PUSULANIN YOLUNDA

37 9 3
                                    

Adalante, pusulayı cebinden çıkardı ve yön göstermesi için bekledi. Bir süre sonra pusulada bir şeyler belirdi. Pusula güneyi gösteriyordu ve delicesine ötüyordu. Lucas pusulayı eline aldı ve konuştu
- güneye mi gideceğiz?
- kör müsün güney yazıyor üstünde, diye çıkıştı William.
- bir dakika, biz şuan neredeyiz peki?, Diye sordu Julia. Haklıydı, novgorod'dan ayrılmışlardı ama şuan nerede olduklarını bilmiyorlardı. Bu sefer Lucas oba da ki birilerine sordu. Adamın dediğine göre rusyanın dışındalardı. Portal onları Rusya'dan çıkarmıştı. William sabırsızlıkla:
- adalante, ne zaman gidiyoruz??
- sakin ol William. Çok sürmeyecek, yola çıkacağız
Julia adalante'in kolunu dürtüp:
- adalante, güney derken tam olarak neresi?
Adalante pusulaya baktı. Pusula üzerinde OTTOMAN EMPİRE yazısını görünce şaşırdı.
- aaa, burası Osmanlı. Orayı biliyorum o kadar çok kitabını okudum ki. Ama onlar hakkında kötü ithamlar kullanıyorlar. Gitmelimiyiz?
- insanlar başkaları hakkında ön yargı kurmayı severler. Ve bu umrumda değil, oraya gideceğiz
Lucas yanında ki paralarla bir at arabası satın aldı. William at arabasının önüne geçip atı sürdü. O sırada adalante lucasa sordu:
- seni ilk gördüğümde zamanım tükeniyor deyip gitmiştin. Bu ne demek oluyor?
Lucas utançla başını eğdi ve konuştu
- buraya gelmek için bir takım varlıklardan yardım aldım.
- varlıklar,? Diye atladı Julia.
Lucas devam etti:

- Cinler,iblisler artık her neyse. Ve yaptığım bu anlaşma da bir sınırlama var. Beni istedikleri zaman geçmişe götürebiliyorlar. Bu yüzden gidiyorum.

- peki orada ne yapıyorsun? Ölmemiş miydin? Dedi merakla adalante. Her şey birbirine girmiş durumdaydı şuan.

- bir sığınağım var. Oraya gittiğimde iki bedene sahibim. Biri yer altında biriyse bu bedenim. Ben de insanlardan uzak bir sığınakta kalıyorum. Senin için gelmeye çalıştım ama istediğim zaman gelemiyorum

Lucas duraksadı.

- kardeşin, onu da ben kaçırdım
Julia ve adalante şaşkınlardı.
- ne!? Neden!!?
- notu gönderdikten sonra asla gelmeyeceğini düşündüm ve kardeşini kaçırdım. Belki peşine düşersin diye.

- peki şimdi nerede shadow? Dedi Julia içinde ki merak arzusuyla.

- merak etmeyin krallığa tekrar gönderdim. Yani umarım gitmiştir
- kim götürüyor ki?

- cinler
- ne diyorsun sen ya!? Onlara güven olur mu hiç. Sen de mi onlardansın yoksa, diye çıkıştı Julia. Hepsinin içinde bir tedirginlik oluşmuştu. Lucas titrek sesiyle cevap verdi:
- hayır, sakın böyle düşünmeyin!

- NE DÜŞÜNELİM MANYAK!? EL KADAR ÇOCUĞU KAÇIRMIŞSIN....zaten seni gözüm hiç tutmamıştı, diye bağırdı at başında ki William katı bir sesle. Lucas pişmanlıkla dövünüp durdu. Adalante kızışan ortalığı rahata erdirmek için:

- Lucas, sana inanıyorum. Aleyhimize iş yapan birisi olsaydın bize yardım etmez, beni de kurtarmazdın.

Herkes biraz sakinleşince Lucas çantasından parlayan taşı çıkardı. Tıpkı bir saate benzeyen bu taşı, Lucas da pusula gibi yapmış olmalıydı.

- anlamıyorum, yine parlıyor. Acaba beni mi çağırıyorlar?
- kim, dedi adalante kaşlarını kaldırıp

- işte dedim ya, şu varlıklar.

- onlardan korkuyor musun, isimlerini ağzına almaktan çekiniyorsun? Dedi adalante şaşırarak

- eh, biraz
- erkek adam korkmaz, deyiverdi William bağırarak

- William, başlama yine!
Bağıran juliaydı. O da adalante gibi gelemiyordu bu cinsiyetçi tavırlara.

Adalante nazikçe lucas'ın kavradığı taşı aldı ve inceledi. Ardından kendi çantasında ki taşlar parlamaya başladı

TAPINAKTAKİ MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin