“Hintlilerin Ganj nehrine hamileyken ölen karılarını ve çocuklarını attığını biliyor muydun?”
Hemen arkandan gelen bu sesle olduğun yerde sıçrayıveriyorsun, kapının deliğine sokmaya çalıştığın anahtar elinden fırlayıveriyor, duvar çarparken çınlıyor, sonra bakmadığın bir yere düşüyor. Kapı koluna elini çarptığın için elinde başlayan acıyı duymazdan geliyorsun, yüzünde yine o mağrur gülümsemesini takınmış olan tanrıya dönerken feryat ediyorsun. “Loki!”
Sesini bu şekilde ona ilk kullanışın, rahatsız olmuşa benzemiyor, sen toparlanırken tek kaşını kaldırıyor.
Ganj nehrine olan kuş istilasını daha iki gün önce gazetede okudun. Loki'nin dünyayı birbirine katacağını düşünerek hiç yanılmadın, dünyanın her yerinden, ama her yerinden garip garip haberler gelirken üç gün boyunca ağzın açık bir şekilde izledin. Karanlık işaret haberinden sonra Tutankamon'un kayboluşu ve daha sonra mısırda, onu tahtı için öldürdüğünden şüphe edilen komutan ve bir sonraki firavun olan Horemheb'in mezarının başında bulunması haberi gelmişti, böyle önemli bir boş mezar olayı gizli tutulması gerekirken kim tarafından böylesine yayılabildiği hakkında çok güzel bir tahminin vardı. Daha sonra birçok küçük haber yayınlandı, garip bir şekilde içinden kitapların kaybolduğu kütüphaneler, bir anda kameralarda belirip kaybolan insanlar, özgürlük anıtının meşalesinin alev alev yanışını duyduğunda göç yollarına denk geldiği için onlarcası uçaklara ve hızlı trenlere çarparak ölen kuşların bir anda göç yollarının değişmesi haberini duyduğundaki kadar şaşırmamıştın.
“Beş gündür ne yapıyordun?”diye soruyorsun, aslında deli gibi başka sorular sormak istiyorsun, mesela Keops Piramidindeki Sfenksin burnunu nasıl yerine geri taktığını ve öyle bir burunu nasıl yapabildiğini, ya da çin seddinin bir gecede nasıl ortadan kaybolduğunu sormak istiyorsun.
“Öğreniyordum,” diye yanıtlayarak ağzını açık bırakıyor. “ve pekiştiriyordum.”derken gözleri muziplikle parlıyor, sense kafanı az önce elini çarptığın kapıya vurmak istiyorsun.
“Dünya kıyametin geldiğini düşünüyor, farkında mısın?” Yüzündeki ifade farkında olduğunu gösteriyor. Üç gündür olayları sadece hayretle izlemedin, korkarak izledin ve her haberde -arada birkaç merhamet mucizesi de olsa- içindeki tedirginlik büyüyerek izledin.
Çünkü her haberden sonra her şer daha da birbirine giriyordu ve sen kendini bu çılgınlığın tam göbeğinde buluyordun.
“İnsanlar delirdi,”diyorsun kısık bir sesle, ona bakarken inanamıyorsun. “Her yaptığın şeyden sonra birilerinin öylesine korkup çok daha büyük sorunlara yol açacağını düşünmedin mi?”
Sesini çıkartmadan seni dinliyor, ve gözlerindezaten görüyorsun, içinde cesur bir öfke hissediyorsun, beş gün önce elinin arasında beliren buzdan çiçek gibi için gitgide soğuyor ve tıslıyorsun: “Düşündün.”
“Hiçbiri kolaylıkla geri alamayacağım şeyler değil,”diyor ve gözlerini kısarak sana bakıyor. Sesinde daha önce olmayan bir tehlike var.
ses tonunu beğenmedi.
“Geri alamayacağın şeyler değil mi?” neredeyse alay dolu bunu söylerkenki tonun. “Sana sırf korkularından çocuklarını kurban veren insanları tanıyorsun sanıyordum, ve şimdi bazıları kıyametin geldiğine inanıyor, olabilecekleri anlamıyor musun? Bunu mu istiyorsun?”
Havanın soğuduğunu hissediyorsun ama bu, böyle devam edemez, etmemeli. Eğer biraz daha karışırsa dünya, evini basan insanlar tarafından öldürüleceksin, ya da kaçırılıp bir yerde adak olarak kullanılacaksın, çünkü insanlar korkuyorlar, ve korkularını unutmak için herşeyi yaparlar. Herşeyi.
![](https://img.wattpad.com/cover/22417841-288-k144892.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frost (Loki/Okuyucu)
FanficGecenin bir yarısı odanda bir İskandinav Tanrısı belirseydi ne yapardın?