Yüzünü yıkayıp geri döndüğünde hala orada, onun koyu renk kıyafetlerine tezat oluşturan bıcır bıcır çarşafların üzerinde oturmuş, seni bekliyor.
Her seferinde, bir iskandinav tanrısı görmekte olduğunu kendine hatırlatıp hatırlatmayacağını merak ediyorsun.
Yüzünün hala nemli olduğunu hissediyorsun, su çarparken saçların da ıslanmış, her şey biriktiğinde zaman zaman girdiğin ağlama seanslarının sonunda olduğu gibi göz kapakların acıyor. Aynada kendini görmüştün, burnun ve gözlerin kıpkırmızıydı, şimdi saçların ve tişörtünün büyük bölümü ıslak, pek de aklı başında görünmediğini biliyorsun.
Sana bakarken bunu umursuyora benzemiyor.
Odanın içine yürürken neden hala kaçmadığın hayatın boyunca cevabını arayacağın sorulardan biri olmalı.
(Ama insan bir masal bulursa ona sonuna kadar tutunmaz mı?)
“Daha sakin görünüyorsun,”diyor sakince. Suçluluk duygusu çekermiş gibi görünmüyor.
“Bunu daha önce başkalarına yaptın mı?” Daha önce başkasının beynini de böyle açtın mı?
Başını sallıyor. “Yaptım, ama çok azı senin kadar uzun yaşadı.”
Tedirginliğin karıncalar gibi göğsünde yükseldiğini duyumsayabiliyorsun. “Yaptığın şey beni öldürebilirdi yani.”
“Hayır,” diyor. “Ölenler yaptığım şeyden değil, oldukları kişi yüzünden öldüler.”
Birden onun yanına gitmemek daha iyi bir fikir gibi geliyor, masanın yanında duruyorsun. “Sen mi öldürdün?”
“Yalnızca gerektiğinde.”
Tanrım.
“Beni de öldürecek miydin?”
Böyle bir soruyu birine ciddiyetle sorabildiğine inanmıyorsun. Hayatın ne zaman her an seni öldürebilecek efsanevi bir yaratıkla iletişim safhasına gelmişti? Neden hala deliler gibi bağırarak sokağa fırlamıyorsun?
“Eğer gerekseydi.”
Ne diyeceğini bilemiyorsun. 'Öldürmediğin için teşekkürler?' Kesinlikle hayır.
Bir an sessizlik oluyor, Loki başını çeviriyor, çekmece dolabının üzerine bıraktığın kitabı görünce kaşlarını kaldırarak ona uzanıyor. Kitap altındakilere göre nispeten daha küçük, kapağı bordo renkli ve okuduğun bir çok cilde göre daha ince.
Kaşları hafifçe çatılıyor Loki'nin kapağı okuduğunda. Ne yazdığını biliyorsun, Fahrenheit 451.
“Kitap sayfalarının tutuşmaya başladığı sıcaklık,”diyorsun o kapağı kaldırıp sayfaları çevirirken. Eğer sayfalar senin olduğun yerden görünen kalınlığındaysa şu anda Ray Bradbury'nin biyografisini okuyor, sayfaları çevirirken çabuk, binlerce yıllık hayatın insanın okuma alışkanlığına neler kattığını görebiliyorsun.
Fahrenheit 451'i okumaya başlar başlamaz sevdin. Hatta yazarın önsözünde, onun daha çocukken, İskenderiye Kütüphanesi yangınını öğrendiğinde hüngür hüngür ağladığını okuduğundan beri.
Kitap Loki'nin de ilgisini çekmiş görünüyor.
“Alabilirsin,”diyorsun. “Geri getirmen şartıyla.”
Sana yönelen tek bir bakışı koyduğun şartın ne kadar aptalca ve verdiğin iznin ne kadar gereksiz olduğunu anlatmaya yetiyor.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frost (Loki/Okuyucu)
ФанфикGecenin bir yarısı odanda bir İskandinav Tanrısı belirseydi ne yapardın?