Yayında iki kitabım varken ve doğru düzgün bölüm atamazken 3. kitabı yayınlamışmışımdır hissettiğim; ı am fucking crazy but ı am free...
*yorum yaparsanız inanılmaz mutlu olur bu Hela🥺
2*full Still With You dinleyerek düzenlediğim bir bölümdü o yüzden çok hoş hissettirdi sadece söyliyim dedim. İyi okumalar🖤
🪔
"Eğer yarım saat içerisinde evde olmazsan Jimin'i arıyorum Lalisa!" Telefonun diğer ucundan sesini yükselten Jisoo ile gözlerimi devirmiştim. Zaten attığım hızlı adımlar yüzünden bacaklarım uyuşmuştu. Benden daha ne bekliyordu ki? Işınlanmamı falan mı? "Tamam unnie! Geliyorum." Telefonu hızlıca kapatıp cebime sıkıştırdım ve derin bir nefes verdim.
Soğuk havanın etkisi ile nefesimin buharı havaya karışmıştı. Üzerimde ki kot cekete daha sıkı sarıldım ve çantamın askısını düzelttim hafifçe. Evden çıkarken üzerime daha kalın bir şeyler almalıydım. Çünkü donuyordum.
Tabi hesaba katmadığım şey hocamın araştırmak için bir yığın konu verip kendimi kütüphaneye kapatmamı sağlayacak olmasıydı. Hatta zaman yetmemişti ve sırtımda ki çantada bir kaç kitap doluydu. Uzun sarı saçlarımı sıkı bir şekilde topladığım için başıma da büyük bir ağrı saplanmıştı.
Ve saat gece 12.17'yi gösteriyordu. Kütüphaneden çıkınca bir tane bile otobüs bulamamış ve taksiye de para vermek istemediğim için yürüyerek dönmeye karar vermiştim. Neyse ki yolun yarısından fazlası bitmişti ve en fazla yarım saatlik mesafe kalmıştı. Yani Jisoo unnie muhtemelen Jimin'i aramadan eve varmış olurdum.
Attığım hızlı adımlar ve aldığım derin soluklar dışında oldukça sessiz olan sokakta gürültülü bir çarpma yankılandı. İster istemez ortama düşen ani ses yerimden sıçramama neden olmuştu. Hafifçe açılan gözlerim ile bakışlarımı etrafta gezdirmeye başladığımda hemen yanımda ki ara sokağa takıldı gözüm.
Yürümeyi kesip gözlerimi kıstım ve ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir grup erkek vardı. Tekin insanlar olmadıklarını buradan dahi anlayabiliyordum. İçlerinden biri sinir ile hafifçe eğildi ve varlığını fark etmediğim birini ayağa kaldırıp sırtını sertçe arkasında ki kepenke vurdu. Ve az önce duyduğum ses yankılandı yeniden.
Bir kaç bağırtı yükseldi ama ne Dediklerini tam anlamasam da şuna benziyordu. "Tepki versene orospu çoçuğu. Seni şurada gebertsek sesin çıkmayacak. Bu neyin rahatlığı?" Fakat yine bir tepki alamamış olduğundan olsa gerek sertçe dayadığı kişisinin karnına dizini geçirip iki büklüm olmasını sağlamıştı.
İyilik meleği ya da şu aptal kızlardan değildim. Fakat kimseyi bu şekilde bırakamazdım. Dayak yemek korkunç bir şeydi. Bunu biliyordum. Bilmemem gerekiyordu ama biliyordum işte. Bu yüzden cebimde ki telefonu çıkartıp ekrana polisin numarasını yazarken yanlarına adımlamaya başlamıştım hızla.
Yaklaştıkça dövülen kişinin benim yaşlarımda olduğunu fark ettim. Bir kez daha arkasında ki kepeneke çarpıldı ve yüzüne bir yumruk yiyip yere serildi.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?!" Bağırarak araya girdim, bakışları bana dönmüştü. Yanlarına vardığımda az önce döven kişiyi omzundan tüm gücüm ile itmiş ve gerilemesini sağlamıştım. Hepsinin kaşları çatıldı bu hamlem ile.
"Sen kimsin? Karışma defol git buradan." Az önce ittiğim sertçe konuştuğunda onu yeninden itmiş ve elimde ki telefonun ekranını gösterip konuşmuştum. "Eğer onu rahat bırakıp gitmezseniz polisi aramam yalnızca bir saniyemi alır ve eğer aklından bana zarar vermek gibi bir şey geçiyorsa da savcı olan babamın seni bulup içeriye tıkması yalnızca bir haftasını alır." Yalan. Babam savcı falan değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fedora, lisgguk
FanfictionLalisa, Jungkook'a kardeşinin katilini bulması için yardım etmeye karar verir.