Sabah dersim erken olduğu için Jimin'i de peşimden sürükleyerek okula getirmiştim. Ben dersteyken o okulun kafesinde oyalanmıştı ve şimdi de o derste olduğu için bekleme sırası bendeydi.
Parmaklarımın arasında ki kahve bardağını döndürüp duruyordum ve boş bakışlarım sıkıntıdan patladığımı ele veriyordu. Jimin'in dersinin bitmesine ise daha yarım saat vardı...
Jungkook ve Chaeyoung'u sabahtan beri görmemiştim ve bir yandan da Jungkook'u bekliyordum aslında. Belki o gelirse ve şu konu hakkında konuşursak zaman da geçmiş olurdu.
Kendi kendime sürdürdüğüm bu düşünme seansını araya giren ses bölmüştü. "Selam. Günaydın." Başımı kaldırıp baktığımda gördüğüm Jungkook neredeyse sırıtmama neden olacaktı. Başka bir şey dileseymişim keşke.
"Selam günaydın Jungkook." Karşımda ki sandalyeyi çekip oturduğunda gözleri masada ki kahve bardağıma oradan ise açıkta kalan bileklerime kaymıştı. Bileğimde ki izleri hiç bir zaman saklama gereği duymamıştım çünkü onlardan utanmamı gerektirecek bir durum yoktu. İstemediğim şeyler yaşadığım için utanacak ve bana bunu yapana istediğini verecek değildim.
Fakat Jungkook'un zorla yutkunduğunu görmüştüm. Kafasında bir kaç senaryo kurmuş ve hangisinin gerçek olduğunu düşünüyordu sanırım. Bu bir kaç saniyedir devam eden şey bir sonuca kavuşmayacağı için araya girme gereği hissetmiştim. "Eee?" Sesim ile gözlerini kırpıştırarak kendine gelmiş ve bana bakmıştı. Bir kez daha yutkundu ve kısık bir sesle konuştu. "Açıkçası şu anlık savcı tanıdığından alacağımız bir yardım yok. Çünkü elimizde bir şey yok. Geriye bırakılmış bir kanıt, telefon, suç aleti, parmak izi, kamera kaydı... Yani hiç bir şey yok işte." Sesi titremişti hafifçe ama o güçlü kalmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu.
Onunla konuşup daha çok bilgi edinmek istiyordum ama bir yandan da canını yakma korkusu ile dolup taşıyordum. Ve bu şekilde sonuca nasıl varacaktık bilmiyorum. Bir iki dakika kadar aramıza sessizlik çöksede bu defa başka bir kişinin sesi ile ikimizde başımızı kaldırıp bakmıştık. "Eğer sinirin dindiyse konuşmamız gerek."
Bu Hyunjin'di. Kaşlarım kalkarken karşımda oturan Jungkook'a baktım. Kaşları çatık olsa da geçen gün Hyunjin'i duvardan duvara vuran adama göre oldukça sakindi. Gözlerini ondan kaçırıp başını salladı hafifçe.
Hyunjin boş sandalyeye oturup bakışlarını bana diktiğinde gitmem gerektiğini fark ederek elimi çantama atmıştım. "Ah evet tabi, benim gitmem gerekiyor." Bu aptal mırıldanmalarım ile ayaklandığım esnada Jungkook araya girdi.
"Konu Ryujin ile ilgili olmalı yoksa benimle konuşmaya gelmezsin. Ve Lalisa'nın bana söyleyeceğin şeyi bilmesinde bir sakınca yok. Yani Lalisa gitmene gerek yok ve Hyunjin konuşabilirsin." Dedikleri ile yerime yavaşça geri oturmuş ve dudaklarımı birbirine bastırmıştım.
Yani aldığı bilgiyi bana da söyleyip cinayeti çözmekte ona yardım edeceğimi konuştuysak evet, kalkmam saçma olabilirdi.
Hyunjin derin bir nefes alıp boğazını temizledi ve mırıldandı. "Bu nasıl söylenir bilmiyorum." Bakışlarım bu sırada onu incelemeye başlamıştı. Jungkook'dan yediği dayaklar nedeni ile yüzünde morluklar ve yaralar vardı. Uykusuzluktan ya da ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş ve göz altları şişmişti. Saçları dağınık sesi ise oldukça kuruydu. Bitkin düşmüş, yorulmuş ve bitik gözüküyordu.
"Ryujin'in bir takıntılısı varmış." Söylediği şey ile kaşlarımı çattığımda Jungkook sırtını yasladığı yerden çekip şaşkınca sordu. "Ne?"
"Otuzlu yaşlarında bir adammış. Ryujin'i nerede, nasıl görmüş bilmiyorum. Ama onu tehdit edip duruyormuş. Vakit geçirebilmek için falan işte." Hyunjin'in sesi titremiş ve gözleri dolmuştu. "Tartışma sebebimiz buydu. Ona bunu benden sakladığı için kızmıştım. Onunla yeniden konuşmak için çabaladım fakat üç gün boyunca benden kaçtı. Ona yardım edecektim. Fakat kaçtı işte. Tehditten korktuğu için mi bilmiyorum ama... Her neyse işte o bahsettiği adam yapmış olabilir." Hyunjin ağlayacak gibi odluğunu konuşmasını hızlıca bitirmiş ve gözünden akacak olan bir kaç yaşı hızlıca silmişti.
Benimde gözlerim dolarken parmaklarım bileklerimi sıkıca kavramasın diye yumruklarımı sıkmaya başlamıştım. Jungkook'a baktığımda onun da gözlerinin dolmuş olduğunu gördüm.
Oturduğu yerden hiddetle kalktı ve bir anda bağırdı. "Bunu anca mı söylüyorsun amına koyayım!" Kafede ki bütün ses kesilirken ve bakışlar bu tarafa dönerken Hyunjin'de ayaklanmıştı. "Beni gördüğün her yerde dinlemeyi geç yüzüme bir yumruk çaktığın için söyleyememiş olabilir miyim amına koyayım?!" Ben de ister istemez ayaklandığımda Jungkook öfkesini bir kez daha Hyunjin'e yöneltmek adına onun üzerine atlayacaktı ki hızla aralarına girip onu hafifçe göğsünden geriye ittim.
"Sakin ol. Onu pataklamak hiç bir fayda getirmeyecek Jungkook." Kısık bir sesle söylediğim şey sonrası arkasını dönmüş ve saçlarını çekiştirircesine karıştırmış ve küfürler savurmuştu. "Sikeceğim böyle işi. Sikeceğim." Avuç içi ile sertçe masaya vurmuş ve kalktığı yere geri oturmuştu. Hyunjin'de yüzünü sıvazlayarak yerine oturduğunda ben de derin bir nefes alıp sandalyeme dönmüştüm.
"Polislere anlattın mı?" Jungkook'un sorusu ile başını sallayarak onayladı onu Hyunjin. "Polisler de bir bok söylemiyor ki bize." Jungkook bu defa öfkesine polislere yöneltmişti.
Bu tarz davalar sonuçlanana kadar ailelere çok fazla bilgi verilmediğini biliyordum. Hatta bazen hiç verilmediği de oluyordu. Bu bir yandan mantıklısı olsa da bazı noktalarda saçma gelmeden edemiyordu. "Dersim var. Gitmem gerek." Hyunjin söylediği şey ile masadan kalkıp gitmişti. Dersinin çok umrunda olduğunu sanmıyordum. Tek amacı buradan uzaklaşmak falan olmalıydı.
Yine bir sessizlik çökmüştü masaya. Artık soğumuş olan kahve bardağımı döndürmeye devam ediyor ve gerginliğimi yok etmeye çalışıyordum.
"Şu savcı tanıdığının yardım edeceği yer tam olarak burası sanırım. Polislerin elinde bu konu ile ilgili bir bilgi varsa bilmek istiyorum." Jungkook'un dedikleri ile gözlerimi ona çevirmiştim. "Polisler adamı zaten arıyordur aynı bilgiler ile birde senin aramana ne gerek var?"
"O adamı önce ben bulacağım." Sertçe söylediği şey zorla yutkunmama neden olmuştu. Aklından ne geçiyordu?
"Jungkook ne yapmak istiyorsun?"
"O adamı önce ben bulacağım ve hesabını soracağım. Çok istediğin yardımını et Lalisa." Ardından masadan kalkıp sert adımlar ile kafeyi terk ettiğinde derin bir nefes çektim içime ve arkama yaslandım. Öfkesi bana değildi bunu farkındaydım bu yüzden kırılma ya da kötü hissetme gereği duymamıştım.
Fakat adamadan soracağı hesap tam olarak nasıl bir hesaptı? Canını mı alacaktı mesela? Bu yardımı etmekte kararsızlık yaşamama neden olmuştu.
LK
Bu kitabı yazmak o kadar zor kii. Gerçekten ilerletemiyorum, sonuna getiremiyorum falan.
Bu kadar zorlanıcağımı bilsem yayınlamazdım demicem çünkü yine de yayınlardım😋😋 zksmxoaöslşs
Görüşürüz bebişler🖤
Bu Jungkook totişe şaplak istiyo diyenler bire bassın🤨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fedora, lisgguk
FanfictionLalisa, Jungkook'a kardeşinin katilini bulması için yardım etmeye karar verir.