ÖZEL

2K 246 65
                                    

Eski yayımladığım bölümü sildim. Nasıl sildiğimi kendime bile izah edemiyorum. Bu yüzden üzerinde durmayacağım.😶

🕊

Bir hastanenin koridorunda ilk kez bekleyişi değildi fakat bu defa daha zor, daha katlanılmazdı. Beklemeliydi, beklemesi gerekiyordu. İçeriden çıkan doktoru, ona söylenecek cümleleri dinlemeliydi.

Elleri titriyordu, olduğu yere adeta saplanmıştı. Ne yapacaktı? Ne yapmalıydı?

Bu noktaya gelene kadar her şeyi düşünmüş, olabilecekleri en ince ayrıntısına kadar hesaplamıştı. Onu tüm tehlikelerden koruyacaktı, böyle bir gücü olduğuna inanmıştı. Hata neredeydi? Nereyi kaçırmıştı? Nasıl olur da Arya'yı bir ameliyathanenin önünde çaresizce bekleyecek bir duruma düşebilmişti?

Sertçe saçlarını çekiştirirdi. Attığı adımları her zaman enine boyuna ölçen bir adam için derin bir çukura yuvarlanmak kabul edilemezdi. Onu hayatına yaklaştırmamaya çalışmasının sonucu tam olarak içler acısıydı. Mutlu bir hayat sunmayı becerebileceğini düşünürken, Arya'yı bir sedyeye kanlar içinde yatırmıştı.

Laneti falan olmalıydı. Güzel olan her şeyi mahvetme gibi bir lanet.

"Abi..." diye bir ses duyduğunda irkilerek başını sesin yönüne çevirdi. "Abi biraz otur," dedi Timuçin, geldiklerinde beri bir saniye bile oturmayan Pusat'a. Altı saat olmuştu. Altı saattir ameliyathanenin karşısından bir saniye ayrılmamıştı. Yememiş, içmemişti. Sürekli gezer vaziyetteydi ve bu yanında olan herkesin bir miktar gerilmesine sebebiyet veriyordu.

"Oturamam," diye mırıldandı. "Oturursam tekrar kalkamam."

O kadar dirayetli bir adam değildi. Yüzlerce kez dibi görmüş olsa da şimdi kendini bırakırsa bu düşüşün diğerlerine hiçte benzemeyeceğinin farkındaydı.

"Abisine haber vermeli miyiz?" diye sordu Eymen, hazır Pusat konuşmaya karar vermişken.

"Dayısını arayın," diyerek saçlarını karıştırdı. "Ya da arkadaşını. Onlar ne yapılacağına karar versin," dediğinde Eymen başını sallayıp yerinden kalktı ve telefonunu cebinden çıkardıktan sonra koridorda gözden kayboldu.

Pusat gözlerini tekrar altı saattir açılmasını beklediği kapıya çevirdiğinde cebinde titreyen telefonuyla duraksadı. Elini cebine atıp telefonu çıkardığında arayan kişinin Utku olduğunu gördü ve bir saniye bile beklemeden açıp kulağına götürdü.

"Hallettik," dedi ilk önce Utku. "İki kişi. İkisi de yem. Fakat henüz kimin adamları olduğu kesinleşmedi." Duraksadı, "Gelmeni gerektirecek bir durum yok gibi. Arya uyandığında gelirsin."

"Mustafa Çağlar?"

"Adamları arıyor," dediğinde, "Onlara kimse dokunmayacak Utku," dedi yorgun, aynı zamanda öfkeli sesiyle. "Eğer bir şey olursa hepinizi topa oturturum."

"Böyle diyeceğini bildiğimizden sakladık zaten. Burak'ı başlarına diktim, sorun çıkmayacak."

"Sen?"

"Şule'ye haber vermişsiniz. Ölüm tehditleri duymaktan kulağım aşınmak üzere. Hastaneye geliyorlar ve ters bir durum çıkmaması için orada olmam gerekiyor gibi hissediyorum."

Şule, Pusat'a saldırmaya çalışabilirdi, hatta bunu kesin yapacaktı ama onu durdurmalıydı. Şimdi Pusat'a dokunmak için son derece yanlış bir zamandı.

"Kapatıyorum," dedikten sonra cevap beklemeden telefonu indirdi ve kapattıktan sonra cebine koydu.

Başı çatlıyordu. Dört saattir korkunç bir ağrı girmişti ve dinmek bilmiyordu. Alnını ovdu. Neden içeriden kimse çıkmıyordu? Olumlu cümleler duymaya ihtiyacı vardı, hatta sadece bir cümle bile yeterdi. Gözleriyle etrafı tarağında bulanık gördüğünü fark ederek birkaç kez açıp kapattı ama üstündeki kurumuş kanları görünce görüşü bir anda netleşti, sevdiği kadının kokusu taşıması gerekirken kan bulaşmıştı üzerine.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin