17.BÖLÜM: Kabul

446K 12.2K 2.5K
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyin❤

🕊

Bir şeyleri terk etmek bazen dünyanın en zor meselesi olabiliyordu.

Pusat'ı geride bırakmaya çalışmamın üzerinden günler geçiyor olsa da ben onu geçemiyordum. Anlattıklarını defalarca kez düşünüyor, zaman zaman dehşete düşüyordum ama bir türlü kısa bir süredir tanıdığım adamı hayatımdan çıkarabilmeyi aklıma kabul ettiremiyordum.

Abimle benim için oldukça büyük olan bir tartışma yaşamıştık, o gün yaşananları doğru düzgün anlatmadığımı çok iyi biliyordu ve anlatmamış olmam fazlasıyla zoruna gitmişti. Ona önemli bir şey olmadığını, sadece Pusat'la konuşmamız gereken bir mesele olduğunu söylemiştim ama bu işi daha fazla yokuşa sürmüştü. Onunla ne gibi bir meselemin olabileceğini defalarca kez sormuş, aldığı yarım yamalak cevapların bir tanesinden dahi memnun olmamıştı.

Mesele böylelikle büyüdükçe büyümüş, en sonunda Liva yanıma geldiğinde, 'Aras yurt dışından iş teklifi aldı. Birkaç hafta sonra gitmesi gerekiyor,' demesiyle anında bitirme kararı almıştım. Abimin en büyük hayali yurt dışında olan bir proje de çalışmaktı, bunun için daha önce fazlasıyla çalışmış ve çabalamıştı. Eğer benimle arasındaki mevzu kapanmazsa asla gitmezdi, bu yüzden ona tatmin olacağını en sağlam cevaplarımdan vermeye çalıştım. Ters inadımı anında törpülendim ve huyuna giderek konuyu kapattım.

Ve o da birkaç gün sonra ağız ucuyla iş konusunu açtı, abartılı bir heyecanla tepki verirken bir an önce hazırlanması için listeleri oluşturmaya başladım. Gerçekten buna köstek olmak beni oldukça üzerdi, gönül rahatlığıyla gitmesi istiyordum. Öyle böyle derken koşuşturmalı geçen günlerle, bende zihnimi asıl yoran Pusat'ı biraz öteleyebilmiştim.

Bugün de yanıma Şule gelecekti. Abim onu davet etmiş ve şöyle söylemişti, "Şunun aklını başına getir. Salak gibi davranıyor."

Salak gibi davranmıyordum. Ona öyle gözüküyordu yalnızca, çünkü konuyu kıvıracağım diye bayağı çaba harcamıştım. Kısmi işe yaramış, kısmi yaramamıştı. Gideceğinden en büyük endişem ortadan kalkmıştı elbette, geri kalanlarla pek ilgilenmiyordum.

Kapının çalmasıyla valizi bırakıp ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Açtığımda karşımda duran Şule'ydi, şaşkınca bir noktaya bakıyordu. O nokta evin içinde bir yer olmadığından kafamı dışarıya doğru uzatıp nereye baktığına baktım ve karşılaştığım kişi benimde şaşkınca kalmama sebep oldu.

Yan dairemiz uzun süredir boştu, birkaç gündür artan sesleriyle satıldığını veya kiralandığını biliyordum ama bu kişinin Meyra olması bir hayli şaşırttı.

"Şule? Arya?" dediğinde, "Meyra?" dedim bende.

"Burada mı oturuyorsunuz?" dedi hala yüzüme şaşkınca bakmayı sürdürürken.

"Evet, sende buraya mı taşındın?" Kafasını salladığında güldüm, "Kadere bak. Yan yana geldik."

"Cidden ilginç oldu," dedi gülerek.

"Uğramak ister misin?" diye sordum. "Şule geleceği için birkaç yiyecek hazırlamıştım, sende katıl. Nasıl bu şekilde denk geldiğimizi oturup konuşuruz."

Yüzü tereddütle düştüğünde Şule yanına ilerleyip, kolunu tuttu, "Gel, hem yeni taşınıyorsan şimdi yiyecek bir şey de yoktur. Burada karnını iyice doyurursun."

"Rahatsız etmeyeyim?" deyince elimi gel gel diye işaret ettim, "Sıkıntı yok."

Peki der gibi kafasını sallayıp, kapıyı kapattıktan sonra Şule'yle beraber içeriye girdiler. Onları mutfağa doğru yönlendirirken dağınık saçlarımı toparladım.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin