Jungkook'un bana dedikleri sonrası yaptığım heyecandan dolayı gözlerimi ondan hızlıca kaçırıp yeniden günlüğe bakmıştım. Jungkook'un da ağlaması bir süre sonra kesilmişti.
Ryujin'in adamın adresini tam olarak bilmese de hangi semtte oturduğunu yazmıştı. Adını da yazmıştı fakat bunu zaten biliyorduk. Birde numara ile arabasının markasını vardı. Jungkook bunların hepsini bir köşeye not edip yarın ilk iş olarak ilgileneceğini söylediğinde bende resmen kaçarcasına evden çıkıp, evime dönmüştüm.
Tabi ki yine aptallığım yüzünden dedikleri asla aklımdan çıkmamıştı. Yemek yerken, uyumaya çalışırken, sabah kalktığımda, otobüste, okula geldiğimde hatta şimdi yani derste bile sadece onu düşünüyordum. Aklımda ki tek şey Jungkook'tu. Onun sesi, kokusu, yüzü ve dedikleri. Profesörün anlattıkları bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyordu ve benim tek yaptığım not aldığım A4 kağıdımın boş kalan kısmını içimden geldiğince karalamaktı.
Omzuma dokunan parmaklar ile irkilerek yanıma baktığımda Jimin ile karşılaştım. "Dersiniz bitti Lali. Kapıda seni bekliyordum dakikalardır." Gözlerim şaşkınlık ile irileşti. 50 dakika hangi ara geçmişti? Gözlerimi amfide gezdirdiğimde benden başka kimsenin kalmadığını görmem daha da şaşırmama neden olmuştu. "Ah resmen dalıp gitmişim." Yine şaşkınlıkla mırıldandığımda önümde ki defterlerimi toplayacaktım ki Jimin şokla konuştu. "Tanrım, sen asla belirli bir yüz çizmezsin. O da kim?" Ne dediğini anlamadığım sırada hızlıca önümde ki kağıda uzanmış ve ben daha bakamadan almıştı. Kaşlarını çatıp uzunca baktı ve emin olamazca konuştu. "Jungkook?"
Jungkook? Onu mu çizmiştim? Kağıdı elinden sertçe alıp baktığımda dudaklarım hafifçe aralanmıştı. Resmen zihnim durmuştu ve ne yaptığımı bile farkında değildim. Düşünürken önümde ki kağıda saçma sapan kararmalar yaptığımı sanırken Jungkook'u çizmiştim. Zaten sadece onunla dolu olan bilinç altımdan başka ne beklenirdi ki?
"İlk çizdiğin yüzün ona ait olmasına bozulmalı mıyım? Çünkü sayamadığım sene kadar arkadaşız ve şu mükemmel yüzümü bir kere bile çizmedin!" Jimin gerçekten alınmışçasına konuştuğunda ben zaten ne yaptığımı farkında bile değildim. Afallamışçasına alnımı ovaladım ve ardından hızlıca döküntülerimi toplayıp ayaklandım. "Çıkalım." Önden hızlıca çıktığımda Jimin büyük ihtimalle bir kaç saniye arkamdan bakmıştı çünkü adım seslerini duymam zaman almıştı. Bir anda o kadar stres yapmıştım ki resmen elim ayağım titriyordu.
"Hey Lali, sakin olur musun? Dalga geçiyim dedim bu kadar panik yapılacak bir şey yok." Jimin arkamdan gelirken aynı zaman da beni rahatlatmak adına söylenmişti. Yürümeyi kesip derin bir nefes aldım ve gözlerimi yumdum. Jimin de yanımda durduğunda kolumda dokunuşunu hissettim. "Sorun ne? İlk çizdiğin yüzün o olması kötü bir şey değil bence." Anlayışla konuştuğunda bende gözlerimi aralanmıştım.
"Kötü bir şey Jimin. Çünkü salak gibi ettiği her cümleden ümitleniyor ve hayatına neden girdiğimi unutucak duruma geliyorum. Ona aşık olmak istemiyorum çünkü karşılığını alamayacağımdan neredeyse eminim."
"Bunu bilemezsin tamam mı? Belki o da seni sever. Bu kadar umutsuz olma." Söyledikleri ile sıkıntı ile gözlerimi kaçırmıştım. "Lalisa!" Jungkook'un sesini duyduğumda gözlerim hafifçe büyüdü ve Jimin'e baktım. "Tanrım bana sesleniyor şu an! Çok panik yaptım."
Hızlı hızlı konuştuğumda Jimin gözlerini devirmişti. "Derin bir nefes al ve ölü balık gibi bakmayı kes." Sonunda da yüzünü buruşturduğunda dediği gibi derin bir nefes alıp yutkunmuş ve Jungkook'un seslendiği tarafa dönmüştüm. Bize yaklaşmıştı ve bir kaç adımda da yanımızda bitti.
"Selam." Diyerek giriş yaptığında gülümsemiştim. "Selam." Diyerek karşılık verdiğimde o da tebessüm etti ve derin bir nefes alarak konuştu. "Şu günlükten çıkanlar için senin savcı tanıdığına gidebilir miyiz? Bize yardımcı olabilir belki." Sorusu ile başımı salladım. "Tabi ki gideriz. Eğer dersin yoksa şu anda halledebiliriz hatta?"
"Dersim yok. Ne kadar erken hallederdek o kadar iyi." Başımı sallayarak onu onayladıktan sonra Jimin'e dönüştüm. "Sende gelecek misin Jimin?" Dudaklarını birbirine bastırdı ve başını hafifçe iki yana salladı. "Yarım saat sonra dersim var, gelemeyeceğim. Size kolay gelsin."
"Pekala görüşürüz o zaman." Yaklaşıp şakağımı öpmüş ardından da el sallayıp yanımızdan uzaklaşmıştı. Birlikte binanın çıkışına yürümeye başladığımızda cebimden telefonu çıkartmış ve Yoongi oppanın numarasını tuşlamıştım. Bir kaç saniye çalmış ardından da yanıtlanmıştı. "Efendim Lali?"
"Yoongi oppa neredesin? Jungkook ile yanına geleceğiz. Yardımının dokunabileceği bir kaç şey var." Karşıdan kısa bir mırıltı geldi ardından konuştu. "Adliyedeyim. Bekliyorum sizi, dikkatli ol." Dikkatli ol mu? Jungkook ile arabaya binip gelecektim işte. Yoongi oppaya bu laf resmen alışkanlık yapmıştı. Her konuşmasını bu iki kelime ile sonlandırmak zorunda gibiydi.
"Tamamdır." Telefonu kapatıp arka cebime sıkıştırdım ve derin bir nefes aldım. "Adliyedeymiş, bizi bekliyor." Jungkook başını sallayarak onayladığında onun yönlendirmesi ile arabasının yanına gelmiştik. Kilidini açtığında ön koltuğa oturdum ve elimde ki defter ile kitapları camın önünde ki yere koyup kemerimi taktım. Defterlerim orada kalabilirdi çünkü adliyede elimde onlar ile gezmem saçma olurdu.
Jungkook arabayı çalıştırıp yola çıktığında bende arkama yaslanıp onun sessizliğine ayak uydurmuştum yalnızca. Dakikaların ardından ise ilk konuşan o olmuştu. "Çizim de mi yapıyorsun?" Sorusu ile önce kaşlarım çatılmıştı ve ona bakmıştım. Ardından gözlerini takip ettiğimde defterimin arasından hafifçe çıkan ve onu çizdiğim kağıda baktığını gördüm. Kalbim hızlıca çarparken gözlerim Jimin'in tabiri ile ölü balık gibi büyümüştü. Hızlıca doğrulup kağıdı defterimin arasına soktuğumda neredeyse ellerim titriyordu.
Onu çizdiğimi anlayamayacağını biliyordum çünkü yalnızca saçını çizdiğim kısım gözüküyordu. Yine de delicesine panik yapmamam elde değildi. Hafif kıkırtısı doldu kulağıma. "Sakin ol. Neden bu kadar panik oldun?" Kurduğu cümle ile gülümsemeye çalıştım ve ona bakamazken mırıldandım. "Şey, sadece insanların çizimlerimi görmesi çekindiğim bir durum." Kısık sesim ona ulaştığında hafifçe başını salladı ve bir iki dakikalık sessizliği ardından yeninden kısık sesi ile konuştu.
"Birini çizmişsin anladığım kadarıyla. Senin için değerli olmalı, belki de bu yüzden göstermek istemiyorsundur." Söyledikleri kalbimin hızlı atışlarını devam ettirirken ne diyeceğimi bilemezce ona bakıyordum. "Bu şanslı kişiyi merak etmedim desem yalan olur." Eklediği cümle ile gözlerimi hızlıca kaçırmıştım. Tanrım o kadar gerilmiştim ki düşüp bayılacaktım.
Onu çizdiğimi bilse ne düşünürdü acaba? Üstelik çizdiğim ilk kişi olduğunu? Hafifçe boğazımı temizledim ve gözümü akıp giden yola çevirdikten sonra cevapsız bırakmamak adına mırıldandım.
"Sanırım öyle."
LK
Merhaba canımın içleri.
Artık bir ilerlemeler olmalıydı ve deniyorum işte. Bu kitabı çok uzun tutmam gibi sanırım. Ve benim kitaplarımda genelde çok geç sevgili olunuyor. Bu defa erken olsun ve onlara doyun istiyorum.
O yüzden çok uzak değil gibi...
Ve Lisa'nın çizdiği kara kalem ⬇️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fedora, lisgguk
FanfictionLalisa, Jungkook'a kardeşinin katilini bulması için yardım etmeye karar verir.