8.BÖLÜM: Adım

371K 11.8K 2.1K
                                    

İçeriye geri döndüğümüzde kazık yutmuş gibi oturan abimin yanına gidip onu rahatlatacak birkaç kelime söylemeyi planlıyordum fakat önüme çıkan kızgın Utku beni durdurmuştu.

"Sen," diye yüksek sesle konuştuğunda etraftaki bazı kişiler bize doğru döndü. Yine neden sinirliydi? "Konuşmalıyız," dedi bu sefer biraz daha kontrollü bir ses tonuyla. "Gelir misin?"

Gelmezsem sıkıntı çıkaracak gibi durduğundan onun aksine sakin bir şekilde kafamı salladım. Tedirginliğim yoktu, bir şey yapmadığıma yüzde yüz emindim.

Boş koridorlardan birine gelip durduğunda, "Pusat'la ne konuşuyordunuz?" diye sordu kızgınca.

Şaşkınca, "Hiçbir şey konuşmadık," dedim.

"Balkonda yalnızdınız?" deyip tek kaşını kaldırdı. "Onun kim olduğunu biliyor musun? Yaşından haberin var mı?"

"Kim olduğunu da, yaşını da bilmiyordum. Şansa bak ki umurumda da değil," diye tersledim. Konuşmayı sürdürmemek için yanından geçip gideceğimde, "Bazı insanlar sadece kırıp dökmeyi bilir," demesiyle durdum. "Pusat'ın radarından çık Arya."

"Kimsenin radarında değilim ben," diye mırıldanıp daha fazla konuşmasına müsaade etmeden hızlıca yürüdüm. Derdini tam çözebilmiş değildim, niye bir anda bunu açıklama ihtiyacı hissetmişti ki? Üç dakika falan yalnız kalmıştık ve bunun bir dakikasını anca konuşarak geçirmiştik. İşin garip tarafı bu tavrı doğum günü gecesinden beri sürüyordu. Pusat'la göz göze gelsek kaş çatan ilk önce Utku oluyordu.

Bilmediğim bir şey mi vardı acaba? Sanki karşılaşır karşılaşmaz birbirimize aşık olmuşuz gibi davranıyordu.

Salona girdiğimde, "Arya inanamazsın!" diyerek heyecanla yanıma geldi Şule. "Biraz önce neler neler öğrendim."

"Ne öğrendin?" dedim. Sesimin bıkkın çıkması engelleyememiştim ve neyse ki Şule görmezden gelmişti. "Onların kim olduğunu öğrendim."

"Kimlerin?"

"Utku'nun arkadaşlarının. Timuçin'le konuştuk sen yokken." Durdu, "Hakikaten sen neredesin yarım saattir?"

Saçma öğütler dinlemekle meşguldüm. Birde insanlardan kaçmaktan. "Sesine bakılırsa çoktan arkadaş olmuşsunuz."

"Cidden efsane bir adam." Güldü, "Anlatayım mı?"

Merak etmediğimi söylesem yalan olurdu. Bir kaç kez karşılaştığımız kişiler benimde ilgimi çekmişti tabi ki, en çokta Utku uzak dur diyerek tüm algılarımı onlara çevirmişti. "Anlat. Zaten burası çok sıkıcı."

"Burak, doğum gününe sonradan gelen kişi büyüt şirketlerinden birinin tek varisiymiş. Timuçin mimar, yaptığı yerleri anlattı da. Baya baya Türkiye'de en ünlü yerlerde çalışmış. Hiç görmediğimiz kişi," deyip çaktırmadan masalarında olan kumral saçlı oğlanı gösterdi. "Onunda adı Eymen. Sevgilisiyle beraber yatırım işleriyle ilgileniyorlarmış."

Onların zengin ya da güçlü insanlar olduklarını anlamak için bakmak yeterliydi zaten. Bu yüzden çok şaşırmış sayılmazdım, en azından Şule kadar şaşırmamıştım. Ve içten içe asıl merak ettiğim konuya henüz değinmemişti.

"Neden sabırsızca bana bakıyorsun?" dedi saçlarını çekerek.

"Peki Pusat?" diye sordum yerimden rahatsızca kıpırdanarak. Hepsi Utku'nun suçuydu. İki kere düşünüp zihnimde geriye iteleyeceğim adamı durduk yere saplamıştı.

Omuz silkti, "Kısaca patron sanırım. Tam anlayamadım, pek konuşmadı onun hakkında."

Aman ne güzel. "İyiymiş. Başka ne yaptınız?"

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin