''Bir elimde cımbızbir elime ayna,
umurumda mı sandın bu dünyaaa?
Her gün başka bir alemde
her gün başka bir gönülde
günümü gün ediyorum oh oooh''
Fakülteye doğru yürürken hayatın güzelliğini fark ediyordum. Kuşlar, ağaçlar, böcekler...
Hayır böcekler değil. HAMAMBÖCEĞİ HİÇ DEĞİL!
Fakültenin önüne geldiğimde Ülkü'ye mesaj attım.
Mirel: Vardım ben
Ülkü Ocakları: Ben de geliyorum bal bekle biraz
Mirel: Bekleyeyim bari
Banklardan birine geçip oturdum. Birinin iç çekişi kulaklarımdan kusmamı istememe sebep olunca kafamı sağ tarafa çevirdim. Alpay iç çeke çeke yanındaki kızlara bir şey anlatıyordu. İsminden Gizem olduğunu hatırladığım kız benim olduğum yere bakıp elini Alpay'ın omzuna koydu. Sesini duyacağım şekilde yükseltip ''Cellatı olacağım o kızın, onu istiyor kıymet bilmez.'' dedi.
''Cellat baba, sen misin?'' diye bir ses geldi tam arkamdan.
''Ülkü!'' diye ona döndüm. Kollarını bana dolayıp sarıldı. ''Nasılsın kolacı?'' Güldüm. ''Gençleştim resmen, bu kadar mı fark eder?''
Dün Alpay'ın kafasına kolayı boşalttıktan sonra Ülkü bağırıp üstüne atlamış, insanlar bize doğru dönmüş ve rezil olmaktan korkan Alpay ortamı ışık hızında terk etmişti. Akşam yazdığı uzunca özür mesajlarını ve barışmak istediğini söylediği onca ses kaydını görmezden gelmiştim. Bildiklerime dair hiçbir şey söylemeyip, diğer numaradan da birkaç işim olduğunu bu yüzden onunla bu sıralar konuşmayı sürdüremeyeceğimi söylemiştim. Bu sıralar dediğim yaklaşık bir ömür falandı. Bir taraftan bana özür mesajları atarken diğer taraftan yine bana azgın bir boğa gibi yürümeyi ihmal etmiyordu.
Ülkü'yle sınıfa oturduğumuzda camdan dışarı baktım. Kimse kalmamıştı, bir kişi hariç. Az önce kalktığım bankta oturan çocuk dışında. Üzerinde kahverengi bir oversize tişört, altında siyah bir pantolon vardı. Sıradandan da sıradandı. Okuduğu kitaba dalmış, ellerini saçlarında gezdiriyordu. Ülkü'yü dürttüm.
''Bu kim biliyor musun?'' diyerek çocuğu gösterdim.
Ülkü gösterdiğim yere baktığında yüksek sesle bir ''Hah!'' dedi. Hemen sesini alçalttı ve kulağıma eğildi. ''Ben bu çocuğu kütüphanede görmüştüm o gün. Hukuk fakültesi herhalde. Borçlar Hukuk'u mu ne almıştı.''
''Sen niye bu kadar dikkat ettin çocuğa?''
Kıkırdadı. ''Ben kütüphaneye zengin koca bulmak için gidiyorum.''
Gülümsedim. ''Niye bizim fakültede acaba?''
''Belki sevgilisini bekliyordur.''
Sert bir şekilde Ülkü'ye baktım. ''Bunu öğrenmenin bir yolu var.''
''Neymiş?'' diye merakla sordu.
''Aysel hâlâ kütüphanede çalışıyor değil mi?''
Kafasıyla onayladı. ''Evet de nede- ha HAAA HAAAAA ANLADIM''
Gülümsedim. ''Hadi bugün ders çalışalım Ülkü!''
>>>
Dersin 10. dakikasından sonra dışarıda hâlâ kimse yokken kalkıp gitmişti. Telefona bakmamıştı, etrafa bakmamıştı. Bu sevgilisi olduğu tezini kendi içimde çürütmüştü. Dersler bittikten sonra kütüphaneye gelmiş, rastgele kitaplar ödünç almış bunun içinde adımızı, soyadımızı ve numaramızı yazmıştık. İşte buydu, tek yapmam gereken beklemekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umarsız +18 || Yarı Texting
Teen Fiction!!Bu hikayede +18 içerikler bulunmaktadır. Küçük yaştaki ve rahatsız olacak okuyucuların okumaması tavsiye edilir.!! Ama ben, okuyacağınızı biliyorum... +555 ** : Kendimi kucağında hayal ediyorum +555 ** : Sana bastırırken +555 ** : O gözlerinle ban...