10

32 3 2
                                    

Uyandığımda Brad yanımda yoktu. Gözlerimi biraz daha açmaya zorladım, camdan dışarısını izliyordu. Dağılmış saçlarımı geriye doğru attırıp yataktan kalktım. Usulca yanına gidip kollarımı arkasından beline doladım. Başımı sırtına yasladım. Yine garipti, sormak istedim ama kelimeler ağzımdan dökülemedi bir türlü. Akşam birşeyler atıştırıp odaya döndük, herşey çok güzeldi. Bir ara aynı yatakta uyuma konusunda biraz tereddüt ettim. Sonra saçma olduğunu farkettim bu düşüncemin. Brad, nasıl istiyorsam öyle olabileceğini belirtti ancak onun yerde yatmasına gönlüm elvermezdi. İyi ki de elvermemiş. Kollarının arasında uykuya dalmak paha biçilemezdi. Kuvvetli kaslarıyla beni öyle bir sarmaladı ki, o an başka bir Dünya'ya gittim sanki. Gece yaşadığım tereddütle alakalı bir şey mi düşünüyor acaba diye düşünürken, benden yana döndü.

"Günaydın." dedi. Sesinde bir soğukluk sezdim. İşte oluyordu korktuğum başıma gelmişti. Kendimi hemen bırakmamam gerekiyordu. Bilmediğim bir yerde, tanıdığımı sandığım biriyle tek başıma olduğum için kendime kızdım.

"Günaydın. Bir sorun mu var ?"

"Hayır. Neden bir sorun olsun ?" yok muydu ?

"Durgunsun biraz, o yüzden sordum."

"Yok, dalmışım öyle. İyiyim merak etme. Hep soracak mısın böyle ?" derken ağzının kenarına hafif bir gülümseme oturdu.

"Bilemiyorum. Sorabilirim de." dedim.

Saat dokuza geliyordu. Açlıktan midemden garip sesler geliyordu.

"Kahvaltımızı edelim, sörf yapmaya gidelim ne dersin ?"

"Sörf mü ?" bir kahkaha attım.

"Evet."

"Ben sörf yapmaktan ne anlarım Brad, boğulurum ben."

"Ben sana gösteririm merak etme ama istemezsen beni izlersin olur mu ?"

"Tamam olur." dedim, giyinmeye gittim.

Oda giyinip, yanına bir çantaya sörf kıyafetlerini attı. Kahvaltı ederken ne kadar saklasa da hala bir şey vardı. Durgundu. Sormak istedim ama yapmayacaktım. Kahvesinden bir yudum aldı,
"Sörf yapmaktan vazgeçtim. Biraz dolaşalım olur mu ?"
"Olur." dedim omzumu silkeleyerek.
"Anlatacak mısın artık ne olduğunu ?" Dedim dayanamayarak.
"Bir şey yok, sürekli sorup durma yeter." Diye çıkıştı.
Donup kalmıştım. Bana bağırırken göz bebekleri büyüdü ve yüzü hemen ardından kıpkırmızı oldu.
"Dönmek istiyorum ben." Dedim kesin bir ses tonuyla.
Hiç konuşmadı, sadece yüzüme bakıyordu. Ne olmuştu böyle bir anda ? 'Ne yaptım?' diye düşündüm. Benimle mi alakalı diye düşündüm. Bu kadar tepki niyeydi bilemiyordum.
"Olur, dönelim." Dedi kısık bir sesle.
Gözlerimin yanmaya başladığını hissettim. Yerimden hızlıca kalktım yağmurluğumu üzerime geçirip, çantamı aldım. Arkama bakmadan hızlıca odaya doğru yürümeye başladım. Odanın girişindeki terasta durdum, içim daralmıştı. Derin bir nefes aldım, herşey mahvolmuştu. Daha yeni geldik, daha birlikte adam akıllı zaman bile geçiremedik. Herşeyi mahvettin diye kendime kızdım, ağzımı açmasam olmayacaktı bu saçmalıklar. Sonra düşündüm ve aslında saçma değildi, çünkü bariz olan birşey varken zaten nasıl güzel zaman geçirecektik ki ? Yüzü sirke satarken nasıl olacaktı bu ?
Başımı ellerimin arasına almış düşünürken, sessizce geldi yanıma oturdu.
"Toparladın mı eşyalarını ?" Diye sordu.
Bunu demesini beklemiyordum. Belki özür dilerdi, belki sarılırdı. Ama bunu dememeliydi.
"Yok, biraz dinleniyordum. Şimdi girip toparlayacağım." dedim ve kalkıp odaya girdim. Eşyalarım çok dağınık değildi zaten. Hemen toparladım, lavaboya girip üstümü değiştim. İçeri girdiğimde o da çoktan toplanmıştı. İnanılır gibi değildi. Gerçekten gidiyorduk. Ben hala blöf yapıyordur diye düşünüyordum çünkü ben gitmek istiyorum derken blöf yapmıştım.
"Sen demeseydin zaten ben diyecektim sana, dönelim diye." Dedi yüzüme bakmadan.
Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Dayanamıyordum artık.
"Sen nasıl birisin ? İstediğini aldın rahat ettin mi ? İstediğini almak için bu kadar yol gelmemize ne gerek vardı ? Bu kadar harcamaya ne gerek vardı ? Neden yaptın, bu nasıl bir ego ? Beni kırdın, mahvettin rahat mısın ?"
"Böyle şeyler söyleme." Dedi kısık bir sesle ve yine yüzüme bakmadan.
"Ben sana ne yaptım ? Ama suç bende. Daha seni bir aydır tanıyorum hatta hakkında çok şey bile bilmiyorum ama buna rağmen nasıl inandım ben sana ? Nasıl düştüm bu tuzağa ? Hatalı olan benim." Üzüntüden ve öfkeden kıpkırmızı olmuştum. Ağlamak üzereydim ama tutmalıydım. Hala birşey söylemiyordu. Bu lafları boşuna söylüyorsun bak yanlış anlıyorsun demeliydi. Ama demedi...
Nedenini bilmediğim birşeyden dolayı daha buraya gelmeden canı sıkılmıştı ama bana yansıtmamak için elinden geleni yapmıştı. Sonrasında uyandığımda yine aynı haldeydi, kederli. Ama bu sefer patlamıştı. Ama beni böyle kırmasını beklemiyordum. Benimle alakalı değildir, boşuna o lafları sarfettim diye düşünmeye zorlasamda kendimi, olmuyordu. Çünkü bana karşı bir anda kapatmıştı kendini. Arabaya eşyaları koyduk, tam binerken aklıma gelen şeyle dondum kaldım. Kum, kum tanelerini unutmuştuk. O akşam yemeğe çıktığımızda yağmurdan dolayı ayak izlerimiz belki çıkmaz, çamur olur diye kum alamamıştık. Bugünde bu olaylar olunca... Almadan gitmek istemiyordum. Tekrar bagajı açtım bir ufak şişe bulana kadar aradım. Tabi ki Brad'in sırt çantasındaydı. Bu kadarına birşey demezdi herhalde. Ne yaptığıma bakıyordu, şişeyi görünce yüzüme baktı. O anda dayanamayıp öpmek istedim, gözleri öyle bana muhtaç gibi bakıyordu ki...
Koşturarak kumsala doğru yol aldım. Kilit sesini duyunca arkamdan geldiğini farkettim. Ah La push... Sende hiç zaman geçiremedik ama kum almadan gitmek istemiyordum. Beni böyle kandırmıştı Brad. Gözümü boyamıştı bu romantikliğiyle ama yalanmış hepsi. Ben yine de almak istiyordum neden bilmiyordum.
Durduğumda dalgalar kıyıya, tam ayaklarımın dibine vurup, köpürüp geri gidiyorlardı. Etrafta sörf yapmaya gelen gençlerin çığlıkları, karavanlarının önlerinde oturuşları dikkatimi çekti. Bari siz mutlu olun diyerek içimdeki acınası kadını bir kez daha ortaya çıkardım. Yere eğildim kumdan bir parça aldım. Şişeye koymak üzereydim ki, biri kolumu tuttu. Ayağa kalktım,
"Yok artık, bunada mı bağıracaksın ?" Dedim.
"Yanlış yapıyorsun, o yüzden tuttum." Dedi.
"Sonunda konuşabildin bravo. Hala birşey söylemeyecek misin Brad ?" Dedim, boğazım düğünlenmişti.
"Bak, iyi olmadığım bir anda üstüme geldin ve sana patladım evet. Ama sanırım böylesi daha iyi. Biz, şey biz zaten olmazdık. Biraz iş işten geçtikten sonra bunu anlamış olmam yanlış ama bu yanlıştan dönmek en iyisi. O yüzden zaten sen dönelim demeseydin, ben diyecektim."
O anda gözümden bir damla yaşım elime damladı. Böyle aciz görünmek istemezdim ama çok ağrıma gitmişti.
"Benimle sadece kendini tatmin etmek için mi birlikte oldun yani ?" dedim.
"Olaylar öyle gelişti." Durdu ve sonra tekrar,
"Cinsel ilişkiye neden, nasıl girdik diye sorgulama yaşını çoktan geçtik sanıyorum. Birbirimizi daha fazla yormayalım, yaşanan yaşandı." dedi.
Söylemek istemediği şeyler söylüyor olsun ne olur, ne olur diye haykırdım içimden. İnanamıyordum. Yine haklı çıkmıştım. Öyle içim acıyordu ki... Gözlerine iyice baktım. Yalan de diye baktım. Sarıl bana desin diye baktım. Başka birşey, ne olursa. Başka birşey var desin diye baktım ama olmadı gözlerini bir çırpıda benden kaçırdı.
"Yolda rahatsız etmem, evime vardıktan sonra da seninle tüm bağımız tamamiyle kopar merak etme. Bir de kolumu yanlış yapıyorum diye tuttun ama yanlış yapmıyordum. Sen o ayak izinden gizlice, kalbimde heyecanla kum aldığım adam değilsin ki bu kumsalda da aynısını yapayım. Benim ayak izimden de kum almayı hakeden biri de olmadığın için sadece kumsaldan kum almadan gitmek istemedim oldu mu ? Sadece kumsaldan kum. Fazla anlam yüklemeye gerek zaten yokmuş." Dedim ve arabaya doğru yürüdüm. Gözyaşlarıyla bindiğim arabada, onunla nasıl dört saat geçirecektim bilemiyordum. O da hüzünlüydü ama neden mahveden o bu hüzün neden. Yüzüne baktıkça duygularım nefretle karışıyordu. Telefonumu çıkardım, Mel'e;
"Akşam size gelebilir miyim ? İyi değilim." Yazdım.
Cevap; "Her zaman gelebilirsin. Ne oldu ? Dün iyiydin tatlım ?"
"Olanlar oldu. Sadece büyük bir hataymış. Geldiğimde konuşurum. Bu hatayla önümde uzun bir yolum var, uyumam lazım. Seni seviyorum."
"Şarabı soğutucuya atıyorum. Seni seviyorum tatlım. İyi yolculuklar."
İkimizde hiç konuşmadık. Başımı cama yasladım, yola bakarken uykumun gelmesini diledim. Umarım gidene kadar hiç uyanmazdım...

KUM TANELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin