Jungkook ile kafeteryada ki konuşmamız üzerinden iki gün geçmişti ve bu iki gün boyunca onu hiç görmemiştim bile. Muhtemelen kendini Ryujin'in odasına bakmak için hazırlıyordu. Çünkü bu sabah bana öğlen gibi attığı adrese gelmemi söyleyen bir mesaj atmıştı. Büyük ihtimalle bu yer eviydi ve yapacağımız şey de belliydi.
Bu yüzden bende bu gün ki dersime gitmemeyi seçmiş ve kahvaltımı ettikten sonra hızlıca hazırlanmıştım. Normalde otobüs kullansam da bilmediğim bu adrese taksiyle gitmek en güvenlisi olduğu için bu seferlik bunu tercih etmiştim. Kapımın önünde duran taksiye adresi söyleyip arkama yaslanırken ister istemez yine içimi bir heyecan kaplamıştı.
Yarım saat sonra adrese geldiğimde ücreti ödeyip taksiden inmiş ve karşımda ki iki katlı oldukça lüks eve bakmıştım bir süre. Ardından da derin bir nefes çekip bahçe kapısından içeri girmiş ve evin kapısına vardığımda zili çalmıştım. Bir kaç saniye sonra kapıyı Jungkook açtığında hafifçe tebessüm ettim. "Selam." Sesime yansıtmamaya çalıştığım heyecanımla konuştuğumda o da tebessüm etmeye çalışmıştı. "Selam. Hoş geldin." Gerginliği her şekilde anlaşılırken kenara çekilmesi ile içeri girmiş ve oturma odasına doğru adımlarken etrafı incelemiştim.
"Kim geldi Jungkook?" Salona girmeden hemen önce duyduğum kadın sesi ile gözlerim hafifçe büyümüştü. Ah ailesi ile yaşıyordu tabi ki. Ve bu kişi muhtemelen annesiydi. "Lalisa anne, bahsetmiştim ya." Jungkook'un dediği ile annesi olduğu kesinleşirken salona girmiş ve muhtemelen kimin geldiğine bakmak için ayaklanan kadın ile karşılaşmıştım. "Ah, Lalisa." Dedi kadın ardından o da zorla tebessüm ettim. "Hoş geldin." Samimi sesi ile hafifçe eğilmiş ve karşılık vermiştim. "Hoş buldum Bayan Jeon."
"Biz üst kata çıkıyoruz anne." Sanırım annesi buraya neden geldiğimi biliyordu. Çünkü kırgın bir şekilde gülümsemiş ve kafa sallamıştı. Bende aynı şekilde karşılık verdikten sonra hafifçe sırtıma dokunup dikkatimi kendine çeken Jungkook ile hızlıca çarpan kalbim eşliğinde gösterdiği merdivenlere yöneldim. Önden geçtiğinde üst kata çıkmış ve koridorun sağ tarafında ki kapılardan birinin önünde durmuştuk. Jungkook kapıya bakıp derin bir nefes aldığında koluna dokundum. "Ben gireyim mi önden?" Sorum canına minnet gibi hızlıca başını salladı. Derin bir nefes alıp kapı kolunu tuttum ve yavaşça indirip kapıyı araladım.
İçeriye adımımı attığım anda soluduğum hafif ve güzel koku Ryujin'e ait olmalıydı. Kalbim sıkışırken zorla yutkunup bakışlarımı içeride gezdirdim. Klasik bir genç kız odasından çok farkı yoktu. Gri renk hakimdi. İki kişilik düzenli bir yatak, aynalı gardırop, test ve okuma kitapları ile dolu bir kitaplık, duvarda asılı resimler...
Arkamdan içeri giren Jungkook'un çekingenliğini hissediyordum. Perdeler aralık cam ise üstten açıktı. İçimden bir his Ryujin gittiğinden beri bu odaya polis ve temizlikçi hariç kimsenin girmediğini söylüyordu.
Arkamdan titrek bir nefes duyduğumda başımı çevirip bakmıştım. Duvara asılı resimlere bakan Jungkook'un gözleri dolmuş hatta bir kaç yaş dökülmüştü bile. Kalbimde ki sızı katlanarak artarken duygusallığımın kurbanı oldum ve benim de gözlerim doldu.
Ne diyeceğimi bilemezce bir kaç saniye durdum ardından pişmanlık ile konuştum. "Çıkalım Jungkook. Bu saçmalıktı. Polisin bulmadığını biz nasıl bulacağız? Aptalca bir fikirdi." Hızlı hızlı konuştuğumda Jungkook hafifçe başını iki yana salladı. "Hayır Lalisa, haklı bir fikirdi." Ardından yüzünde ki ıslaklığı silmiş ve hızlı adımlar ile yatağın yanına ilerleyip yere çökmüştü. Kaşlarımı çatarak onu izlemeye başladığımda yatağın altında kalan bir parkeyi hafifçe sallayıp ardından da tutup kaldırdı.
Gözlerim hafifçe irileşirlen ona doğru bir kaç adım atmıştım. "Bu da ne?" Şaşkınca konuştuğumda o küçük boşluktan bir defter çıkartmıştı. Siyah kapaklı bir günlük gibiydi. Jungkook hafifçe geri çekilip sırtını yatağa yasladığında bende hızlıca yanına çökmüştüm. Siyah defterin kapağında gezdirdi titreyen ellerini. Sonra açmaya cesaret edememiş gibi bana uzattı. Ona kısa bir bakış attım ardından da defteri elinden alıp aynı onun gibi sırtımı yatağa yasladım.
Benim de ellerim titremeye başlamışken kapağı araladım yavaşa. Jungkook bakışlarını başka bir yere dikmiş ve ağlamamak için direniyordu. Defterin sayfalarını yavaş yavaş geçmeye başladığımda aynı zaman da üstün körü okuyordum. İlk başta bir genç kızın gayet normal günlüğüne benziyordu. Fakat altı ay öncesine kadar... Jungkook daha da kötü olmasın diye içimden okuyordum yazıları.
Bugün üniversiteden çıktığımda takip edildim. Yalnızca bu da değil. Yanıma gelip benimle konuşmaya çalıştı. Onu reddetmeme rağmen bana dokundu. Ne yapacağımı şaşırdım. Eğer Hyunjin aramasaydı ne olurdu bilmiyorum. Artık okula gitmeye korkmaya başladım. İlk sayfada yazanlar kısaca bunlardı. Ve yazılar sonra ki sayfalarda devam ediyordu.
-Yine geldi. Bir kez daha benimle konuşmaya çalıştı. Ne yapacağımı bilmiyorum. Birilerine söylemek istiyorum ama korkuyorum. Tehlikeli birine benziyor.
-Beni Hyunjin ile tehdit ederek telefon numaramı aldı.
-Sürekli bana yazıyor, arıyor. Engellesemde başka bir numaradan ulaşıyor.
-Eğer çıkışta onunla gitmezsem bana ve çevreme zarar vereceğini söyledi.
-Bana dokunmasına izin vermezsem üniversitede adımı yalan yanlış şeylerle yayacağını söyledi. İnsanların bana nasıl bakacağını düşündükçe canım yanıyor.
-Şu an kimseye söyleyemiyorum ama eğer bir gün ölürsem ondan geriye bir şeyler kalsın istiyorum. Bu günlüğü okuyan muhtemelen sen olursun abi. Öncelikle özür dilerim kendimi koruyamayıp canımdan olup sana bu acıyı yaşattıysam.
Gözümden bir kaç damla yaş düştüğünde duygularıma nasıl hakim olacağımı şaşırmıştım. "Ne yazıyor?" Uzun süre sonra sesini duyduğumda gözlerimi yumup sakinleşmek adına çabaladım ve ardından titreyen sesim ile mırıldandım. "Senden özür diliyor." Kurduğum cümlenin ardından resmen tüylerim diken diken olmuştu. Jungkook da aynı şeyi yaşamış olmalı ki bir kaç saniye sustu ardından da ağlamaya başladı. Kulağıma dolan sesli ağlayışları kalbimi öyle çok kırmıştı ki. Yine kala kalmıştım.
"Aptalım. Aptalın tekiyim. Ryujin'in buraya defteri koyduğunu görmüş ama özeli olduğu için açıp bakmamıştım. Keşke baksaydım. Belki çok kızardı ama en azından şu an burada olurdu." Ağlamaları arasında dedikleri benim de sesli ağlamama neden olacaktı ama birimizin güçlü durması gerekiyordu. Defteri kenara bırakıp oturduğum yerden tamamen ona döndüm ve tek elimi sırtına diğerini de koluna koydum. "Sen doğru olanı yaptın Jungkook. Kendini suçlama. Nereden bilebilirdin ki?" Başını hafifçe iki yana salladı.
"Korkağın tekiyim. O kadar korkağım ki şu odaya girip günlüğe bakamadım, polise bile söyleyemedim." Ona korkak olmadığını söyleyecek oldum ama bana döndü ve yaşlı gözleri ile gözlerime baktı. İçinde evreni barındıran gözleri şimdi daha çok parlıyordu. "Fakat sen Lalisa çok cesursun. Neler yaşadın bilmiyorum ama ne kadar güçlü olduğunu anlamak hiç zor değil. Ve sen olmasaydın ben bu odaya giremezdim, bana bu cesareti veren sensin Lisa. Hayatıma girdiğin için teşekkür ederim."
LK
Merhaba🥺 jungooo😖
Gerçekten bu kitapta herkes yaralı, yığılıp kalıcam şimdi şuraya. Umarım güzel gidiyordur ve hızlı değilizdir...
*bu arada korede kadınların evlenince eşlerinin soyadını almadığını biliyorum ama lisanın "bayan jeon" demesinin de küçük bir detay olduğunu düşünüyorum. Bence görmezden gelebilirsiniz^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fedora, lisgguk
FanfictionLalisa, Jungkook'a kardeşinin katilini bulması için yardım etmeye karar verir.