[1.4]: En Çok Ben

87 12 0
                                    

Sabah uyandığında kahvaltı bile yapmadan Tyler'ın programını kopyalayıp kahveciye gitti.

"Sadece şekerli"

Çalışan kız kafasını sallayıp kahveyi hazırladı ve Dylan'a uzattı. Dylan'da parasını ödeyip şirkete girdi. Hızla katları çıkıp Tyler'ın odasının önünde nefeslerini düzene sokup kapıyı çaldı. İçeri girdiğinde masasında oturan Tyler'ın önüne bıraktı bardağı.

"Günaydın efendim"

"Günaydın Dylan çalıştın mı?"

Dylan kaşlarını çatıp elinde ki siyah dosyaya sarıldı. "Neye efendim"

"Bugün tüm asistanlara birkaç soru soracaklar eğer hepsini bilirsen yılın asistanı olursun."

"Hayatımda gördüğüm en saçma şey. Yılın en iyi asistanı olursam ne olacak sanki"

Tyler gülümseyerek sandalyesinde geri gitti. "Maaşına üç kat zam yapılır"

Dylan bir süre bakışlarını karşısında ki yeşillerden ayırmadı. Üç kat mı?

"Ee katılmayacak mısın"
------

Dylan yarışmayı kazanmak adına bir odada alın terleri dökerken Tyler onu bekliyordu odasında. Kazanmasını istiyordu. Hem kendi asistanı, hemde başarılı olmasını istediği tek kişiydi Dylan. Heyecanla miniğini bekliyordu.

Yarım saat kadar sonra kapısı çalınca elinde ki eşyaları bir kenara bırakıp ayağa kalktı. Dylan girdiğinde yüzünde ki gururlu tebessüme dayanarak rahat bir nefes verdi.

"Kazandım bay Hoechlin. Bir sene sürecekmiş"

"Biliyordum miniğim"

"Lütfen kesin şunu, miniğiniz değilim"

Tyler yavaşça Dylan'ın yanağına elini koydu. Dylan şaşkınca kıpırdamadan baktı ona. "Durun lütfen"

Dylan biliyordu, eğer böyle davranmaya devam ederse karşı koyamazdı. Bay Hoechlin onun için çok farklı bir yerdeydi. Ona verdiği değeri çoğu kişiye vermiyordu. Fakat ona beslediği öfkeyi kimseye beslemiyordu. Eğer onu affederse kazığı ikinci kere sokar diye korkuyordu. Bu en doğal hakkıydı.

"Rahatsız oluyor musun bebeğim"

Dylan dudağını dişlerinin arasına alıp dudağına eziyet ederken gözlerini kapattı. Karşı koyamıyordu işte. Seviyordu onu. Ayrıca tanrı aşkına kendisi bir ergendi! Duygularına karşı koymak daha  zordu onun için.

Hareket etmedi, ses vermedi, gözlerini o parlak yeşillerden ayırmadı...

Tyler ise elinde ki kumandanın tek tuşuyla arkasına ki büyük camlar hariç her yerin perdesini kapattı ve elini çekti.

"Sana verdiğim değeri kimseye vermedim Dylan. Hâlâ vermiyorum. Veremiyorum... Seni bıraktığım zaman en çok ben kırıldım, en çok ben parçalandım..."

"...Ama en çokta siz kırdınız Bay Hoechlin, en çok siz parçaladınız"

Tyler kalçasını masaya dayayıp Dylan'ın ellerini tuttu. En son bu elleri içten bir şekilde tuttuğunda küçük eller onun elinde kayboluyordu ama şimdi neredeyse aynı boydaydı elleri. Yavaşça parmaklarına birer öpücük bıraktı.

"Özür dilerim Dylan hiçbir şeyi isteyerek yapmadım affet beni"

Dylan biraz gülümseyip ellerini çekti ve sıkıca sarıldı ona. Küçüklük hainine sıkıca sarıldı, ona olan özlemini yavaş yavaş üfleyerek yine ona veriyor gibi hissetti. Her zamanki yoğun erkek parfümü burnuna akın ederken derince içine çekti kokusunu. Değişmediğine emindi.

"Size hiç küsemedim ki"

Küsemezdi. O kendisine kameralı da olsa ilk oyuncağı alan, bir amaç uğruna olsa da resimlerine ilk bakan, alışması için olsa da lunaparka gittiği ilk kişi, satranç maçlarını yaptığı ilk adamdı.

Tyler'da kollarını kendine gelip miniğinin beline sardı ve uzun bir nefes aldı. Çok korkmuştu asla affedilmeyecek diye. Dylan kendisinden hep nefret edecek zannetmişti.

Ama hayır ikisinin de birbirinden ayrı kalmaya gücü yoktu. Arada geçen, birbirlerini görmedikleri seneler Tyler için de Dylan için de çok zordu. Ama artık birbirlerini her gün görmek zorundaydılar. Aralarında herhangi bir küslük ise söz konusu bile değildi.
------




İki Cinayet Bir Masum ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin