Kahvaltıyı yaptıktan sonra hazırlanmak için kalkmış, hazırlanırken de diğer telefonu çantama koymuştum. Onun içeride beni beklediği gerçeği ile elim ayağım birbirine dolanmış, yapmam gereken işleri gereğinden fazla uzatmıştım. Sessizce odaya doğru ilerledim. Ne yaptığını merak ediyordum. Odaya girdiğimde çizim malzemelerime bakıyordu. ''Hoş geldin.'' dedi kafasını kaldırmadan.
''Çok sessiz geldiğimi düşünmüştüm oysa.'' dedim ona doğru ilerlerken.
''Vücudunun sessiz olması önemli değil. Ayırt edici bir özelliğin var.'' dedi kalemimi eline alırken.
''Ne ayırt edici özelliğim?'' derken bakışlarımı tamamen ellerine kilitlemiştim.
Ah o eller. Göğüslerimde ne güzel durur.
''Kokun.'' dedi bana doğru dönerken.
Göz göze gelmenin heyecanıyla bir adım geriye kaçtım.
''Kötü mü kokuyorum?''
Adımlarını bana doğru atıp, tam önümde durduğunda elindeki kalemin metal kısmı ile kulağımın arkasını gezdi. Sonrasında ise burnunu getirerek derin bir nefes aldı.
''Hayır tam tersi. Beyaz çikolata kokuyorsun.''
Yüzünü geri çektiğinde gözlerine doğru baktım.
''Bu güzel bir şey değil mi?''
Kafasıyla onayladı. ''Ben beyaz çikolata severim.''
Gözümü gözünden ayırmadan kahkaha attım.
''Yumurtayı sevdiğin gibi mi?''
Muzipçe sırıttım. Kahvaltıda bende dediği şey yumurtayı sevmesi değil, huzurlu uykuydu. Yüzünde oluşan şaşkınlığını arkasına dönerek gizlemeye çalıştı.
''Hazırsan çıkalım mı?''
Gülümsememi sürdürürken onayladım. Yol boyunca kaçamak bakışmalarımız dışında konuşmamıştık. Fakültemin önüne geldiğimizde Ülkü kapının önünde beni bekliyordu. Bizi gördüğünde yerinde donmuş, ona ulaşmamı beklemişti.
''Ülkü! Hadi içeri geçelim.''
Ülkü'yü dürtmüştüm o ise yerinden kıpırdamamıştı.
''Aradığınız Ülkü'ye şu an ulaşılamıyor, lütfen detayları anlatınız.''
Güldüm. ''İçeri girelim anlatacağım.''
Ülkü hızla arkasını dönüp içeri girmiş, kantine doğru yol almıştı. Peşinden içeri girdiğimde ise kasaya gitmiş iki kahve siparişi veriyordu. Ben de boş ve rahat bir yer aradım. Bulduğum yere geçtiğimde çantadaki diğer telefonu çıkartıp Dağhan'a mesaj attım.
+555 **: Naber?
+555 **: Nasılsın?
Dağhan'ın tek tik olduğunu görünce telefonu cebime koydum. Ülkü kahvesini almış tahta kaşığıyla hızla karıştırıyordu.
''Dökül.''
Ben de döküldüm.
''Yani şimdi. AH! Bana izin ver. Sen mal olduğun için bir hata yaptın ama sabah gözlerini onun kucağında açtın. Doğru mu?''
Gözlerini kucağında açtın.
''Yani, doğru.''
Ülkü derin bir nefes vererek arkasına yasladı.
''Evlilik görüyorum.''
Güldüm. ''Hadi derse gidelim.''
Derslerin ağırlığı ve elimin ağrısı ile günü bitirip eve geçtim. Üstümü değiştirip telefonu elime aldım. Dağhan mesajımı görmüş ama bir cevap vermemişti. Benim duygularım yoğunlaşırken bu yoğunluk altında eziliyordum. Bu duyguların karşılıklı mı yoksa tek taraflı mı olduğunu öğrenmem lazımdı. Ama o gün bugün değildi. Alacağım cevaptan korkuyordum. Dağhan'a mesaj yazmaya koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umarsız +18 || Yarı Texting
Teen Fiction!!Bu hikayede +18 içerikler bulunmaktadır. Küçük yaştaki ve rahatsız olacak okuyucuların okumaması tavsiye edilir.!! Ama ben, okuyacağınızı biliyorum... +555 ** : Kendimi kucağında hayal ediyorum +555 ** : Sana bastırırken +555 ** : O gözlerinle ban...