5.BÖLÜM: Sahil

444K 12.5K 2.8K
                                    

Kendime düşünmeyi yasakladığım bazı şeyler vardı.

Kapılarını defalarca kez kilitleyip, yetmediğini düşünerek ellerimle sıkı sıkı tutardım. Biliyordum, düşünürsem kaybederdim. O bataklığa düşersem çıkamazdım, daha doğrusu çıkmak istemezdim. Kaybetmek kazanmaktan her zaman daha kolaydı, pes etmek ve durmak, ilerlemeye çalışmaktan daha az yorucuydu.

Bu yüzden ben ne pes etmeyi, ne de devam etmeyi tercih etmiştim. Durduğum nokta da düşüncelerime ket vurarak ne kadar devam edebilirsem o kadar devam edecektim. Yaptığım abim ve dayıma göre yanlış olsa da neden devam etmem gerektiğini bulana kadar yapabileceğim bir şey yoktu.

Yeni acılar, katlanılması güç durumlar, düşmeme sebep olacak yeni olaylarla karışılacak güç içimde zerre bulunmuyordu. Beni anlamak zorundaydılar.

Saçlarımı karıştırarak baktığım boş tavandan başımı çevirdim. Bir haftadır ben hariç kimsenin uğramadığı ev karman çorman olmuştu. Abim sürekli Liva ile iş hallederken, dayım da kendi evine kesin dönüş yapmış, yeni aldığı iş sayesinde benimle bağlantısı oldukça kopmuştu. Evin bu haline galiba alışmalıydım, çünkü abim tamamen gitmek üzereydi.

Mutsuz bir şekilde yerimden kalkarken çalan zille kaşlarımı çattım. Gözüm saate kaydı, yediye geliyordu. Abim gelmeyeceği hakkında mesaj atmıştı. Kim olabilir diye düşünürken aklıma gelen doğum günüyle alnımı ovdu. Bugün gidecektik, gelen Şule olmalıydı.

Kapıyı açtığımda elinde üç dört poşetle içeriye girdi.  "Hoş geldin."

"Hoş buldum," deyip ceketini çıkardı ve vestiyere astı. "Bugün gideceğiz Arya," diye diretmeye başlayacağında, "Evet gideceğiz," dedim.

Poşetleri bırakan eli durup yüzüme baktı. Şaşırmıştı. "Sorun çıkarmadan kabul ediyor musun?"

Omuz silktim, "Evet."

"Seni ikna etmeye çok hazırlanmıştım."

"Bende gitmemeye çok hazırlanmıştım ama sonra geçen sene doğum gününde yaptığı işler geldi aklıma," dediğimde sırıttı. "İade-i ziyaret yani?"

"Aynen. Sen hazırlanmaya başla, bende abimi ikna etmeye başlayayım. Ortalama aynı zamanda işimiz biter zaten."

Omzuma vurdu, "Dalga geçme. O kadar da zor hazırlanmıyorum. Yani sen bana karışmadığın sürece her şey kısa sürede biter."

Telefonumu elime alıp odadan çıkarken, "Abartayım deme," dedim. "Basit bir doğum günü kutlaması, gelinin kız kardeşi kılığına girme lütfen."

Şule süslenmeyi aşırı severdi. Ne var ne yok takıştırır, yakışmasından ziyade ne kadar kalabalık gözüktüğünü önemserdi. Küçükken bu çok daha korkunç bir durumdu, saçını sime soktuğu zamanlar bende çocuk olsam bile kötü gelirdi. O yüzden özel günlerde onu hep dizginlemek zorunda kalmıştım.

"Ne yani saçıma bir sim dökmeyeyim mi?" diye gülerek sorduğunda dehşetle yüzümü buruşturdum. "Eşikten adım atmam yemin ederim."

"Tamam tamam, hiçbir şey yapmayacağım," deyip eliyle gitmemi işaret etti. Hiçbir şey demesi bile bir süs olacağı için odadan çıktım. Abimle hızlıca konuşup yanına gelmeliydim.

Telefondan abimi arayıp kulağıma götürdüm. Bir kaç çalıştı açıp, "Efendim?" dedi.

"Nasılsın abi?" diye sordum ilk önce. "Umarım iyisindir."

"İyiyim, Liva ile dışardayız. Sen nasılsın? Ne yapıyorsun?"

"Evdeyim. Şey diyecektim de..." Durdum, "Bir arkadaşımın doğum günü kutlaması var. Bir iki kişi olacak, oraya gideceğim."

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin