4.BÖLÜM: İlk

409K 12.5K 1.4K
                                    

Hep beraber eve geldiğimizde minik bir kaos vardı aramızda. Abim Liva'lardan çıktığımızdan beri dayıma ve bana söyleniyordu.

Bana kötü davranışlarım, dayıma kötü hikayeleri için.

Onun ikimizde dinlemiyorduk. İstediği kadar söylensindi, bu hikayede ilk yanlışı o yapmıştı. Dayımda benim gibi düşünüyor olmalıydı ki direkt oturma odasındaki koltuğun birine uzanıp, sırt dönmüştü. Bende yarın okul var diyerek odama çıkmıştım.

Ve abim hala bağıra çağıra söylenmeye devam ediyordu.

Çok bir şey yaptığımızı düşünmediğim için ona umursamadan yatağıma girdim. Sadece dayımı dizginlemek zor olmuştu ama onu da başarmıştık. Konuşmakla yetinmişti, kimseyi şişlemeye çalışmamıştı en azından. Bu kadar tatava yapmaya gerek yoktu.

Telefonumu elime alıp alarmımı da kurduktan sonra tamamıyla uyumaya hazırdım.

🕊

Sabah gözlerimi açtığımda otomatik kapattığım alarmımı söve söve hazırlanıyordum. Ne ara kapatmıştım ya? Nefret ediyordum sıkışık zamanda hazırlanmaktan. Hem niye kimse seslenmemişti?

Saçlarımı toparlayıp odadan çıktığımda evden ses gelmiyordu. Demek ki onlarda uyanamamıştı. Kapıya ilerlerken aniden önüme atlayan dayımla gözlerimi kapattım, "Günaydın Arya."

"Ödümü kopardın dayı. Günaydın."

"Yemek?" diye sorduğunda kafamı salladım. "Geç kaldım. Çıkmam lazım," Ayakkabılarımı giydim, "Görüşürüz dayı."

"Görüşürüz dayım. Dün abin o kadar uzun süre söylendi ki kalkamadı henüz. Dikkatli git, paran var mı?"

"Var var," deyip evden çıktım. On dakika kalmıştı derse. Kulaklıklarımı takıp, yürümeye başladım. Listemden human şarkısını açarken telaşımın dinmesinin sebebi okulun çok yakın olmasıydı. Tek şarkılık yolu vardı. Ve o da hızlıca biterken bahçeye girdim.

Her zaman olduğu gibi kapı köşesinde beni bekleyen Şule üzerime fırladı. Güç bela dengede dururken bir gün gerçekten yeri boylayacaktık. "Hoş geldin!"

"Şu hareketten vazgeç artık. Bir gün betonla selamlaşacağız senin yüzünden," deyip ittirdim üzerimden.

"Dün görüştük ama ben seni niye özledim ya?" diyerek güldü. "Yokluğun çok belliydi."

Uyuşuk uyuşuk yürürken, "Ders edebiyat," demesiyle sinirle bağırdım. "Baştan desene kızım! Adam zaten benden yeteri kadar nefret ediyor, birde dersine geç kalacağım."

Adımlarım hızlanıp, koşmaya döndüğünde hızla sınıfa varsam bile geç kalmıştım. Arkamdan nefes nefese gelen Şule'ye daha fazla söylenmek istiyordum fakat bu biraz daha geç kalmaktan başka bir işe yaramayacaktı.

Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım ve yavaşça açtım. Tam edebiyatçıyla göz göze gelince olmayan şansıma tükürmek istedim, "Özür dilerim hocam geç kaldık."

"Arya hanım?" Masanın kenarına yasladı, "Siz okulun yolunu bilir miydiniz?"

"Evde bazı durumlar olduğundan gelemedim hocam," dedim sesimi kısık tutmaya çalışarak. Hayır neyden nefret ediyorsa açık dille söyleseydi de bende kendime çeki düzen verseydim.

"Sözlü sınavını kaçırdın."

Yazılı sınavından yüz aldığım düşünürsek bu o kadar da önemli değildi. "Özür dilerim hocam."

Gözlüğünün üstünden dik dik bakıp, "Geç," dedi.

Yerime geçerken arkamda duran Şule'yi de bir güzel payladıktan sonra derse başladı. Sırf gözüne batmamak için tüm ders başımı dik tuttum, çok sinirine gidince notlara yansıtıyordu pislik adam.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin