19

822 81 8
                                    

"Anne Jungkook içinde tabak koydun mu?" Elimde ki kahvaltılıklar ile oturma odasına yöneldiğimde sorduğum soruya olumlu yanıt gelmişti. Dün gece söylemiştim ama yine de unutmuş olma olasılığına karşı sormuştum bu soruyu.

İçeriye girdiğimde annemin masayı düzenlediğini, Jisoo unnienin de yerine geçiyor olduğunu gördüm. Babam ve Yoongi oppa İngilizce konuşarak muhabbet ediyorlardı. İkisinin de bildiği bu ortak dil beni gülümsetmişti. Babam Tayland için oldukça ünlü bir aşçıydı, ingilizcesi bu yüzden gayet iyiydi. Yoongi oppa ise bir savcı olarak yabancı dil bilmek zorundaydı.

Zil çaldığı sırada elimde ki kahvaltılığı hızla masaya bırakmış ve heyecanla koşturarak kapıyı açmaya gitmiştim. Babam ve diğerlerinin de ayaklandığını işittiğimde koşarak ulaştığım kapıyı araladım.

Karşımda gördüğüm Jungkook'da dikkatimi ilk çeken şey, buraya gelmeden önce saçlarını kesmiş olduğuydu. Bu beni biraz üzsede şu an zamanı değildi.

"Hoş geldin." Gülümseyerek mırıldandığımda ayakkabılarını çıkartıp içeri girmiş ve kolunu belime dolayıp bana sarıldıktan sonra saçlarımı öpmüştü. "Hoş buldum Lali."

Geri çekildiğinde heyecanı gözüne yansıyordu. "Ailemle tanışacağın için gergine benziyorsun." Kaşlarımı hafifçe çatarak sorduğumda tek gözünü kısmıştı.

"E haliyle." Bu cevabına kıkırdadıktan sonra elinden tutmuş ve peşimden gelmesini sağlayarak onu oturma odasına sokmuştum. Herkes bir baş selamı ile hoş geldin dediğinde onlarla kısaca tanışmış ve hep birlikte hazır olan masaya oturmuştuk.

Anne babam eski sevgilim ile yaşadıklarımı bilmiyorlardı. Bu yüzden de Jungkook'a tüm güvenleri ve gülümsemeleri ile yaklaşıyorlardı. Hiç anlatmamıştım ve anlatmayı da düşünmüyordum. Çünkü eğer anlatırsam yanımda ki hiç bir erkeğe güvenmez bana da bazı duygularımı zehir ederlerdi. Elbette böyle bir durumda onları suçlayamazdım ama yine de en iyisi bilmememeleriydi.

"Hangi bölümü okuyordun sen Jungkook?" Annem muhabbet açılması ve onu daha iyi tanıyabilmek için sormuştu bu soruyu. Jungkook yüzünde ki küçük tebessümü ile anneme baktı ve cevap verdi. "Ben hukuk okuyorum efendim. Umuyorum ki Yoongi hyung gibi bir savcı olacağım." Yoongi oppayı bu şekilde örnek alması içimi sıcacık yaparken yanaklarına kocaman öpücükler kondurup saçlarını karıştırmak istemiştim... Ne yazık ki hemen karşımızda oturan babam buna engel olmuştu.

Aslında kıskanç ya da geri kafalı bir adam değildir ama yine de ben böyle şeyleri gözüne soka soka yapmak istemiyordum.

"Lalisa ile aynı yaştaydın değil mi?" Diye sordu babam az buçuk korecesi ile. Jungkook başını eğerek onaylamış ve aynı zamanda mırıldanmıştı da. "Evet efendim." Babam başını sallayarak onaylamıştı. Annemleri daha önce ailesi hakkında bir soru sormamaları konusunda uyarmıştım. Çünkü işin ucu Ryujin'e gelirdi ve bunu istemiyordum. Bu güzel kahvaltıyı üzüntüsü ile mahvedemezdim.

Arada ettiğimiz kısa ve güzel muhabbetler ile kahvaltı bittiğinde ben ve Jisoo masayı toplamıştık. Yoongi oppa bulaşıklarla ilgilendiği sırada ise yeniden içeri girip annemlerin Jungkook'u sık boğaz etmesini engellemiştim. En sevdiği rengi bile sormuşlardı. Tanrım bazı soruların cevaplarını ben bile bugün öğrenmiştim... "Her neyse sevgili anne ve babacığım. Jungkook'u kısa bir süreliğine alıyorum çünkü onunla konuşmam gereken bir konu var."

"Ah tabi ki Lili, fakat daha sorularım bitmemişti. Yine gelin yanımıza." Annemin dediklerine gülümsedim ve başımı salladım. "Geleceğimize emin olabilirsin anne." Kesinlikle getirmeyecektim...

Jungkook ile birlikte oturma odasından çıktığımızda derin bir nefes çektim içime ve mahçupça konuştum. "Kusura bakma. Annem fazla meraklıdır." Jungkook kısık bir sesle güldü ve keyifli sesi ile mırıldandı. "Önemi yok. Çok tatlı bir kadın, bunalmadım yani." Rahatlamış bir şekilde gülümseyip önden yürümeye başladığımda cebimden de anahtarı çıkartıyordum.

"Beni şu an nereye götürüyorsun peki Lalisa Manobal?" Merakla sorduğunda başımı ona çevirmiş ve kısa bir bakış atmıştı. "Dün gece sana bir sürprizden bahsetmiştim. Onu göstereceğim." Verdiğim cevap ile kaşlarını kaldırdığında salonun sonunda ki kapının önünde durmuş ve elimde ki anahtarı kilide takıp ona bakmıştım.

"Hazır mısın?" Sorum ile hızlıca başını sallayıp onaylamıştı beni. Bu oda benim için özeldi. Daha önce kimseyi sokmamıştım. Dışarı vuramadığım tüm duyguları sakladığım yerdi burası. Tam anlamı ile bendim aslında. Ve Jungkook bu odaya giren ilk kişi olacaktı. Muhtemelen de son...

Kilidi çevirip kapıyı açtığımda kalbim heyecanımdan hızlanmıştı. İçeri ilk adımımı attım ve yan taraftan ışığı açtıktan sonra kenara çekilip onun da içeri girmesini bekledim. Gergin gözlerim ona kilitlendiğinde ellerimi önümde birleştirip ilk tepkisini bekliyordum. Yüzümde ise koca bir tebessüm vardı.

İçeri girip gözlerini etrafta gezdirdiğinde dudakları hafifçe aralanmıştı. Uzun bir süre baktı, baktı, baktı... Ve dudaklarından dökülen ilk cümle "Sen delisin." Oldu. Sanırım bu odanın halini kim görse aynı tepkiyi verirdi.

Aslında burası benim resim odamdı, ama kafamın içine dönüşmüştü... Eskiden öfkemle dolu tablolarla kaplıydı bu oda. İçimi döktüğüm tablolarla. Şimdi ise kalbimle doluydu. Yani Jungkook'la.

Onlarca tablo ve kağıt vardı. Üzerlerinde ise Jungkook'la ilgili her şey. Elleri, gözleri, yüzü, sırtı, saçları, dudakları... Her bir parçasını defalarca çizmiştim. Nereye baksanız onu görüyordunuz. Karmakarışıktı ama yalnızca bir kişiyi kaplıyordu.

Aşık olduğumu bu oda bu hale geldiğinde fark etmiştim işte. Hayatımda daha önce hiç kimseyi çizmemiş ben tüm bu odayı onunla kaplamıştım... Yani buna aşktan başka bir şey denmezdi sanırım.

"Sen delirttin." Saniyeler sonra verebildiğim cevap buydu. İnanmazca odayı inceledi ve başını iki yana sallayarak mırıldandı. "İçeride ailen olmasa oturup ağlayacağım Lalisa." Söylediği şey beni güldürürken yanına gitmiş arkasından sıkıca sarılmıştım ona. Karnında birleştirdiğim ellerimi elleri arasına aldı. "Yemin ederim ki sen benim hediyemsin. Yaşamaya devam ediyorum çünkü sen varsın. Beni tekrardan hayata döndürdün Lisa. Ve ben sana hissettiklerimi asla gösteremezken sen sürekli kendi hislerini gözüme sokuyorsun." Söyledikleri ile gözlerimi yummuştum.

"Sende bana yeniden güvenmeyi öğrettin Jungkook. Yeniden sevmeyi öğrettin. Senin yaşamaya devam ediyor olman bile bana tüm hislerini göstermen için yeterli. Zor olan ölmek değil, yaşamak. Ve sen benim için yaşıyorsun. Cidden hislerini hissetmediğimi söyleme sakın. Kalbimin en derininde hissediyorum."

Sanki söylediklerim onu rahatlatmış gibi derin bir nefes çekti içine. "Çizdiğim ilk ve tek kişisin Jeongguk. Son da olacaksın. Buna inanıyorum." Karnında ki ellerimi çözüp bana doğru döndü ve yüzümü güzel elleri arasında aldı. "Sana aşığım Lalisa. Cidden, aşığım." İtirafı sanki gözlerimi kararttı. Bunu biliyordum ama onun dudaklarından duymak bambaşkaydı.

Bu his tarif edilemezdi.

Gözlerimi yumup dudaklarımızı birleştirdiğim hiç ayrılmamak adına kendime defalarca söz verdim.

LK

AGAGAG LİSA ÇOK AŞIK ARKDŞLR.

Güzel bebeklerim hep mutlu olsunlar bundan sonra. Allahım bozmasın inşallah, amin🙏

Ve sonra ki bölüm final ühühü😭😭😭 nası bu kadar hızlı bitti ya bu kurgu... Of çok üzgünüm, doyamamış gibi hissediyorum...

Finalde görüşelim, instagram olucak yalnızca söylemek isterim💗

fedora, lisggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin