İşkence

183 32 98
                                    


Finale son bir.

Kapının hemen yanına geldim, kırarsa diye arkasında durmuyordum. "Kimsin sen?" Ettiğim küfrü duymuştu, saklanmamın manası yoktu.

"Sana dedim ki aç şu kapıyı!" Tekme attı, ses koridorda yankılanmıştı. "Her türlü oraya gireceğim ve bilgisayarları kontrol edeceğim."

Sandalyeyi kapının arkasından çektim. Kilidi açıp açmamak arasında gidip geliyordum. Ne yapmam gerektiğini düşünüyordum, karşıdaki kişi Kuzey değildi. Sesi çok farklıydı, erkek olup olmadığını anlayamıyordum. Bıçağımı sıkıca kavradım, elinde silahı yoksa başarabilirdim. Minik adımlarla kalan mesafeyi de kapatıyordum, attığım her adımda korkum çoğalıyordu. Soruma cevap vermemişti, kim olduğunu saklamaya çalışıyordu ya da gerçekten de sinirden gözü dönmüştü. Elim kilide gittiğinde son kez düşündüm, eninde sonunda buradan çıkmam gerekecekti. Önce kilidin ilk kısmını açtım, ikinci kilidi henüz açmayacaktım.

Yürüyebilecek halim yoktu. "Geri çekil yoksa kapıyı açmam!" Aynı şekilde kapıya vurmuştum, öfkelenmeye başlamıştım.

Sinirden küçük bir çığlık atmıştı. "Tamam." Yaklaşık beş adım geri çekilmişti, kapının altından bakıp kontrol etmiştim. "Yeterli mi?"

Kilidin son kalan kısmını da açtım. Hemen kapıya doğru hamle yaptı, çekilmeme dahi fırsat olmamıştı. Kapının kenarı yüzüme -çoğunlukla sol gözüme- çarpmıştı. Giren kişiyi gördüğümdeyse dona kaldım. Önemsemeden hızla bilgisayarların yanına gitmişti. Üzeri kanla kaplanmıştı, korku filmlerinde ki kızları andırıyordu. Kıyafetinden akan kan damlaları yere düşüyordu, bazı kısımlarıysa kurumaya yüz tutmuştu. Bembeyaz teni kanın rengini daha da koyu göstermişti. Yarısı kırılmış cam bir bardağı elinde tutuyordu, diğer bıçağımın yanına bırakmıştı. Birbirine değen iki nesneden tiz bir ses çıkmıştı.

Bıçağı ancak fark edebilmiştim. "Ağ bıçak... Ödünç alabilir miyim?"

"Me-Melissa sen ölm-"

"Öyle miydim?" Bakışlarını yeniden bilgisayar ekranına çevirdi, anlaşılan takmamıştı. "Hım... Öyleymişim sanırım."

Ölen biri tam olarak nasıl geri gelebiliyordu? Sırtımı kapıya yaslayarak yavaşça yere oturdum, kilitlediğimden emin oldum. Dikkatimi ondan ayıramıyordum, halüsinasyon görüp görmediğimi merak ediyordum. Melissa'nın elleri birçok kesikle kaplanmıştı, muhtemelen o bardağı silah olarak kullandığı için olmuştu. Vücudunun başka hiçbir yerinde yara görememiştim. Benim gibi tüm odaları kontrol etmemişti, sadece ana toplantı odasındaki insanları birkaç saniye boyunca izlemişti. Hemen ardından da bayılmak üzere olan bana kısa bir bakış atmıştı.

"Elimizde bir fırsat var." Açık olan ekranı işaret etti. "İyi kullanabilirsek..." Klavyenin üzerinde parmaklarını gezdirdi. "Başarabiliriz." Sandalyeye oturmamıştı, öylece ayakta işlerini hallediyordu. "Bana inanıyor musun?"

Kafamı iki yana salladım. "Hangi konu hakkında inanmam gerektiğini bilmiyorum."

Klavyenin bazı tuşlarına tıkladı. "Merdivenler giriş katında başlıyor, aşağıya doğru da gidiyorlar." Güvenlik girişindeki merdivenlerden bahsediyor olmalıydı. "Bize oranın hep depo olduğunu söylediler, hiç nereye gittiğine bakmadık."

Hiçbir şeye tıklamadan, hareket ettirmeden tamamen özel gücüyle bir ekranı açmıştı. Başta ne olduğunu anlayamamıştım çünkü virüs temalı filmlerden alınmış rasgele sahneleri andırıyorlardı. Birçok hücre vardı, hepsi tertemizdi. Duvarlar porselenden yapılmışçasına parlıyordu. Bazılarında minik çocuklar, bazılarındaysa bizden de büyük kişiler duruyordu. Yetişkinlerin durumları oldukça kötüydü, yerden kalkmaya güçleri yoktu. Küçüklerin aksine pislik içindeydiler, kendi dışkılarının içinde geziyorlardı.

Operasyon KAÇ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin