Evine bu kadar çabuk varman imkansızdı, koşmuş olsan bile, en kısa yolları seçmiş olsan bile. Nefes nefese bile kalmadın, beş dakika öncesinden daha ıslak değilsin, koşmaya başladığında yetişeceğini zaten hissediyordun ama dakikalar içinde buraya gelmen imkansızdı, imkansızdı ama işte yüz metre ötede, her adım attığında yaklaşan ev senin.
Ev hakkında farklı bir şey göremiyorsun, bahçe aynı, biraz ilerisinde sanki yıldırım düşmüş gibi hafif bir barut kokusu var ama her şey aynı görünüyor.
Caddede hiçkimse yok gibi görünüyor.
Yavaşlıyorsun, koşan adımların yürüyüş ritmine dönüyor ve sen bu sefer hissediyorsun, kaslarının hareketini, bacaklarını hissediyorsun. Sanki hedefine vardığını anlamış gibi beş dakika önceki var olmaları mümkün hale geliyorlar.
Eğer Loki'yi bir daha görebilirsen, soracaksın. Çünkü boyutlar içinden geçmediysen, ki kendini boyut kapısı açamayacağını bilecek kadar iyi tanıyorsun, buraya gelebilmen imkansız.
Kolunu bir anda mengene gibi bir başkasının eli yakaladığında neredeyse çığlık atıyorsun, ama bir başka el ağzına kapanıyor ve seni iki evin arasına ilerletiyor.
“Sen burada ne arıyorsun!”diye tıslıyor seni kendine çevirip sırtını duvara çarpmadan önce.
İstesen de ağzının üzerindeki el yüzünden cevap veremezsin, seni kilometrelerce ötede ektiği için ona kızgınsın ve burası senin evin olduğu yer, onun sana neden orada olduğunu sorması komik, o yüzden bakabildiğin en inatçı-ve cesur bakışla onun yeşillerine karşılık veriyorsun.
İfadesi biraz irite olmuş, burada olmana da biraz şaşırmış görünüyor, kaşları hafifçe çatılmış.
Demek yağmur onu da etkiliyor, diye düşünüyorsun onun şakaklarından dökülen bir damlaya gözün düştüğünde. Daha önce de ıslandığını görmüştün ama Loki gerçekten de dünyadaki yağmurdan senin etkilendiğin gibi etkileniyor, bunun farkında olmak daha başka hissettiriyor. Kuzgun saçlarından birkaç tel boynuna yapışmış, belli ki yağmur kirpiklerini de ıslatmış.
İnatçı bakışlarının şu an kendi yüzünden kalktığına eminsin çünkü karşındaki adam, imkansız ve sadece varlığı değil, güzelliği de. Daha önce hiç onun gibi birini görmedin, sana ondan önceki yaşamında bildiğin, hayal ettiğin bütün Loki'leri hatırlatıyor, hepsini yüzünde gizlemiş ama daha fazlası.
Mitolojide Loki'nin tasvirinde bir peri kadar güzel bir yüzü var demişlerdi, ama Lo--ki daha fazlası, daha farklı, her gördüğünde farklı bir yüzünü görüyorsun sanki aynı görüntünün ve ne gördüğünü tanımlayamıyorsun, ama bir kez ona baktığında başka bir yere de bakamıyorsun.
“Seni bıraktığımdan beri ancak dakikalar geçti,”diye fısıldıyor,biraz da inanmazlık var tonunda. “Burada olman imkansız.” Konuşması sanki seni onun olduğu bir masaldan uyandırıyor, düşüncelerinin sertçe silkindiğini hissediyorsun.
Ağzının üzerindeki parmaklar açılıyor, dudakların özgür kalıyor. Cevap vermeni bekliyor gibi görünüyor Loki.
“Nereye gittiğimi bilmem de imkansız olmalıydı, ama buradayım.”diyorsun. “Sen burada ne yapıyorsun?”
“Görmedin mi?”diye soruyor, sonra senin yüzünün değişmediğini görünce iç çekiyor. “Elbette görmedin.”
“Neyi görmedim?” Hep sorular soruyorsun ve aldığın cevaplar yeni sorular doğuruyor gibi, sorarken sabırsız hissediyorsun.
“Evini.”
Gözlerini kırpıştırıyorsun.
“Elbette görmedin.”diyor Loki yine senin bir şeyler farketmeni umarken aptallık etmiş gibi bir bıkkınlık var tonunda. “Farkında olmadan zamanı büküp daha hızlı seyahat edebilmeyi başarıyorsun, tanrıları kendi etrafına topluyorsun ama bütün bunları insanken yapıyorsun, elbette Midgard ilüzyonunun gerisini görmedin.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frost (Loki/Okuyucu)
FanfictionGecenin bir yarısı odanda bir İskandinav Tanrısı belirseydi ne yapardın?