Yeni Görev

1.4K 157 976
                                    


Müdür en yakınındaki kağıtları düzenleyip konuşmasına başladı. "Sessiz olun." 

Kimse neden odada toplandığımızı bilmiyordu. İçeri giren herkes sessizce boş bir köşe buluyor, etrafı incelemeye başlıyordu. Bense başımı önüme eğmiş, yırtık pırtık olan kapüşonumu neredeyse gözlerimin önüne kadar çekmiştim. Kapüşon takmak hayat stili haline gelmişti. Ortalıkta fazla dolanmayan, sessizliğini koruyan, sürekli bir köşede oturan kız rolünü oynuyordum. Halimden de gayet memnundum. Genelde giydiğim kıyafetler siyaha yakın koyu renklerdi, göze batmıyordu. 

Koyu kahverengi gözlerimi etrafa dikerek aynı tondaki saçlarımı gözümün önünden çekip kulağımın arkasına sıkıştırdım. Stresten biraz terlemiştim, alnımdan aşağı boncuk boncuk terler akıyordu. Bir yandan da birinin parfümünün şekerli kokusu burnuma geliyordu, en sevdiğim kokulardan biri olan şeftali gibi kokuyordu. Herkes meraklı gözlerle birbirine bakıyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Çoğu kişinin elinde spor çantası vardı, antrenmandan gelmiş olmalıydılar. 

Boşalan koltuğu gördüğümde fırsatı iyi değerlendirip çabucak oturdum. Müdürün telaşı dikkatimi çekmişti, önemli gelişmeler hakkında konuşacaktı. Odadaki diğer çocuklarla sınıf düzeyim aynıydı. En küçüğümüzün on yedi, en büyüğümüzünse yirmi olduğunu tahmin ediyordum. Çok geçmeden herkes fısıldaşmaya, tartışmaya başladı. Bazı kişiler ceza aldıklarını düşünüyor, bazılarıysa yeni bir gruba ayrılacaklarını söylüyordu. Tüm konuşmalar odaya geniş bir uğultunun hakim olmasına neden olmuştu.

Takımların özel isimleri yoktu: Her takım hangi ülkedeyse o dile göre değişiyordu. Benim takımım olan Rakunlar veya diğer adıyla Dehşet Verenler en az üyeye sahip olanlardı. Genelde çok az çocuk eğitmeyi kabul eder, aralarına yeni üye almaktan çekinirdi. Hatta tüm takımların bağlı olduğu A.S.K.E.R yeni çocuk almaları için zorlamazsa hiç almazdı. Kendi takımımın en iyi öğrencisi olmamın yanı sıra binanın da en iyi öğrencileri arasındaydım. 

Evet, birinci değildim ve olmayacaktım da. Her daim ilk üçe girenler çok göze batardı. Amacım ne çok göz ardı olmak ne de çok göze batmaktı. Bilgilere kolay ulaşabilmek için hem herkesin gözünün önünde olmalıydım hem de kimse beni fark etmemeliydi. Bu nedenle ezikmiş gibi davranmak zorundaydım. 

Kimse konuşmasına ara vermeyince mecburen devam etti. "Aranızda katil, Raynaud hastası, ölüm zamanı tahmincisi, Kusursuz var." 

İstemsizce bakışlarım avuç içime kaydı, bugün eldivenlerimi takmayı unutmuştum. Parmaklarımın renkleri hastalığımdan dolayı değişmeye, soluklaşmaya başlamıştı. Aralarındaki Raynaud hastalığına sahip kişi bendim. Ellerim çok soğukta kaldığında kan akışı o bölgelerde duruyordu. En büyük korkularımdan biriyse soğukta gereğinden fazla kalıp doku hasarına sahip olmaktı. Vücudumun her yerinde birçok kesik olduğunu varsayarsak yeni yaralar almam hoş karşılanmazdı. 

Kusursuz... Henüz bilmesem de bu kelimeyi defalarca kez duyacaktım. Üzerlerinde deneyler yapıldıktan sonra ekstra kuvvet, dayanıklılık, hız kazanan kişilere denirdi. Kısacası insanüstü hale getirilen bireylerdi. Aramızda olduklarını zaten herkes biliyordu, mesele kim olduğunu bulmaktı. Herkes ait olduğu takımı, özel gücünü -tabi özel gücü varsa- söylemezdi. Binanın ilk kuralı sırların saklı kalmasıydı. Belki de bu yüzden yüzümü saklamaya bu kadar çok dikkat ediyordum.

İnsanlar şok içindeydi, en az onlar kadar merak ediyor olsam da sakinliğimi koruyordum. Müdür istediği ilgiyi topladığı için mutluydu, eski kravatını düzeltip önündeki evraklara yeniden göz gezdirdi. Diyeceklerini kağıda mı yazmıştı? Zihnimdeki tüm soruları boş verip arkama yaslandım. sandalyenin sert çıkıntısı sırtıma batmıştı, yerdeki tahtalar da sürekli gıcırdıyordu. Biri ne zaman adım atsa kenarları çıkıyor, diğer tarafı ise iniyordu. Tüm garip sesler iyice sinirimi bozmaya başlamıştı.

Operasyon KAÇ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin