapıştırıcıyla kırık kollarımdan birini yapıştıracağımı söyledi, kendi kanatlarını kendi elleriyle yolan, kan revan içinde bırakan adam. Yaralarımdan sarıldı, dikişlerime taptı inancı zayıf, sevgiyi bilmeyen oğlan çocuğu ve ağzıma bal koydu z...