TILSIM

160 26 10
                                    

O gün Adalante'in doğum günüydü. onun için pekte önemi yoktu. ne de olsa yaş gününü kutlayan tek kişi hizmetkarı Betty'di. Betty yine hafif süslenmiş ufak bir elmalı turtayla odaya girdi;

- yaş günün kutlu olsun prensesim!

- Betty, teşekkürler ama çocukken ki kadar sevinmiyorum bu ''iki kişilik'' doğum günü partilerine.

akşama doğru Adalante'e gelen bir demet çiçek ve yanında da bir not vardı. Adalante, kendisine gelen bu hediyeyi görünce pek şaşırdı. kim olabilirdi ona ilk hediyesini getiren kişi?

çiçekleri bir kenara koydu ve notu açtı;

'sayın prenses, karşılaşacağımız günü iple çekiyorum. bu, şimdilik ufak bir hediye..

                            saygılarımla....'

bu el yazısı hem tanıdık değildi hem de bir isim bile belirtilmemişti. Adalante, hediyeleri getiren hizmetkarını odaya çağırıp ona bu hediyeleri kimin getirdiğini sordu.

- ben sadece benim odamda bu notu gördüm. üzerinde ''Adalante'e ''yazısını görünce hemen sana getirdim.

- derhal bulun onu

- belki de onu bulmak için çok erkendir.

- onun hakkında bir şeyler biliyorsun ve söylemiyorsun. hayatımda aldığım ilk hediye olabilir. kimin getirdiğini merak etmem normal değil mi?

-Adalante, askerlerin çoğu seni tanımıyor bile. olmayan bir prensesin emrini duyduklarında ne derler? emin ol o eninde sonunda karşına çıkacak. ya o seni bulacak ya da sen onu bulacaksın,

dedi ve betty hızla odadan çıktı. Adalante, bir terslik olduğunun farkındaydı...

aradan yaklaşık birkaç gün geçti. Notu bırakan kişiyi bulmak onun için fazla zordu, ne de olsa ne dışarı çıkacak özgüveni ne de halktan tanıdıkları vardı.

En sonunda eski arkadaşlarından biri olan Diana'ya bir mektup yazdı;

'sevgili Diana. uzun süredir konuşamıyoruz. umarım sen ve ailen iyidir. hemen konuya gireceğim, yardımına ihtiyacım var .ailen krallığımızın asilleri. Krallığımızın her köşesini tanıyorlar .eminim bir şeyler biliyorlardır . bana bir kaç gün önce bir not geldi..-'

mektubun iletilmesi bir kaç günü bulacaktı elbet. fakat cevabı bekleyecek kadar süresi yoktu Adalante'in...

bir gece betty yine akşam yemeğini getiriyordu. elinde tepsi ile birden yere yığıldı. şiddetlice öksürüyor ve nefes almaya çalışıyordu. Adalante hemen onu kaldırıp bir bardak su verdi. Annesinin yere düştüğünü gören Julia kuralları göz ardı edip içeri daldı. hemen annesinin elinden tutup iyi olup olmadığına baktı. Adalante, odasına izinsiz giren bu kıza gıcık olmuş gibiydi. ama bu bir yandan da hoşuna gitmişti. bu kız, annesini ne kadarda önemsiyor ve seviyordu. bir anlığına göz göze geldiler. işte yol arkadaşları şimdi birbirleriyle tanışacaktı. genç kız Julia hemen eğildi ve selam verdi. sonra ekledi;

- efendim, amacım sizi rahatsız etmek deği..-

- hayır dur. özür dilemene gerek yok. anneni ne kadar çok önemsediğini görmem beni mutlu etti

-ah, evet. sonuçta o benim annem ve beni yetiştiren en merhametli insan

Betty kızının ahlaksızlığı karşısında öfkelenip;

- sus seni küçük cadı, diye azarladı Julia'yı

fısıldayarak devam etti

- onun annesiyle durumunu bilmezmiş gibi birde karşısına geçmiş övünüyorsun. bacaklarını kırarım senin.

TAPINAKTAKİ MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin