Seattle2016 1

99 6 1
                                    

Yeni evime alışmak sanırım biraz zaman alacak. En son tek başıma yaşadığımda üniversitedeydim ve daha gençtim. Şimdi de gencim ama biraz yorgunum. Hayatın akışında nerelere savrulduğumu düşününce tebessüm beliren yüzüme baktım yeni evimin banyosunda. Ufacık aynaya bakarken ailemi ve evimi özlediğimi hissetsem de hemen kendimi toparladım çünkü kendimi böyle salarsam asla alışamazdım.

Giriş kapısının biraz yanında, salon camının tam karşısında, odayla birleşik açık mutfağıma girip kahve hazırlamaya başladım. Buraya gelip gelmemekte tereddütlüydüm aslında, ama bazen birşeyleri geride bırakmak en iyisidir ve ben bunu seçtim. Kahvemi hazırladıktan sonra neler yapabileceğime göz atmak için salondaki pitikare desenli yeşilli kırmızılı koltuğuma yerleştim. Kağıtlar, dosyalar, notlar... Taşınmak zaten zor, peki ya ülke değiştirmek ? Aman Allahım bu bambaşka birşey. Buraya kadar geldiysem bunların altından da kalkabilirim diye düşündüm ve kahvemi bir çırpıda bitirip dışarı çıkmak üzere kapıya yöneldim.

Yol yorgunluğu ve eşyaların taşınması derken ilk kez caddeye çıkmıştım ve yalnız neler yapabileceğimi düşündüm. Dil kursu ve iş işlemlerim tamamdı sadece görüşmelerim ve başlamam kalmıştı ve bunlar için daha 2 günüm vardı. Hiç arkadaşım olmadığı için tek başıma sadece 2 gündür yaşadığım bu şehirde ne yapabilirdim ?
Köşeyi biraz dönünce mis gibi çörek kokusu hemen içime işledi. Mia isimli bu şirin pastane hemen dikkatini çekti. İçeri girdiğimde mükemmel koku ve görüntü beni hapsetti. Bir küçük cupcake seçip istedikten sonra parasını ödedim ve kapının önündeki minik masalardan birine yerleştim. Türkiye'den gelirken bolca getirdiğim kitaplarımdan biri çantamdaydı, çıkarıp biraz karıştırmaya karar verdim. Cupcake, ısırdığımda sanki cennetteymişim gibi hissettirdi ve yanına kahve almadığıma pişman olarak hemen almaya içeri geçtim. Masamdan birşey alınmadığını gözetleyerek(ben Türküm yapacak birşey yok) ve aceleyle seçtiğim kahvem hemen hazır oldu ödeyip dışarı geri dönerken dikkatsizliğimden ayağım takıldı ve tam sıcak kahveyle düşmek üzereyken birinin beni tutmasıyla sarsılıp düşmekten kurtuldum. Sanırım o sarsıntı saçma sapan şeyler görmemi sağlamıştı. Yok yok bu gerçekti, "Aman tanrım!" dedim ve sonra sesli bağırdığımı farkedim kendime bir yumruk atmak istedim. "İyi misiniz ?" dedi.
"Teteşekkür ederim" diyebildim ancak.
"Sevindim. Size yerinize kadar eşlik edeyim" derken okadar yakışıklıydı ki...
"Bir anda takıldım sizinde üzerinize düşüyordum, kusra bakmayın"
"Olur öyle sorun yok. Güzel günler."
"Size de..."
Daha çok erken, gitme, bir daha takılayım yine tut, dememek için ölüyordum. Ve o mütevazilikle içeri kahvelere yöneldi. Hala şoktaydım. Bu nasıl mümkün olabilir, diye kendime sorup durdum kahvemi içerken. Çok mu abartıyordum ? Alttarafı bir yıldızın kucağına yığıldım, hem de bir hollywood yıldızının. Sanırım hiç abartmıyorum...
Tam kitabımı çantama koyduğum sırada...
"Kalkıyor musunuz ?"
"Ah, evet..."
"Bende kahvemi sizinle içebileceğimi düşünmüştüm."
Özgüven tam ona göreydi herhalde. Şuraya bak nasıl da emin kendinden.
"Yürürken kahve içmek hoşunuza giderse, hay hay ?"
"Güzel olur."
Ne yaptım ben böyle, adamı yürüyüşe mi davet ettim ? Daha 2 gün oldu geleli ve karşımdaki... Aman Allahım ne yapıyorum ?
"Aksanınızı tam anlayamadım, nerelisiniz ?"
"Türkiye."
"Gerçekten mi ? Hiç tahmin etmezdim. Neden buradasınız? Yani iş için ya da okul için mi ?"
"Aslında değişiklik aradığım için ama iş için de tabiki."
"Değişiklik ?"
"Sanırım biraz meraklısınız."
"Pardon, ben biraz hızlı başladım sanırım."
Güldüğünde yanaklarında oluşan çizgileri ve gözlerinin mavisinin parlamasını sevdim.
"Buraya geleli iki gün oldu. Ve işlemler sırasında konuştuğum görevliler dışında konuştuğum ilk kişisiniz."
"İki gün mü? Alışman kolay olmayacak. İnşallah kolay adapte olursun."
"İnşallah. İşte burası, yani yürüyüşümüzün bitiş noktası."
"Kahveme eşlik ettiğin için teşekkürler."
"Yardımın için teşekkürler."
Size ne oldu. Bir anda sizli bizli konuşmalarımız uçtu gitti.
"Umarım yine karşılaşırız."
"Umarım..."
Merdivenlerden çıktım, anahtarla kapıyı açarken, "Brad!"
"Gizem. Sır gibi."
"Sır gibi."
El sallarken ve söylediklerimi tekrarlarken hala beni tanımadın mı ben yıldızım dememiş olması ve sanki herşey normalmiş gibi gitmesi beni şaşkına çevirmişti. Eve girdiğimde garip bir mutlulukla kalan eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Boş olan odaya şöyle bir baktım, sanırım birine ihtiyacı vardı. Aslında benimde vardı. Hem maddi hem manevi. Gelirken bunu düşünmemiştim. Bir ev arkadaşı aslında iyi olabilirdi. Oda boş kalmazdı ve maddi olarak destek harika olurdu. Bu konuda da kendimle anlaştığıma göre en kısa zamanda bir ev arkadaşı bulmak dileğiyle, eşyaların kalanlarını yerleştirmeye devam edebilirdim.

KUM TANELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin