18. Bölüm
Volstagg’ın civcivler içinde boğulduğu ve en sonunda onları çocuklarına götürmeye karar verdiği yemeğin akşamında Loki sana odana kadar eşlik ediyor.
Gitmene iki gün kaldığını düşündüğünde her şeye ne kadar alıştığını fark ediyorsun, bir masala alışmak nasıl bir şey olabilir ki? Hala şaşırıyorsun, hala sihir dendiğinde imkansızlıklar geliyor aklına, belki de her şeye alışmadın, İskandinav Tanrılarına bile alışmadın, sadece bir tanesine alıştın.
Loki’ye.
Onu tanımadan önce onu biliyordun. Bambaşka şekillerde, görüntülerde onu biliyordun.
Ama hiçbirini şimdikini sevdiğin gibi sevmedin.
Onu seviyorsun.
Onu bir masalı sever gibi sevmiyorsun, ulaşılmaz bir şeyi sever gibi değil, hayatında başına gelmiş en iyi şey gibi de değil, hala onu affetmediğin şeyler var, hayır, onu karmaşık bir şekilde de sevmiyorsun.
Onu bir insan nasıl aşık olursa öyle seviyorsun.
Onun seni geri sevmesini istiyorsun, umut ediyorsun ama böyle bir şeye ihtimalinin çok fazla olmadığını da biliyorsun.
“İyi geceler, leydim,” diyor, sen onun sana leydi dediğinde utandığını bildiği için, her akşam aksatmadan, sana leydi diyor.
Buna deli gibi çalıştın, yapabilirsin, sırf onun yüzündeki ifadeyi görebilmek için bile değmeli, değebilmeli.
Ondan gözlerini ayırmıyorsun ve konsantre oluyorsun, arkandaki kapı, sen ona dokunmadan açıldığında Loki’nin yüzündeki kendini beğenmiş gülümseme kayboluyor, yüzünde hafif bir şaşkınlıkla bakıyor sana, işte sen o zaman gülümsüyorsun ve yapacağın şey bu değil, cesaretini asıl isteyen şey bu değil, kalbin göğüs kafesine deli gibi vurarak ona doğru iki adım atıyorsun. Gözleri seni takip ediyor, yüzündeki şaşkın ifade de gitmiş, korkuyorsun ama bu seni o son adımı da atmaktan ve parmaklarının üzerine yükselmekten alıkoymuyor.
Uzanıp Loki’nin dudaklarına dokunuyorsun yavaşça, küçük bir öpücük, ancak geri çekildiğinde öptüğün adamın yüzündeki ifadeyi görünce yüreğin titriyor.
İçindeki heyecanlı kaosa rağmen yüzüne bir gülümseme yerleştirip bir adım geri çekiliyorsun. “İyi geceler, lordum.”
Kelimeler ona ulaştığında nasıl tepki verdiğini görmeden arkanı dönüyorsun, daha önüne gelmeden kapı kapanıyor, bu sefer yapan sen değilsin, bileğinde onun dokunuşunu hissettiğinde nefesin senden uçup gidiyor ve Loki’nin seni çekmesine izin veriyorsun, sadece bir an göz göze geliyorsunuz, sessiz bir konuşma gibi, sonra Loki aranızda açtığın adımlık mesafeyi tamamen kapatıyor ve eğildiğinde gözlerini kapıyorsun.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frost (Loki/Okuyucu)
FanfictionGecenin bir yarısı odanda bir İskandinav Tanrısı belirseydi ne yapardın?