Ona bakıyordum o ise parmağının olduğu yere bakmaya devam ediyordu. Boynuma.
"E-evet." dediğimde ise sesimden heyecanımı gizleyemedim.
Kafasını sallayıp elini boynumdan çekti. Yürümeye başladığımızda aynı gittiğimizi fark ettim. Ben hızlanmamıştım, o yavaşlamıştı. Hafif bir şekilde gülümseyip yürümeye devam ettim. Gideceğimiz yere vardığımızda oturacağımız yeri seçme işlemini bana bıraktı. Karşısına geçeceğim sırada bileğimden tuttu. Ona döndüm.
"Efe ile Ülkü yan yana otursun." dedi.
Bu bizim yan yana oturacağımız anlamına geliyordu. Kafamla onaylayıp yanına geçtim. Yüzüne baktığımda o da bana döndü.
"Şey... nasılsın?" diye sordum aniden, nefesimi tutmuştum.
Dağhan yüzü öne dönük, garsona seslendikten sonra bana "Nefes al." dedi.
Tuttuğum nefesi verip derin bir nefes aldım. Ufak bir şekilde kıkırdayıp kulaklarıma bayram ettirdi.
"İyiyim." dedi bana dönerek, sonrada menüyü bana uzattı. Teşekkür ederek alıp bakınmaya başladım. Siparişlerimizi verdikten sonra süren sessizliği yine o bozdu.
"Saçlarının rengi bana bir şeyi hatırlatıyor."
Gülümseyerek "Neyi?" diye sorduğumda saçlarımın ucuna dokundu.
"Çam ağacını."
Yüzümü ekşittim. "Bu bir iltifat mı?"
Omuzunu silkerken bana "Nasıl anlarsan." diye cevap verdi.
Sessizlik oluştu ve bu sessizlik Ülkü'ler gelene kadar devam etti. Ülkü'ye göz hareketlerimle lavaboya gitmemiz gerektiğini işaret ettim ama o anlamadı.
Normalde arkadaşlıklar böyle olmaz. Bakmadan anlar.
Benim arkadaşımın bozuk olduğuna karar verip usulca lavabo diye fısıldadım.
"Heeee kalk kız." derken hızlı bir şekilde kalkmış, Efe'yi ürkütmüştü.
Lavaboya vardığımızda yanıma aldığım diğer telefonu çıkartıp Dağhan'a mesaj yazdım. Ama göndermedim. Şüpheyi üstüme çekmemek için cebime koyup bekledim. Lavabodan çıkıp onların yanına oturduğumuzda ise elim cebimde gönder tuşunun üstünde hazır bekliyordu. Biraz daha oturduktan sonra göndere bastım. Eş zamanlı olarak Dağhan'ın telefonu titredi.
Dağhan telefonuna baktıktan sonra etrafına bakınıp bana döndü. Meraklı gözlerle ona baktığımda bakışlarını gün boyunca aşinalık kazandığı boynuma çevirip tekrar telefona döndü. Uzun parmakları klavyenin üzerinde dolaştı ve bir şey oldu.
Telefonum titredi.
Titreşimi benden başkası duymasın diye tüm sevaplarımı burada kullanırken Dağhan bakışlarını tekrar bana çevirmişti. Hiçbir şey olmamış gibi bulunan sohbete girip devam ettim.
Herkesin telefonuna mesaj gelebilir sonuçta... Bu senin attığının mesajın üstüne olsa bile...
Bakışlarını hâlâ üstümde hissederken kendi telefonumu hiçbir şey olmamış gibi çıkarttım. Baktım, bir şeyler yazdım, geri koydum.
Sohbet devam ederken Dağhan'ın yazdığı mesajı o kadar merak etmiştim ki yerimde duramıyordum. Tırnaklarımla oynamaya başlayınca Dağhan'ın bakışlarını yine üstümde hissettim. Yüzüne dönüp baktığımda "İyi yemek yapar mısın?" diye sordu. Anlamsızca yüzüne yine, yeni, yeniden baktım. "El içindeki ben güzel yemek yaptığının göstergesiymiş."
Omuz silktim.
"Bazen. Her zaman değil."
Onaylar anlamda başını salladığında bu sefer soruyu ben sordum.
"Benleri seviyor musun?"
Omuz silkti.
"Bazen. Her zaman değil."
>>>
Yiyeceklerimizi yemiş, içeceklerimizi içmiş en sonunda da kalkmıştık. Eve vardığımda Dağhan'ın mesajını açmak için 1 saat kadar daha bekledim.
+555 **: Kıyafetlere baktığına göre beni arıyorsun demektir
Dağhan: Baktığım şey kıyafet değil
+555 **: Peki ya?
Dağhan: Onları giyinmeyeceğini biliyordum
Dağhan: Değiştireceğini biliyordum en azından
Dağhan: Kendini açık etmek istemediğini biliyordum
Dağhan: Açık etmek isteseydin, kendi numaranla yazardın
+555 **: Belki benim numaram??
Dağhan: Sen kullandığın için senin oluyor zaten
Dağhan: Ama kastettiğim şeyin bu olmadığını biliyorsun
+555 **: Kıyafete bakmadıysan neye baktın o zaman
Dağhan: Dikkatimi çeken şeyine baktım
Dağhan: Az da değil, uzun uzun
+555 **: Dikkatini çeken neydi peki
Dağhan: Her şeyi söylemiyoruz sanıyordum
+555 **: Her zaman böyle misin
Dağhan: Nasıl?
+555 **: Sana yapılanı karşılıksız bırakmıyor musun?
Dağhan: Bazen
Dağhan yazıyor...
Dağhan: Her zaman değil.
Dağhan: Bunu yapıyorum çünkü bu hikaye beni etkiledi açıkçası
Dağhan: Bunu yapıyorum çünkü dikkatimi çeken şeylerin var
Dağhan: Bundan seni karşılıksız bırakmıyorum
Nefesim kesilmişti. Nefesimi tutmuştum ve onu bekliyordum. Söyleyecek binlerce sözüm, yapacak milyonlarca davranışım vardı ama ben saçma bir soru sormakla yetinmiştim.
+555 **: Hangi hikaye?
Dağhan: Dikenli bir ağaçla minik bir kuşun hikayesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umarsız +18 || Yarı Texting
Novela Juvenil!!Bu hikayede +18 içerikler bulunmaktadır. Küçük yaştaki ve rahatsız olacak okuyucuların okumaması tavsiye edilir.!! Ama ben, okuyacağınızı biliyorum... +555 ** : Kendimi kucağında hayal ediyorum +555 ** : Sana bastırırken +555 ** : O gözlerinle ban...