GEMİDE Kİ FACİA

47 17 2
                                    

adalante gözlerini william'dan ayırmıyordu. hayır ondan hoşlandığından değil, yapacağı yanlış bir harekete karşı dikkat ediyordu. ellerini william'ın göğsüne koyup itti;

- beni çok rahatsız ediyorsun william! gerçekten seninle bu denli yaklaşacak kadar ilişkimiz yok. biz sadece birer yoldaştan ibaretiz. neden benimle geldiğini unuttun mu? kendine yeniden kuracağın gelecek bu muydu? sen ve ben zıt kutuplardayız william. ben hiçbir zaman bunu düşünmedim. aklımda hiç erkek olmadı. düşüncelerim bir erkekle aramdakiler olmadı. 

william hemen uzaklaştı. kalbi donakalmış çıtır çıtır kırılıyordu. sessizliği tekrardan adalante bozdu;

- eğer bir daha böyle bir yüzsüzlük yapar isen seni tamamen hayatımdan çıkarırım

- adalante... benden bu kadar nefret ettiğini bilmiyordum. keşke bunu daha önce söyleseydin. kalbimi çok kırdın. teşekkürler

kocaman adam hıçkırıklara boğulmuştu. hızlı adımlarla odadan çıktı. evin dış kapısı hızla açılıp kapandı. william evi terk etmişti. adalante kabus görüyormuş dileğiyle kendine gelmeye çalışsa da olmuyordu. ardından sesleri duyan Raven ve Julia odaya daldılar. sessizce ağlayan adalante'i gördüklerinde benizleri soldu.

- william... o gitti...

- ne?? 

Julia'nın gözlerinde ki merak büyüdükçe büyüdü. Adalante'i omuzlarından tutup sarsarak yanıt arıyordu. lakin çabası işe yaramadı. üzerine bir şeyler alıp evden çıktı. Adalante ise sadece usul usul ağladı.

- ben onu kırmak istememiştim... sadece istemediğimi söyleyecektim. içimde ki öfke kabus gibiymiş meğer. 

raven, adalante'i sıcak kollarının arasına aldı ve avutmaya çalıştı


______.______.______


gün ağarmış william eve geri dönmüştü. kahvaltıda ölüm sessizliği vardı. kimsenin ağzından tek bir kelime çıkmıyordu. ayrıca julia sanki william'ı destekliyormuş gibi adalante'e öfkeli gözlerle bakıyordu. 

- william ben aslında san-..

- şşş ben anlayacağımı anladım. gerisine gerek yok. biz sadece birer yol arkadaşıyız ve öyle kalacağız. zaten sizinle fazla durmaz gideceğim. sadece ait olmam gereken yere halen varmadık

adalante bu sefer suçlanmış bir şekilde elinde ki ekmeği masaya bıraktı ve deriden yapılmış yırtık çantayı alıp;

- peki ala. gidiyoruz

- nereye?

- bilmiyorum

raven atıldı;

- hayır adalante. daha nereye gideceğini bilmiyorsun. ne yapacaksın buradan çıkınca? gelişi güzel kararlar vermektense oturup bir düşün. 

o sırada içeriye iri cüsseli yakışıklı bir adam girdi. kafasında ki şapkadan ne olduğu anlaşılmıştı. o bir kaptandı

- senorita! uzun yolculuktan geri döndüm.

- ahh. benim küçük meleğim. hoş geldin, bunlar misafirlerimiz. adalante , julia ve william.

- gençler. ben bu muazzam kadının eşi Robert.

adalante duraksadı ve cevap verdi;

- çok memnunum efendim

- Sayın robert , yolculuk nereyeydi? diye sordu arkadan masada ağzına her şeyi sokmuş konuşmaya çalışan julia

TAPINAKTAKİ MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin