16/ ''Meşru müdafaa.''

3.3K 92 37
                                    

Bunu sona koyarsam okunmayacağının farkındayım ondan dolayı başa koyuyorum. Gerçekten çok büyük geçmiş olsun arkadaşlar. Sahadayken gördüklerimi, duyduklarımı unutacağımı sanmıyorum. Siz de unutmayın lütfen, unutmak kolay çünkü. O kadar etkillendim ki her şeyi bırakmak istiyordum, kitap da dahil. Ta ki depremzede arkadaşımın ''Bölüm nerede, keyfimi yerine getiriyordu.'' mesajına kadar. Eğer bir kişiyse de bir kişi. Birilerinin moralini düzeltiyorsam kısa süreliğine de olsa, bırakmayacağım. Sizleri seviyorum.


Kızlar yüzlerini buruşturup olay yerini terk ederken Alpay şaşkınlığını gizlemek için önce açık olan ağzını kapattı. Hızlı adımlarla yanımıza doğru yürümeye başladığında Ülkü ve Dağhan durumu fark etmişti. Dağhan elimi bırakmış, bir elini cebine koymuştu. Ülkü hızla önüme geçerken Alpay önünde bitmiş, bana bağırmaya başlamıştı.

''Biliyordum!'' Ülkü eliyle Alpay'ı ittirdi. ''Sen neyi bilebilirsin be? Daha alçı dökmeyi bile bilmiyorsun. Fakültenin yüz karası!'' Alpay iyice sinirlenmiş Ülkü'yü geçmeye çalışırken Dağhan etrafa bakınıyordu. ''Beni aldattığını biliyordum. Öldüreceğim seni, ahlaksız!'' diye bağırdı Alpay ve bahçede bize bakmayanların da ilgisini çekmiş olduk böylece. ''Gizem söylemişti! Sen böyle rezilsin!''

Yine mi şu Gizem?

Tam ağzımı açacaktım ki Dağhan beni sağ tarafa doğru itmişti. ''Burada konuş.'' dedi.

Derdin ne senin?

Dağhan'dan bakışlarımı çekip kendimi rezil durumdan aklamak için yüksek sesle Alpay'a bağırmaya başladım. ''İyi geceler sevgilim dedikten sonra koşarak yatağına gittiğin Gizem mi söyledi yoksa arkadaşlarımla maça gidiyorum ben demene rağmen yemeğe çıkarttığın Gizem mi söyledi? Bunlar değilse de ayrıldıktan sonra koşa koşa gittiğin hakkımda yalan yanlış dedikodu çıkartmaya çalıştığınız Gizem mi söyledi? İnsanlara numara vermem ben Alpay ama sen söyle bana. Hangisi söyledi, 1 mi 2 mi 3 mü? Ve sen kaşığın sütten ak çıktı da sütün ak kalmış gibi gelip bana hesap sorabiliyorsun? Haddini bil ve aşağılık hareketleri bırak.''

Alpay sinirle Ülkü'yü yere itti. Ülkü'nün yere düşüşüyle bana doğru ağzında hakaretlerle yürümeye başladı. Dağhan hâlâ olayı sakinlikle izliyordu. Alpay elini kaldırmış tam bir adım önümdeydi.

Bana tokat atacak.

Gözlerimi kapattım. O tokatı yerdim. Hatta yemeliydim ama istemiyordum, neyi yanlış yapmıştım ki? Ben mi aldattım, ben mi enayi yerine koydum? Ben mi izledim enayi yerine konulmasını gülerek? Ben bunları düşünürken on kere falan tokatlanmam lazımdı.

Gözlerimi açtım.

Alpay'ın kolu burkulmuş, duruyordu. Dağhan'a baktım. Aynı sakinlikle Alpay'ın kolunu tutuyordu. ''Ne oluyor?'' dedim. ''Meşru müdafaa.'' dedi göz devirerek.

Bi gözümü kapattım, ne oluyor be?

>>>

''Şimdi doğru mu anladım?'' diyerek Ülkü lafı ağzımdan aldı. Karakoldan çıkmış, yemek yiyorduk. Efe Ülkü'nün kafasını okşadı. ''Sen ne anladıysan doğru anlamışsındır güzelim ama Mirel anlamamıştır diye sen tekrar et ben onaylayayım.'' Yüzümü buruşturdum.

''Şimdi Alpay geldiğinde ben bu Dağhan ne işe yarıyor falan diye düşündüm. Sakin sakin duruyor, etrafı izliyordu. Bir de kızın elini bıraktı. Son anda Mirel'in önüne atlayıp tokatı kendisi yemeseydi de öyle düşünürdüm.''

Gözümü kapatığımda Dağhan benim önüme geçip tokat yemişti hatta ona birkaç kez yumruk atmasına izin vermişti, bundan dolayı da Alpay'ın kolunu burkmuştu. Eksik bilgi tamamlandı.

''Etrafa bakınıyordu, kameraların yeri içinmiş. Bunu dekanlığa gidince anladık.''

Beni itmesinin sebebi de tamamen bu yüzdenmiş. Kameraların açısında daha net gözükeyim diye, eksik parça tamamlandı.

''Peki benim niye düşmeme izin verdin?'' diye masumca sordu Ülkü.

''O zaman fiziksel şiddet olmazdı.'' dedi Dağhan. ''Sözlü şiddetten kampüs içinde disiplin cezası aldırtamam. Karşılık vermememin sebebi bu. Senin de zarar görmeni istememiştim aslında ama sen Mirel için kendini öne atınca ilk sen zarar gördün, kusuruma bakma.''

''Efe nasıl geldi oraya?''

''Buna ben cevap vereyim.'' dedi. ''Sen beni bu zamana kadar tanımasan da ben Dağhan'ın hızlı aramalarına kayıtlıyım Ülkü hanım, biz yakın arkadaşız. Telefonda konuşmadı ama sizin sesinizi duyunca sizin fakülte olduğunu anladım.''

Elini cebine götürdüğünde aramıştı, eksik parça tamamlandı.

''Böylelikle gelip Efe de görüntü elde edebilirdi çünkü ne kadar şahit olsa da hakaret davası gibi olaylarda daha somut kanıtlar işe yarıyor. Okulun kamerası tamam şiddeti kanıtlıyor ama hakareti kanıtlamıyor. Oysa ki Alpay ufak bir dürtülmeyle Ülkü'yü yere düşürdü ve sana neler dedi. Bunu ilk defa yapmadığını da düşünüyorum. Sadece dekanlıkla şikayet değil ki mevzu. Mevzu, senin yalnız olmadığını hissetmen.''

Dağhan'a baktım.

''Seni korumadığımı, koruyamayacağımı düşünmüş olabilirsin. Kendime göre yollar izliyorum, kendime göre çareler arıyorum ama sonucunda seni koruyacağıma yemin ediyorum. Mirel sinirlendim. Gerçekten sinirlendim. Alpay'ı parçalamak istedim orada. Ama bunu yapmam o anlık sonuç verip sonrasında yine sana zarar verecekti. Ben gülün dikenleri sadece görülen yerde değil, görülmeyen yerde de eline batmasın istiyorum. Gördüğün rüyalar seni hiç üşütmesin istiyorum.''

''Dağhan...'' dedim göz yaşlarımın arasından. Çok fazla söylenecek söz vardı ama ikisi yeterliydi.

''Seni seviyorum.'' dedim dudaklarımı dudaklarıyla buluştururken.

Umarsız +18  || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin