Sadece yapıştırıcıyla kırık kollarımdan birini yapıştıracağımı söyledi, kendi kanatlarını kendi elleriyle yolan, kan revan içinde bırakan adam. Yaralarımdan sarıldı, dikişlerime taptı inancı zayıf, sevgiyi bilmeyen oğlan çocuğu ve ağzıma bal koydu z...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bölümü okuduğun tarih :)
bölüm şarkıları
Cem Adrian - Sen Ağlarsan
Rota - Bir Yalan Söyle Bana
Cem Adrian - Tanrının Elleri
Mavi Gri - Ölümle Yaşam Arasında
sırayla dinleyin :) iyi okumalar ...
Cayır cayır yanıyordu vücudumun her bir zerresi. Acıdan kavrula kavrula kül oluyordum. yediğim dayaklar az geliyordu ama babama. Karnımda söndürülen sigaraların izmaritlerini yutuyordum. Sırtıma yediğim kemerin tokalarını yalıyordum, havada şaklayan sesleri alıp bağrıma basıyordum. Çığlıklarım her yankılandığında o kasvetli odada, duvarımdaki çizimlerden yardım dileniyordum. Kendi yarattığım yaratıklara can dileniyordum bundan daha aciz bir şey yoktu.
Kanıma karışan o dayak, ağzımdan kan gelene kadar bana yalvartmıştı. Dilim artık yalvarmaktan yara olmuşken acımasız adamın gölgesi gelip elindeki makasla dilimi kesiyordu. Anne figürü hep dayak yediğim odanın kapısının arkasında attığım çığlıkları dinlerken sıradaki kendisi olmamak için yatak odasına kaçıyordu.
O hep kaçıyordu, insanlar hep kaçardı. Yağmur diner, karlar düşer, yıllar geçerdi ama içimde taşıdığım o küçük kız çocuğu hiç büyümüyordu. Onu büyütmeyecek, hep avucumda besleyecektim. Adına Umut dedim, umudumu hiç öldürmeyecektim. Hep yaşayacaktı. Karnına pansuman yapacaktım onun, küçük bedenine o kemer inerken şaklama sesine şahit olup hiçbir şey yapmayan duvarları dövecektim ben de.
Şimdi sarıldığım havluyla ilk gün geldiğimde bana verilen odaya gelmiştim. Bembeyaz çarşaflı yatakta dizlerimi kendime çekip havluyu biraz daha omuzlarıma çektim. Burnum akıyordu, hapşuruyordum ara ara ve ağlıyordum. Hastalanmıştım. Bir öpücük bir insanı hasta eder miydi? Bunun canlı kanıtıydım. Belki de hasta olanı iyileştirecekti. Bilmiyordum.
Bir sabahın gecesinde çıktığım o evin lanetini hala üzerimde hissederken neler yapacağımı aklımda kurgulamaya çalışıyordum. Ayağa kalkacak gücüm yoktu ama belki de beni sırtında taşıyacak birisi vardı. Belki de ben boğuldukça bana kendi nefesini verecek birisi vardı. Unutmak istediğim onca şeyin ardında onun gölgesini görmek bana acı vermiyordu artık. Koca vücudunun ardındaki o canavarı görmek istemiyordum, ben sadece onu bendeki gibi görmek istiyordum. Ne yalana bulaşmış ellerini, ne sırra boyanmış dilini ne de vücudunu saran o kaftan gibi acıyı görmek istiyordum. Ben sadece onu benimle görmek istiyordum.
Bilinmeyen bir günde gelse belki böyle olmayacaktı ama beni ölümün kalın kollarından alıp kendi zindanına aldığında anlamıştım bir şeylerin değiştiğini.Onun avuçlarındaki zindanı, ölümden daha özgür kılıyordu beni.