[1.0]: Sizi Unutmak İstemedim

131 15 11
                                    

Dylan sabah kalktığında takımını giyip aşağı indi ve bir şeyler yiyip dışarı çıktı. Bay Dawson'un arabasını almıştı. Önce bir kafeye uğradı ve Tyler'ın istediği gibi bir kahve alıp geri çıktı. Şirkete vardığında hızla içeri girdi ve yukarı çıktı. Tyler'ın odasına girdiğinde Tyler bacaklarının birini diğerinin üstüne atmış bilgisayarı ve dosyalarıyla ilgileniyordu.

Dylan: Günaydın kahvenizi getirdim

Tyler: Teşekkür ederim çıkabilirsin. Harry'le olan toplantıyı iptal et

Dylan ilk başta kaşlarını çattı. Konuşurken kendisine bakmıyordu ilgilendiği tek şey önünde ki dosyalardı. Birden böyle olmaları Dylan'ı çok fazla kırıyordu. Yine de Tyler haklıydı. Kendisi bir asistandı ama Tyler koskoca ortak...

Tyler: Anladın mı Dylan?

Dylan: Edemem

Tyler: Pardon?

Dylan: Bay Carney'le olan toplantınız için bir haftadır onları bekletiyorsunuz ve bu toplantının bugün olması gerekiyor. O sizin ortağınız. Ayrıca eğer toplantıyı iptal ederseniz programınıza göre bayan Beck'i ziyaret etmelisiniz. O yüzden edemem

Tyler ayağa kalktı ve kendisinden daha kısa olan Dylan'ın tam karşısına durup gözlerinin içine bakmaya çalıştı ama Dylan onun kendisine baktığını fark ettiğinde bakışlarını yere indirdi.

Tyler: O zaman programı silin Bay Dawson

Dylan: Peki efendim ben sadece programa göre dav-

Tyler: Davranma. Şimdi gidip Harry'i bir sonra ki haftaya çağır

Dylan: Tamam

Dylan hızla kapıyı kapattı ve kapıya en yakın olan masasına oturup Harry'e bir mail gönderdi. Bunu gören Harry çok sinirlenmişti. Bir haftadır yarın diyerek erteleniyordu ve şimdi de bir hafta sonra diyorlardı.

Dylan bunun için ayrı bir özür dileyip Harry'nin gönlünü aldı -ya da öyle sandı- ve toplantılarını iptal edip diğer dosyalarla ilgilenmeye başladı. Yaklaşık yarım saat sonra Tyler odasından hızla çıktı. Çok sinirliye benziyordu.

Dylan: Bay Hoechlin...

Tyler: Benimle geliyorsun Dylan

Dylan: Evet efendim

Dylan hızla ceketini aldı ve Tyler'ı takip etti. Camlarına kadar siyah arabaya bindiler.

Dylan: Nereye gidiyoruz

Tyler: Harry'nin yanına

Dylan: Neden?

Tyler: Çünkü adam laftan anlamıyor miniğim

Dylan: Ben sizin miniğiniz-

Tyler: Öylesin

Dylan: Eğer cidden sizin miniğiz olsaydım beni bırakmazdınız tamam mı? Beni Dawson'lara bırakmazdınız.

Tyler: Başka şansım yoktu

Dylan: Bana çok yalan söyledin. Sen resmen benim çocukluğumu lekeledin. Sen bana ta küçükken içine kamera yerleştirdiğin bir ayı verdin ve daha acı olan ne biliyor musun?

Tyler bakışlarını karşısından ayırmayarak kafasını iki yana salladı. Hiçbir şey isteyerek olmamıştı. Onu isteyerek bırakmamıştı ama kendi yolunu çizmekten başka bir şansı kalmamıştı.

Dylan: Ben o ayıyı hâlâ saklıyorum bay Hoechlin. Ben hâlâ ona sarılıp bana miniğim dediğinizde size kızdığım günlere dönmeye çalışıyorum. Sizi unutmak istemedim çünkü siz bunu benim yerime gayet güzel gerçekleştirdiniz.

Tyler: Gidelim

"Tabii ki gideriz" diye mırıldandı Dylan. Tyler ne zaman kendisini cidden önemsemişti ki. Onun küçükken de istediği tek şey sadece şu lanet olası dedektiflik oyununu başarıyla sonuçlandırmaktı.

Harry'nin şirketine geldiklerinde Dylan dışarı çıktı ve kapıyı Tyler için tuttu.

Tyler: Senin bana verdiğin resmi hâlâ saklıyorum

Tyler hızla arabadan çıktı ve şirketin kapısını açıp içeri girdi. Dylan'da kafasını iki yana sallayıp arabanın kapısını kapattı ve Tyler'ı takip etti. Dylan önde Tyler arkada odaya girdiklerinde Harry masanın üzerinde yüzü kıpkırmızı, neredeyse patlayacak bir bomba misali kendilerine bakıyordu.

Tyler "Sen ne yaptığını sanıyorsun" diyerek adımlarını hızlandırdı ve Harry'e iyice yaklaştı. Yumruklarını sıkıyordu ve suratına bir yumruk geçirmemek için zor duruyora benziyordu. Dylan ise sadece onları izliyordu. Bir asistan olarak karışmalı mı bilmiyordu ama Dylan olarak karışmamalıydı. O da susmayı seçti.

"Ne demek hisselerini başkasına veriyorsun?"

Harry Tyler'ın bu kadar sinirli konuşmasından gayet hoşnuttu. Biraz gülümsedi ve kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Onlar benim senetlerim istediğim şeyi yapabilirim"

Tyler: Saçmalama Harry saçma sapan kişilere ayrıyetten benim rızam olmadan senet veremezsin.

"Rızan olacak Tyler. O kadar güzel birine vereceğim ki senetleri" yavaşça gözlerini Dylan'a çevirdi. "O kadar masum ki, sadece birkaç hafta benim yanımda kalmalı. Başarısını gözler önüne sermeli"

Dylan ve Tyler aynı anda kaşlarını çattı. İkisi de aynı şeyi düşünüyordu: Ne diyordu bu adam?

Harry: Dylan'ı bir hafta yanımda istiyorum

Tyler: O benim asistanım

Harry: Bunu hep yaparız Tyler. Asistan değişikliğini hep yapıyoruz.

Tyler: O daha yeni geldi değişim falan yok

Dylan: Şey affedersiniz.

Dylan gözlerinin üzerine çevrildiğini hissettiğinde biraz gülümsedi ve kafasını yere eğdi. "Ben sizin işinize tabii ki karışamam ama bay Carney, ben sizin yerinizde olsam kesinlikle senetlerimi elimde tutardım. O senetlerle çok iyi yerlere gidebilirsiniz. Şirketinizin büyümemesinin sebebi sadece anlaşamamanız. Anladığım kadarıyla yüzde yirmi beş oranıyla şirketin dört ortağı var değil mi?"

Tyler&Harry: Evet

Dylan: O ortaklarla da bir toplantı yaparsınız ve her şeyi konuşursunuz. Yaklaşık bir saatinizi birbirinize ayırsanız halledeceğinize eminim.

Tyler bir süre Dylan'a baktı. Harry ise Tyler'a bakıyordu. Sonunda Tyler kafasını salladığında Dylan havaya zıplayıp "heh" gibi bir ses çıkardı.

Dylan: Ya sizce Bay Carney?

Harry: Pekala bunu zaten başından beri yapmaya çalışan benim. Toplantıya katılmayan tek kişi de Tyler.

Dylan: Bay Hoechlin buradayken bir toplantı yapabilirsiniz?

Tyler: Dışarı çık Dylan bizi biraz yalnız bırak

Dylan: Tabii efendim. Ben arabadayım o zaman

Tyler kafasını salladı ve kapıyı gösterdi. Halledebilirdi.

Dylan'da hızlı adımlarla merdivenlerden inip arabaya bindi. Adını bile bilmediği şoför hâlâ önde oturuyordu.

"Gidiyor muyuz?" Diye sorduğunda Dylan kafasını iki yana salladı.

"Onu bekleyeceğiz"
———

İki Cinayet Bir Masum ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin