21.BÖLÜM: Çiftlik

379K 10.9K 762
                                    

Yalnız olmanın nasıl bir durum olduğunu hep bildiğimi düşünüyordum. Ailemi kaybettikten sonra kendimi bir odaya hapsetmiştim ve oradan çıkmayı bir şekilde her zaman reddetmiştim. Dört duvarın içinde yalnız olduğumu, etrafımda tek bir kişinin bulunmadığına kendimi ikna etmeyi nasıl başarmıştım emin değilim ama ben asla yalnız kalmamıştım. Zor olan her şeyi kolaylaştıran Şule'm vardı başta, kendisinden önce beni düşünen abim, bizim için sürekli bir şeyler yapmaya çalışan dayım vardı. Odanın içinden çıkmayı reddeden ben olabilirdim ancak içerisi hiç boş kalmamıştı.

Kendimi sığdıramadığımı düşündüğüm hayatta koca bir yer kaplıyor olmak bencilliğimi suratıma sertçe çarptı.

Yalnız değildim, hiç olmamıştım. Katlanamadığım, kanadığım dönemlerde yere çöktüğümde tam yanımda duran birileri hep var olmuştu. Bunu şimdi anlayabiliyordum, çünkü abimin yokluğu ilk kez böylesine net bir şekilde kafama dank etmişti.

İki haftadır şaşkınlıktan ne yaptığımı bilmiyordum. Okula gitmek bir eylemdi, bedenimi o ortama götürüyordum ama zihnim bir türlü olduğum yere uyum sağlayamıyordu. Düşüncelerim çıkmaz bir sokağın içine girmişti, sadece rastgele ilerlemeyi sürdürüyordu. Bazen eski anılarıma uğruyor, bazen gelecek hakkında endişelenmeye başlıyor, bazense bomboş duruyordu.

Elbette olanlardan etkilenecektim ama belli ki işler benim sandığımdan çok daha sancılı olacaktı. 

Tütmek üzere olan başımla yerimden kalkıp etrafıma bakındım. Gece gözlerime bir türlü uyku girmek bilmediğinden sabah uyanamamış ve okula gidememiştim. Son sınıf olduğumuzdan devamsızlığı pek dikkat edilmiyordu, Şule'ye de mesaj atıp gelsem mi, gelmesem mi diye sorduğunda öğleden sonraki derslerin boş geçeceğini söylemişti. Böylece gitmeyerek evde kalmıştım ancak iyi mi yapmıştım, orası karışıktı işte. Evde durmaya devam ettikçe fıttıracak gibiydim çünkü.

Alnımı ovarak telefonu elime aldım. Ne yapmalıydım? Dışarıda yürümek istemiyordum, bu daha çok düşünmeme sebep oluyordu. Başka bir şey yapmalıydım, aklımı dağıtabilecek.

Mesaj kutuma girdiğimde Pusat'ın ismini gördüm. En son üç gün önce konuşmuştuk. Nasılsın tarzı kısa sorular sorup konuşmayı sonlandırmıştık. Elim ekranda birkaç kez gidip geldi ve karar vererek ona bugün gidelim mi? diye mesaj attım. Neyden bahsettiğimi kesinlikle anlayacağından açıklama ihtiyacı hissetmiyordum.

Ekranı kapatmadan mesaj geldi, birazdan gelirim.

Mesaj üzerine dolabımın kapağını açtım. İçeriden birkaç parça kıyafet aldıktan sonra hızlıca giyinip saçlarımı taradım ve sıkıca topladım. Odanın dağınıklığını da üstünkörü düzeltip çıktım. Biraz temiz havanın iyi geleceğini düşündüğümden erkenden dışarıya çıkmayı düşünüyordum. Kafam ağrıyordu, bu yüzden tanışacağım kişinin yanına gitmeden önce biraz yükünü hafifletmek iyi olacaktı.

Vestiyerden çantamı ve ceketimi alıp kapıyı açtım. Ayakkabılarımı giyip kilitlemek için ayağa kalktığımda karşı dairemin kapısı açılmış ve elinde çöp kutusuyla Meyra gözükmüştü.

"Selam," dediğinde, "Selam," dedim. "İşe gitmedin mi?"

"Hasta gibiyim," deyip burnunu sıktı. "Boğazım kötü, başım felaket dönüyor."

"İlaç getireyim mi?" diye sorunca, "İçtim içtim. Teşekkürler yine de," dedi.

"Yemek?"

"Yiyeceğim şimdi. Sen ne yapıyorsun?" 

"Biriyle görüşeceğim," dediğimde kafasını yasladığı yerden kaldırıp dikkatle baktı yüzüme. Onunla gerçekten samimi olmuştuk. Özellikle abimin gidişinden sonra iki ev, bir gibi olmuştu. Bir gün onda, bir gün bende yemek yiyorduk. Yanımızda sürekli Şule'de oluyordu. Hatta bir ara vakti fazla geçirdiğimizden karşı eve gitmeye üşenince gece onda kalmıştık. Hayatlarımız hakkında fazla bir bilgiye sahip olduğumuzu söyleyemezdim, Meyra'nın neden tek yaşadığını, ailesi hakkında tek bir kelime etmediğini, konu bir noktada aileye geldiğinde ustalıkla kaçmasının sebebini bilmiyordum. Geçmiş yaşamlarımızdan hiç konuşmuyorduk kısaca ama şimdiki zamanda garip bir şekilde birbirimizin hayatına müdahil oluyorduk. O işi konusunda ne yapması gerektiğini bazen bize soruyordu, özellikle Timuçin'den nasıl kurtulması gerektiğini falan. Bende Pusat'ı soruyordum onlara, fazla detay vermeden. Birbirimizin kararlarını dinliyor, üzerine uyguladığımız dahi oluyordu.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin