Sahte Sakarlık

207 52 141
                                    


Yaklaşık otuz saat sonra Kanada'ya varmıştık. Henüz tuvaletleri temizlememiştik, cezamız kuleye geri döndüğümüzde başlayacaktı. Kuzey aldığımız cezadan dolayı sinirlendiyse haklıydı, muhtemelen de sinirlenmişti. Cezamız aşırı utanç vericiydi, dayak yemeyi tercih ederdim. Tuvaletleri temizlerken insanlar yine fotoğraflarımızı çekeceklerdi. Üstelik her yerimiz berbat kokacak, gün boyu kirlenecektik. Uzun süredir sosyal medyada takılamamıştım, hakkımızda neler yazıldığını merak ediyordum. 

Balçık benzeri vıcık vıcık yapıya bastığımda yüzümü buruşturmadan edemedim. Yemyeşil kusmuk benzeri yapının üzerinde küçük hava kabarcıkları oluşmuştu. Yosun benzeri bir bitki olduğunu tahmin edebiliyordum. Hemen arkamızdan gelen öğrenci grubunun yürüyüşünü aksatmamak için devam ettim. İkişerli, üçerli karışık sıralar halinde ilerliyorduk. Varacağımız yer ormanın içindeki askeriyelerden biriydi. Yaklaşık iki yıldır hiç kullanılmıyordu, araştırma amacıyla gönderilmiştik. 

Sıkı giyindiğime sevinmiştim, karlı bölgeye girmek üzereydik. Dizlerimin hemen altına kadar olan bağcıklı çizmelerim ayaklarımı sıcak tutuyordu, içleri de yumuşacıktı. Kar yürüyüşüne uygundular. Kahverengi montum, kışlık taytım giyimimi tamamlıyordu. Saçlarımı toplamaya uğraşmamıştım, yaptığım tembelliğin kötü fikir olduğunu kar taneleri düşmeye başladığında anlamıştım çünkü saçlarıma yapışıp ıslatıyorlardı. Askeriyeye varana dek soğuktan ölmeyeceğimi ümit ediyordum. 

Ha son olarak muhteşem güzellikteki eldivenlerimi de unutmamak lazımdı, kış görevlerinde kullanabilmem için oldukça fazla para harcamıştım. Sanırım parayı düşünmeden aldığım ilk üründü. Bileklerim açılınca hızla montumun kollarını eski yerine çektim. Hastalığıma rağmen birçok insana göre çevik hareket ediyordum. Bir yandan da çantamdaki şapkamı çıkarıyordum, saçlarımı içine tıkacaktım. Böylece dondurucu soğuktan biraz olsun korunacak, aynı zamanda da saçlarımın daha fazla ıslanmasına engel olacaktım.

Uzaktan veya üstten bakıldığımızda göç eden hayvanları andırdığımıza emindim. Gruplar halinde arka arkaya gittiğimiz için en önde kalanlar daha çok yoruluyordu çünkü karları ilk ezen kişilerdi. Neyse ki en önde yetişkinler duruyordu. Ayağımın atlındaki karları ezdikçe mutlu oluyordum, çıkan ezilme sesi hoşuma gidiyordu. Kar yağışı durmuş olsa da ara sıra rüzgar esiyor, çam ağaçlarının üstündeki karları yere düşürüyordu. Böylece filmlerdekine benzer yapay kar yağışı meydana geliyordu.

Sanırım insanları zorlayan en kötü koşul kıştı. Soğuk hava kıyafetleri çok ağırdı, terleme gibi durumlarda da çıkarma gibi şansınız yoktu. Zaten çıkarırsanız hasta olacağınız kesindi. Mecbur olarak vücudunuzun yapısı altüst oluyordu. Kıyafetlerimi şartlara uygun seçmiştim, hareket etsem de aşırı derecede terlemiyordum. Kafamı çevirip arkama baktığımda en arkada kalanların yaklaşık yirmi metre ötede olduğunu gördüm, korkuya kapılmaya gerek yoktu. Her şey yolunda ilerliyordu. 

Diğerlerinin aksine başkalarının ne durumda olduğunu her daim kontrol ederdim, kimsenin kaybolmasını istemiyordum. Aksilik çıkarsa biz kaybolan kişi bulunmadan ölürdü. Elimi belime koyduğumda koluma Savaş girmişti. Kaşlarının üstünde birkaç parça kar vardı, lapa halinde bir arada duruyordu. Tıpkı cama atılmış kar topu gibi yavaş yavaş erimeye, kaymaya başladı. Anlaşılan altsınıflardan biri kar topu fırlatmıştı. 

"Hey..." Sırıtmama engel olamadım. "Sen mi yendin, onlar mı?"

Karları elinin tersiyle silip asker yeşili şapkasını taktı. "O veletler beni resmen avladı. Çiğ çiğ yemediklerine dua ediyorum." 

"Nedense yalnızca seninle uğraşıyorlar." Sesimi alçalttım, başkalarını rahatsız etmemeliydik. "Küçük öğrencileri çok koruyorsun, dolayısıyla seni seviyorlar. Ben de olsam ben de seni severdim." 

Operasyon KAÇ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin