You Have Your Loved Ones

8.2K 747 471
                                    

16. Bölüm

 

Her zaman kendi kaderini çizebilmek istememiş miydin?

 

*

 

Seidr’e dokunabildiğini öğrendikten sonra Loki sana bildiklerini öğretmeye başlıyor. Bir kayanın ayaklanıp yürümesi ne kadar kolaysa, sen de ondan o kolaylıkla öğreniyorsun, öyle ki günün sonunda beynin en sonunda donmuş vaziyette yatağa her girdiğinde Loki’nin seni neden boğazlamadığını merak ediyorsun.

 

İlk önce sana diğer maddelerin özünü öğretmekle başlıyor. Mesela bir ağacın, ve bir Karaağaç’ın gövdesine saatlerce dokunarak hayatın boyunca hissedemediğin kıvılcımları aramaya yoğunlaşmaya çalışman gerekiyor. Ki bu tecrübe insanlara anlatmak istediğin bir şey değil. Sıkılma kavramı senin için yeni bir boyut kazandı, buna eminsin.

 

Loki’nin söylediğine göre seidri kullanmakta ustalaşmak senin kitaplarda okuduğun büyüler kadar kolay da değil, eğer ilk başta olduğu gibi hevesliysen bunun için çaba da göstermelisin.

 

Ki gösteriyorsun, sarayın avlusundaki çeşmeye oturup taşları duyabilmek için bile saatlerini harcıyorsun, işin kötü tarafı sen bunları yaparken Loki her zaman yanında olmuyor. Beklemek istemediği için onu suçlamıyorsun, ama onun yokluğu senin moralini biraz düşürüyor.

 

İki haftanın sonunda kaydettiğin-iz ilerleme o kadar küçük ki en sonunda bir dişbudak fidanını tutmayı bırakıp geri çekiliyorsun, artık ezberlediğin yolu hızla yürüyorsun ve kütüphanenin dönerek çıkan merdivenlerini tırmanıyorsun.

 

Elbette orada.

 

Pencerenin önündeki duvarda oturmuş, elinde yine o gördüğün anda kötü şeyler sezdiğin kitaplardan, bir dizini kırmış, diğer bacağıysa oturduğu duvardan aşağı sarkmış. Dışarıdan gelen ışık onu büründüğü koyu renklerden kurtarmış.

 

Ona doğru yürüdüğünde sana bakmıyor, zaten bakmasını beklemiyorsun.

 

Loki’nin ayaklarının dibine geldiğinde oraya gelene kadar biriktirdiğin cümleleri söylemekten vazgeçiyorsun, çünkü sadece şikayetten ibaret olacaklar; iki haftadır durmadan onun isteği doğrultusunda hareket ediyorsun ve kitaplar dışında neredeyse hiç sonuç alamadın ve çünkü, yaptığın şey cevapsız kaldığında o yanında olmuyor.

 

Çünkü burada hiç kimseyi tanımıyorsun ve evi özledin.

Nefesini veriyorsun ve onun yanındaki boş yere tırmanıyorsun, sırtını duvara verip sol tarafına pencerenin size gösterdiği Asgard’ı, tam karşına Loki’yi alarak oturuyorsun.

 

Başını pencereden dışarı çeviriyorsun. Elli metre kadar ileride iki kule arasındaki taş köprüde Thor, Fandral ve Sif yürüyorlar ve Sif’in saçı tıpkı Loki’nin cücelere verdiği gece kadar kara, güneşin ışıklarının kendisine dokunmasına izin vermiyor. Henüz Loki’ye onun altın saçlarını alışının nedenini sormadın, kim bilir, belki de Sif’in saçlarını alan o bile değildi.

Frost (Loki/Okuyucu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin