🕊
Kan kusarken, inim inim inlemek için can atarken susmak güçtü. Hele ki belli etmemek için çırpınmak en zoruydu.
Karşımda sessiz sakin oturan babamı izlerken zihnimdeki seslerin susmamak için ettiği yeminleri bile duyuyordum.
Yemin kanlıydı. Kan kusturuyordu.
Yutkunarak kucağımdaki ellerimi birbirlerine doladım. Tırnaklarım elimin sırtını çizip izler bırakırken gözlerimi babamın uykulu yüzünden ayırmıyordum.
"Yorgun görünüyorsun baba." Sessizliğimizi bozan benim televizyonun orta düzey sesini bastıramayan sesimdi.
Bana dönen açık kahve gözlere bakmayı sürdürdüm. "Yorgunum biraz." Yanındaki kumandayı alıp televizyonu kapattı. "Geç oldu Allah rahatlık versin. Sen de çok durma gidip uyu tatil diye düzenini bozma."
"Olur baba, şimdi yatarım." Babamın başını sallayıp salondan çıkmasıyla heyecanla oturduğum koltuktan kalktım. Ses çıkarmadan hızlı adımlarla odama girdiğimde önceden hazırladığım kıyafetlerimi yatağın altından çıkardım.
Gözlerim yatak başlığımın yanındaki komidinin üstündeki saate çarptı. Gece yarısına sadece sekiz dakika vardı. Telaştan titreyen parmaklarla elbisemin kalın askılarını omuzlarımdan sıyırdım. Yere düşen elbisemi umursamadan hızla siyah taytı ve siyah fakir kol badiyi üstüme geçirdim.
Aynanın önündeki tokayı alıp saçımı tepeden at kuyru yaptığımda hazırdım. Ciddi ciddi hırsız gibi hazırlanıp Ertugrul'un evine girecektim.
Sessiz adımlarla odamın kapısına gidip kulağımı kapıya dayadım. Evin uğultulu sessizliğini dinlerken gergin bedenim bir nebze rahatladı.
Telefonumu yatağın üstünden aldıktan sonra odanın penceresini açıp başımı dışarı uzattım. Zaten sakin olan mahalle gecenin bu vaktinde iyice sakinleşmiş tek bir Allah'ın kulu sokakta kalmamıştı. Dikkatle pencereden dışarı süzüldüm. Temkinli adımlarla etrafı kolaçan ederek sokağın başına kadar bir sorun çıkarmadan vardığımda bundan sonrası daha rahattı. Aceleci adımlarla Ertuğrul'un evine kadar gittiğimde geçen seferki ufak kapıdan geçerek bahçeye girdim.
Boyumdan epey uzun pencerelere bakarken nasıl kırıp içeri gireceğimi ben bile bilmiyordum. Evin arka kısmı tenha bir sokağa baktığından rahatlıkla telefonun fenerini açıp yerde taş aramaya başladım.
Tek istediğim ufak ama işe yarar bir taştı ancak uzun otların arasında tek bir taş bile bulamıyordum. Bunca şeyi atlattıktan sonra taş mı bulamıyordum? Sinirle bahçeden çıkıp sokakta bir taş bulma umuduyla ufak kapıdan geçtim. Tahtanın gıcırtı sesi boş sokakta yankılanmadan benim telefonumun sesi yankılandı.
Bangır bangır çalan telefon korkuyla irkilmeme neden olduğunda bocalayarak az kalsın telefonu düşürecektim. Elimden kayan telefona can havliyle sarılıp hızla ekrana baktım.
Ertuğrul.
Ekrandaki isim kısa bir an kalbimin duraksamasına neden olurken telaştan titreyen parmaklarıma rağmen hızla aramayı cevapladım.
"Ertuğrul!" Gecenin bir vakti olmasını bile unutarak sesimi yükselttiğimde duyduğum derin nefes sesiyle gözlerim sulandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ | YARITEXTİNG
General Fiction0552... : Bende var senden bir yara. 0552... : Zor ama sen sar bir ara. O bana Kırlangıç dedi ben bana biçtiği altı aylık ömre razı oldum. Siz hiç en olmayacak adama aşık oldunuz mu? Ben oldum. En kötüsüyse o adamın da beni canını istesem verecek ka...