Dün akşam Jungkook denilen çocuğun yaraları ile ilegilenmem sonrası teşekkür edip evimden çıkmış ve gitmişti. Arkada bir enkaz bırakmıştı. Farkında değildi tabii ki. Ama kendimi o kadar kötü hissediyordum ki.
Neredeyse her okul günü gördüğüm o kız öldürülmüştü. Kaybolduğu haberinden beri hep bir umudum vardı. Ne bileyim belki kendi kaçmıştır falan diye düşünmüştüm. Sonra koca Kore'de kimse kalmamış gibi sokakta onun abisi ile karşılaşmıştım...
Akşam Yoongi oppanın gelmesi ile de odama çekilmiştim ve onlar Jisoo ile oturma odasında takılmıştı. Gece ikiye kadar gözüme uyku girmese de yorgunluğum sayesinde uyuya kalabilmiştim. Sabah sekizde ki alarmım ile de uyanmış ve saat onda ki dersim için okula gelmiştim. Şu an yarım saat olduğu için kafeteryada oturuyordum. Kahvemi yudumlayıp kafamı dağıtmaya çalışıyordum.
Biri yanağımı öptüğünde hafifçe yerimde sıçramıştım ama bu kişinin kim olduğunu bildiğim için rahattım. Jimin yüzünde ki gülümseme ile karşımda ki sandalyeye oturdu. "Günaydın sarışınım."
"Günaydın Jimin." Onun kadar neşeli olmasada karşılık verebilmiştim. Hafifçe kaşları çatıldı bu halime. "Hey neyin var? Canın sıkılmış gözüküyor."
Derin bir nefes alıp hafifçe masanın üzerine eğildim. "Dün gece kötüydü. Yani nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama can sıkıcı bir-iki saat geçirdim. Aklım da hâlâ orada işte." Bu cevabım onu daha da meraklandırmışa benziyordu.
"Jeon Ryujin. Biliyorsun değil mi bu kızı?" Başını sallayarak onayladı beni. Bilmemesi imkansız falandı. "Ah olaya çok yanlış yerden başladım. Ama özetlemek gerekirse gece kütüphaneden dönerken birini dövdüklerine şahit oldum. Tutamadım tabii kendimi ve müdahale ettim. Sonra dayak yiyen kişiyi eve davet edip yaralarına baktım. Çok kötü görünüyordu çünkü. Ve... iz kalabilirdi. Biliyorsun." Mırıldandığım şeylere anlayış ile başını sallamıştı.
"Ve o kişi Ryujin'in abisi çıktı. Buna ben de İnanamıyorum. Ve kız öldürülmüş. Dün sabah." Sesim ister istemez titrerken fısıldayarak söylemiştim bunu. Jimin'in kaşları çatıldı. "Aman Tanrım." Diye mırıldandığını duydum. Onun da benim gibi umudu vardı.
O genç kıza neden kıysınlardı ki? Kendi halinde takılan sessiz sakin biriydi işte. Bir kaç arkadaşı ve bir sevgilisi vardı. Kimseyle takışmazdı. "Gerçekten Üzgünüm Lalisa. Ama maalesef bu ilk değil ve sonda olmayacak. Tabii ki üzül ama kendini fazla yıpratma. Tüm kötülüklere canını bu kadar sıkarsan senin halin ne olacak? Zaten kendini zor toparladın." Dediklerinde haklıydı bu yüzden onu başımı sallayarak onaylamıştım sadece.
Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından Jimin'in sesini duydum. "Şu Chae'nin yanında ki de kim? İlk kez görüyorum." Başımı kaldırıp baktığı yere bakmıştım. Chaeyoung Jimin'in deli gibi hoşlandığı kızdı. Benimle yaşıttı. Yani 20 yaşındaydı. İkimiz birlikte gelmiştik bu üniversiteye ve Jimin geçen iki yıla rağmen kızla tek kelime etmeye bile kalkmıyordu. Fakat bu son senesiydi onun. 22 yaşında olduğu için mezun olup gidicekti ve kızla hiç bir şansı kalmayacaktı. Ama bunu anlamamakta ısrar edip çekindiğini söylüyordu sürekli. Oysa ki oldukça yakışıklı, iyi kalpli ve eğlenceli biriydi. Yani hiç bır kız ona kolay kolay hayır diyemezdi.
Ve şu anki konumuza dönecek olursak. Chaeyoung'un yanında ki kimdi? Kaşlarımın çatılmasına ve bir kaç saniyelik anlamama sorunu yaşamama sebep olan biriydi. Jungkook'tu.
"Aman Tanrım Jimin! Bu o, Ryujin'in abisi diye bahsettiğim çocuk!" Hararet ile konuştuğumda gözleri hafifçe büyümüştü. "Ne? Ne alaka?"
"Ah bilmiyorum. Belki kardeşi ile ilgili halletmesi gereken resmi bir kaç iş vardır? Chae ne alaka ona bir açıklamam yok tabi." İkimizde bir aptal gibi onların gözden kayboluşunu izlemiştik saniyelerce. Transtan ilk çıkan Jimin'di. "Sen sorabilirsin bir şeyler Lalisa. Dün tanışmış oldunuz sonuçta." Bakışlarım ona dönerken şaşkınca konuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
fedora, lisgguk
FanfictionLalisa, Jungkook'a kardeşinin katilini bulması için yardım etmeye karar verir.