8

867 98 39
                                    

Kulaklığımın tekini kulağıma takıp müzik seçmek için telefonumu elime almış ve üniversitenin çıkışına ilerliyordum. Merdivenleri indiğimde karşıma çıkan kişi ile duraksamış ve başımı kaldırıp bakmıştım. Karşımda gördüğüm Jungkook ile gülümseyip telefonumu cebime attım.

"Jungkook? Sorun mu var?" Çünkü bu şekilde karşıma çıkmaz ve mesaj atmayı tercih ederdi. Sorum ile derin bir nefes aldı ve hafifçe bana yaklaştı. "İyi misin Lalisa? Sabah kötü oldun. Endişelendim ve aklım sende kaldı." Dedikleri ile tebessümüm daha sıcak bir hal almıştı. Kalp ritmim hızlanırken dudaklarımı birbirine bastırdım bir kaç saniye ve ardından mırıldandım. "Gayet iyiyim. Bazen böyle dalıp gidebiliyorum. Ama sorun yok." Verdiğim cevap ile yaptığım topuzdan kaçan saç tutamımı kulağımın arkasına atmıştım. Bu saçma heyecanımdan kaçmaya çalışıyordum.

"Eminsin değil mi? Sıkıntı yaratan bir durum yok. Varsa söyle, yardımcı olmak isterim." Dedikleri ile gözlerimi kaçırmıştım bir kaç saniye. Kardeşini görememişti ve duyduğu pişmanlığı benimle telafi etmeye çalışıyordu sanırım. Bir kez daha kör olmak istemiyordu.

"Gerçekten Jungkook, sorun yok. Geçmiş bir olay." Verdiğim cevap ile başını aşağı yukarı sallamış ardından hafifçe koluma dokunmuştu. "Öyle olsun. Görüşmek üzere Lalisa. Dikkatli ol."

"Sende." Yanımdan geçip gittiğinde bir kaç saniye arkasından bakmıştım. Derin bir nefes alıp binadan çıktığımda ise Chaeyoung ile karşılaşmıştım. Kocaman gülümseyip yanıma adımlarken konuştu. "Hey, Jungkook'u gördün mü?" Onu başımla onayladım ardından da cevap verdim. "B bloka gidiyordu."

"Teşekkür ederim." Yanımdan geçip gidicekken duraksadı ve yeniden bana bakıp hafifçe gözlerini kıstı. "Sen... iyisin değil mi?" Sorusu ile içini rahatlatmak istercesine gülümseyip hafifçe de kolunu sıvazladım. "İyiyim. Gerçekten." O da başını onaylarcasına salladıktan sonra el sallamış ve uzaklaşmıştı.

Telefonum çaldığında bu sabah neden bu kadar soranım olduğunu anlamasam da cebimden çıkartmış ve kimin aradığına bakmadan yanıtlamıştım. "Alo?" Bıkkınca konuştuğumda aynı zamanda artık okuldan çıkabilmek adına yeniden yürümeye başlamıştım.

"Lalisa? Moralin mi bozuk senin?" Karşıdan Yoongi oppanın sesini duyduğumda hafifçe gülümsemiştim. "Hayır. Sadece yorgunum. Neden aradın? Bir şey mi oldu?"

"Sanırım bir şey oldu evet. Şu bahsettiğin adamın adını öğrendim. Polislerin elinde de tek bu bilgi var. Ne adres ne başka bir şey. O yüzden elleri kolları bağlı ama ben yine de size ismi söyliyim dedim." Yavaş yavaş yürürken konuşmasını da dikkatle dinliyordum. "Eun Minjun. 36 yaşındaymış sanırım." İçime derin bir nefes aldığımda içime düşen huzursuzluğu görmezden gelmem imkansızdı. "Tamamdır. Teşekkürler oppa."

"Önemi yok. Evde görüşürüz. Dikkatli ol."

"Tamamdır." Aramayı kapatıp telefonu yeniden cebime sıkıştırmış ve durağa gidip otobüs beklemeye başlamıştım. Normalde bunları Jungkook'a söylemem gerekiyordu ama mesaj atmak istemiyordum. Yarın yüzyüze söylemek daha işime gelirdi.

Otobüse bindiğimde zaman geçirmek adına telefonumu elime almış ve instagrama girmiştim. Yaklaşık beş dakika sonra ise kendimi arama yerine Jeon Jungkook yazarken bulmam... kaçınılmazdı. En üstte çıkan ve jeongguk kullanıcı adlı hesaba girdiğimde gizli olması beni şaşırtmayan bir şeydi. Takipçi ve takip ettiği kişiler eşitti ve çok fazla kişi yoktu. Yalnızca 113 kişi. Profilinde uzun siyah saçları ile çekindiği bir fotoğraf vardı. 10 adet post paylaşmıştı ve biyografisinde yazan 17.04.2003 tarihi Ryujin'in doğum günü olmalıydı. Yani yıldan çıkarttığım şey buydu. İsim yerinde ise yalnızca J harfi bulunuyordu. Ve başka da bir şey yoktu işte.

fedora, lisggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin