12/ "Öznel değil, nesnel."

4.7K 99 21
                                    

Nefesim kesilmişti. Sabah kokumu tarif etmesine o kadar sevinmiştim ki Dağhan'a yükselmemek için kendimi tutmayı başaramamıştım.
Ya herkese bana davrandığı gibi davranıyorsa?
Beynimin içinde dönen sese hiçbir şekilde engel olamıyordum. Dağhan, göründüğünün aksine kızlarla iç içe olan biriyse?

+555 **: Ne demek istiyorsun?

Dağhan: Anlamıyor musun?
Dağhan: Bence senin tenin beyaz çikolata gibi kokuyor.

+555 **: Yanlış biliyorsun hayatım
+555 **: Ben vanilya kokarım
+555 **: Sevmez misin?

Dağhan: Beyaz çikolata severim.

+555 **: Beyaz çikolata gibi kokmamı isterdin değil mi

+555 **: Benimle konuşurken kimi aklına getiriyorsan sil

+555 **: Ben o değilim ama o olmamı istiyormuşsun gibi tavırlar sergiliyorsun

+555**: Yok oynadığın oyunmuş da yok beyaz çikolata gibi kokuyormuşsun da

+555 **: Sadece seni istedim

+555 **: Bana bu zevki sen yaşat istedim

+555 **: Ama görüyorum ki kızları tavlamak için kullandığın cümleler değişmeyecek

+555 **: Boş ve anlamsız gelebilir ama seni gerçekten istemiştim ben ya

Dağhan yazıyor...

Dağhan: Tamam.

+555 **: Sana bu güzel umursamaz tavrıyla hayatında başarılar diliyorum

+555 **: Ben yokum çünkü

Tamam? TAMAM MI? Lan mal desem mal da değil iyi bir üniversitede iyi bir bölüm okuyor. Lan ben de mal değilim yemin ederim. Sadece artık sökmez havalarında takılıyordum. Cevap vermeden telefonu kapattım ve kenara koydum. Diğer telefona hızlıca bir ulaşım sonucu Ülkü'yü aradım.

"Alo hayatımın anlamı, bir tanem, kurt bakışlım!"

Sırıttım.

"Ülkü sen herhangi bir şekilde, yani bilerek değil de istemeyerek. Ne bileyim böyle telefonla benimle konuşurken, sarhoşken falan Efe'ye Alpay'ı işlettiğimizi söylemiş olabilir misin?"

Ülkü'nün derin nefes alışverişi kulaklarımı doldurdu.
"Hayır. Kesinlikle hayır. O kadar hayır ki bu hayırlarla hayır kurumu açarım."
Kanka o öyle bir şey değil.
"Emin misin?"
"Evet Mirel. Kesinlikle eminim. Efe ile flört ediyorum şu an farkındayım, nasıl oldu onu fark edemedim gerçi ama. Çok aklımı kullanan bir insanda değilim, biliyorum. Ama merak etme güzelim onun yanında tamamen aklım başımdan gittiği için adımı bile unutuyorum, senin mevzunu hatırlayamam bile."

Kahkahamda boğuldum.

"Lan anlatsana bana şu Efe işini."
"Hazır mısın lan, kankalıktan kardeşlikten flörte giden bi hikaye bu."

Onaylamamla anlatmaya başlaması bir oldu, ilk Efe yürümüş bu da bizim Ülkü'nün koşması için en büyük işaretmiş. Bizi kafede beklettileri gün yakınlık daha da artmış ama asıl yakınlık Efe'nin 'çok güzeldin ve çok güzel kokuyordun' demesiyle artmış. Ondan beri hep bir çekim halindelermiş. Efe sürekli parmaklarından öpüyormuş, bu onun için çok özelmiş. Maket yapmaktan parmaklarımız çatlar, yanar, kesilir bizim. Ülkü'nün en özgüvensiz olduğu yerleridir parmakları onun için bu benim bile gözlerimi doldurdu. Ülkü'nün anlatma sırası bitince kendiminkine geçip anlattım. 

"Oha asıl olaylar sendeymiş biz de bir iki fingirdeştik diye dünya bizim sanıyoruz."

"Ya Ülkü. Yalvarırım akıl ver, ya gerçekten de herkese umut veren bir tipse ve ben ona boş yere yanıyorsam?"

Ülkü derin nefeslerinden birini daha aldı.

"Ben anladığını düşünüyorum Mirel. Çünkü ben Efe'ye sorduğumda etrafında hiç kız görmediğini, daha önce de sevgilisi olduğunu sanmadığını söyledi.  Ben insan sarrafı falan da değilim ama bu çocuk zaten genel olarak insanlardan uzak duruyor niye aynı anda sözde 'ayrı' olan iki kızı tavlamak için aynı cümleyi kursun? Alpay bile farklı cümleler kuracak kadar nefes dağarcığına sahip ki Dağhan Alpay'dan daha kültürlü ve vizyonlu biri. Bu da öznel değil, nesnel."

Ülkü'nün ciddiyeti karşısında şapka çıkartıp fikrimi belirtmeye başladım.

"Anlayacak ne yaptığımı düşünüyorum, düşününce ufak yerlerde açık verip kapattım. O özellikler de herkeste olabilecek şeylerdi. Yani genele bakıldığında yakalanacağım bir şey göremiyorum."

"Neden genele bakıyorsun ki Mirel? İnce ayrıntılardan anladı belki de? Neden onun anlamadığını düşünürken hâlâ kendin olarak düşünüyorsun ki? Dağhan olarak düşün. Belki bizi sonuca vardırırsın."

Dağhan gibi düşün.

Anlamış mıydı? Anladıysa niye sesini çıkartmamıştı? Neden hiçbir şey dememişti? Neden kızmamıştı? Neden beni rezil etmemişti?

Dağhan gibi düşün.

Açık vermiştim, kenara atmıştı. Her açığımı biriktirmiş, sonuca mı ulaşmıştı? Yoksa biliyordu da kendine kanıt mı aradı?

Dağhan gibi düşün.

Düşünemiyordum. Beynim onunki gibi ince çalışmıyor, nasıl olduğunu çözemiyordu. Anladıysa nasıl ve neyden olduğunu çözemiyordum. Kendisi gelip söylemediği sürece de asla bilemeyecektim ve söyleme fırsatını ikimizin de elinden almıştım.

"Mirel orada mısın?"
Hattın diğer ucunda beni bekleyen Ülkü'ye cevap vereceksen kapı çaldı.
"Kapı çalıyor, sonra görüşürüz hayatım."

Telefonu kapatıp kapıya doğru yavaş adımlarla ilerledim. Her adımda nefesim kesiliyor, göğsüm sıkışıyordu. Dağhan ile konuşmak istiyordum. Dağhan'ı istiyordum, neden diye sormak istiyordum. Kapıyı açtım.

"Dağhan?"

Umarsız +18  || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin