15/"Mesaj onlara yeter."

3.4K 84 52
                                    

Ertesi gün gözlerimi açtığımda Dağhan yine beni izliyordu. "Günaydın." diyerek gülümsedim. "Bu sefer sarhoş olmayı dilemeyi gerek olduğunu düşünmüyorum." diyerek dudaklarıma yöneldi. Küçük küçük öpücükler konduruyordu, sonra süreyi biraz uzatıyor dudaklarını dudaklarımda bekletiyordu. "Daha çok öpmüşüm gibi hissiyat veriyor." diye çocukça cümle kurduğunda gülümsedim. Kollarımı sarıp "Nasıl böyle olabilirsin aklım almıyor?" diye fısıldadım kafası göğüslerimin arasındayken. Kafasını bana doğru kaldırıp "Nasıl?" diye sordu. "Hiiiç, seni küçük çocuk." dedim. Kafasını indirip göğüslerimin arasına öpücük kondurdu. "Dersin var mı?"  Kafamı salladım. "Var mı?" diye tekrar sordu. Tekrar kafamı sallayınca "Mirel kafanı salladığının farkındayım ama seni göremeyecek bir pozisyonda olduğumun farkına varmanı istiyorum, evet mi hayır mı?"
Dediğini mantıklı bularak kafamı salladım. "Evet."
Kollarımın arasından kalktı. "Hadi hazırlan bırakayım seni."
Kafamı iki yana salladım.
"Hayır, hayır zahmet etme. Benim hazırlanmam uzun sürer yürüyerek giderim."
Dağhan omuz silkti.
"Zaten yürüyeceğiz, bisikletimi evde bıraktım."

>>>

Ülkü Ocakları: Arabası var sanıp cevap mı verdin

Ülkü Ocakları: PSNDĞWMDĞWMDĞWMDĞW

Ülkü Ocakları: Bundan daha komik daha az şey biliyoeum

Ülkü Ocakları: SOYKIRDIM SŞWLXMSİĞEKD

Mirel: Hiç bozuntuya vermedi canım sevgilim

Mirel: Gayet de yürüdük yolda el ele

Mirel: sevgilim ve ben 💓

Mirel: Demesi bile farklı bir boyut

Mirel: Acaba çok mu hızlı gidiyorum Ülkü ya

Görüldü

Mirel: Lan

Mirel: Cwvap versene

Mirel: Görüldü ne

Ülkü Ocakları: Pardon tatlım benim flört güneşini selamladı da

Ülkü Ocakları: Ya Alpay'da yavaş oldun da noldu

Ülkü Ocakları: Boynuzlarından kapılardan geçemiyordun

Ülkü Ocakları: Kurbanda seni keseceklerdi de zor aldık ellerinden

Ülkü Ocakları: O zaman bizde hızlı gidiyorux

Ülkü Ocakları: Gidiyoruz

Ülkü Ocakları: Mirel biraz anı yaşa

Ülkü Ocakları: Biraz nefes al, biraz geleceği düşünme

Ülkü Ocakları: Bak oluyor mu

Ülkü Ocakları: Oluyorsa oh tadından yenmez

Ülkü Ocakları: Olmuyorsa da önümüzdeki maçlara bakarız

Ülkü Ocakları: Bu ilk kaybedişimiz değil :d

Mirel: Haklısın

Mirel: Sadece kalbime göre hareket edeceğim

Mirel: Nerede kaldın sen?

Ülkü Ocakları: Kantinde kahvaltı yapıyom

Mirel: Bana da poğaça getir

Ülkü Ocakları: tm

>>>

Dersler bittiğinde Ülkü'nün sırtına yaslanarak beni dışarı sürüklemesine izin verdim. Dışarı çıktığımızda Ülkü boğazını temizledi. ''Mirel.'' Kollarımı Ülkü'nün boynuna dolayarak yaslanmamı sürdürdüm. ''Aradığınız kişi şu an çok yorgun.'' Ülkü ellerini elimin üstüne koyarak fısıldadı. ''Dağhan burada.'' Hızla Ülkü'den çekilip üstümü düzelttim. ''Nasıl gözüküyorum?'' Ülkü beni baştan aşağı süzüp "Yorgun." cevabını verdi. "O kadar yorgun gözüküyorsun ki ışıltımı söndürüyorsun gibi hissediyorum, çık git buradan sevgilinin yanına."
Elimi yüzümle kapatıp kafamı iki yana salladım. "Bu halde onun yanına gidemem. Çok çirkinim." Ülkü saçlarımı yavaşça okşadı. "Tatlımm..." diyerek cümleye başlarken ellerimi yanaklarımdan çekti. "Bu çocuk o küçüklük hallerini gördükten sonra seninle öpüştüyse, bu halinle seninle sevişir. Hiç canını sıkma." En sonunda sırtımdan ite ite Dağhan'a doğru ilerledik. Dağhan'ın yanından geçen birkaç kızın onu gösterip aralarında gülerek konuştuğunu görünce de koştuk. Biz bunu biliyorduk. Biz bunun ne demek olduğunu kırk kilometre öteden biliyorduk. An itibariyle tipim önemli değildi, erkeğim önemliydi. Dağhan'ın yanına vardığımızda direkt olarak ellerini belime dolamış, Ülkü'ye ise kafasıyla selam vermişti. Bu mesaj onlar için yeterliydi. Yani sanırım. Göz ucuyla baktığımda kızlar hâlâ bakıyordu. Ülkü'ye kaş göz yaptım. Tabii yine durumu anlamadı.
Bizim gözle anlaşma problemimiz var.
En son öksürdüğümde hafifçe yana dönüp baktı ve kızları gördü. Konuşmayı fakültenin önünde uzatmak için biraz daha çaba sarf ediyordu.
"Ee benim çocuk nasıl?"
"Ee sizin dersler nasıl?"
"Ee sizin hocalar nasıl?"
"Ee benimkinin dersleri nasıl?"
"Ee havalar nasıl?"
"Ee çoluk çocuk nasıl?"
"Ee sizin kantin nasıl?
"Ee sizin bina nasıl?"
...
Bunca soru sormuş Dağhan ise hepsine kısa kısa cevap verip aklımızı almıştı.
İyi, iyi, bilmem, güzel, aynı, yok, bilmem, normal....
En son Dağhan'a dönüp "Beni özledin mi?" diye sordum. Ülkü'den bana dönen bakışları yüzümde gezindi. "Özledim."
"Çok mu?"
"Çok."
"Ne kadar çok?"
"Çok."
"Ama ne kadar çok?"
"Çoku tarif etmek için ne diyebilirim ki benim betimlediğim şey sana göre az gelebilir. Bir avuç toprak kadar diyebilirim. Bana göre çoktur, sana göre azdır. O zaman değer değişir."
Yüzüne anlamsız bakışlarımdan birini attım. Dediğini anlamıştım ama tatmin edici bir cevap duymak istiyordum. Bunu yapması da zor değildi. Yüzüme baktı ve geldi. "Seni o kadar çok özledim ki, gün içinde yanımda olmanı diledim durdum. Şu an yanımdasın, daha çok yanımda olabilir misin diye düşünüyorum. Seni kendi benliğimle çok özlüyorum."
Aldığım cevaptan tatmin olmuş gibi yüzüne karşı sırıttım. Burnuma dokundu. Ülkü ise gözü yaşlı bize bakıyordu. İşleri biraz kızıştırmak istedim. Parmak ucumda yükselerek kulağına yaklaştım.
"Vücudumu da özledin mi peki? O seni özlediğinden dolayı çok sıcak da."
Geri çekildiğimde ise Dağhan belimdeki eliyle beni iyice kendine çekti.
ÖPÜŞECEK MİYİZ?
Yüzü yüzüme bakarken iyice eğilip dudaklarıma bir tane öpücük kondurdu. Öpüşmedik ama bu cevap artık yeterliydi bence.

Sadece o iki kıza da değil.

Bizi izleyen Alpay'a da.

Umarsız +18  || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin