31-Rujunun tadını alabiliyorum dudaklarında.Uyuyakaldığınızı zannettiğiniz zamanlar olurdu ya hani, ama sadece beş dakikalığına etrafınızın farkında olmazdınız. Kendiniz vardınız o anlarda yalnızca. Düşüncelerinizin, bedeninizin kontrolü hala sizinleydi. Kendinizi biliyordunuz, kaçacak yeriniz yoktu.
Kendimin yanında, kendim gibi hissettiren bir adamın da farkındaydım ben. Jungkook'un kucağında olduğumu biliyordum, onun gömleğine tutunduğumu hissediyordum. Jungkook benden farksız bir varlıktı artık. Ondan kaçamıyordum. Kaçmak istiyor muydum? Bazen evet. Yağmurda önümde diz çöktüğü günden beri beni rahatsız eden bir şey vardı. Ama ben kaçmak istiyordum. Uyumak istiyordum.
Kafamın içinde bir ses; uyumaya devam edemezsin, yarım kalan bir işimiz var diye dürtüklüyordu beni. Kalbimiz kırılmasın diye kırmamız gereken biri vardı.
Jungkook'un kucağından yatağa bırakıldığım anda gözlerimi açıp doğrulmamı sağlayan bu ses olmuştu. Huysuz bakışlarımı Jungkook'a diktiğimde ani hareketimle şaşırdığını görmüştüm. Fakat sarhoş aklım o kadar istiyordu ki o rahatsızlıktan kurtulmak, gözü kör olmuştu.
"Tanıştığımız günü hatırlıyor musun?" diye sordum bir şey söylemesine fırsat vermeden.
"Yoongi Hyung'la pizzacıda yanına geldiğimiz zaman mı?" Kaşları havalanmıştı. O da birkaç kadeh içtiği için aklı bulanık gibi duruyordu.
"Hayır, Chaeyoung'la voleybol oynadığınız gün. Yüzüme top çarpmıştı." dedim somurttuğumu belli etmemeye çalışarak. O gün hem çok mutlu olmuştum çünkü Jungkook bana dokunmuştu, benimle konuşmuştu hem de çok üzülmüştüm çünkü Jungkook Chaeyoung'a da dokunmuştu, onunla da konuşmuştu.
"Ah," dedi hatırladığını belli ederek. "Burnun kırıldı zannetmiştim ama hala çok güzel bir şekilde yerinde duruyor." Gülümseyerek burnumu işaret parmağı ve orta parmağının arasına sıkıştırıp çocuk severmiş gibi yaptığında elini tutup uzaklaştırdım yüzümden. Niye biliyor musunuz? Çünkü sarhoştum ve Jungkook'un benim sevgilim olduğunu hatırlayacak kadar kuvvetli hafızam yoktu. Çünkü onu bir buçuk senedir deli gibi seviyordum ve sevgim bir an bile değişmemişti, o yüzden bu kafayla onun kim olduğunu anlamıyordum. Ayık olsaydım beni seviş şekillerine bu da eklendi diye sevinirdim.
"Chaeyoung'la sevgili miydiniz o zaman?" diye sordum artık somurtkanlığımı saklama gereği duymadan.
Sorduğum sorunun nereye gittiğini görebiliyor muydu bilmiyordum fakat şaşkınlığı hâlâ onunlaydı. Temkinli bir tonla "Hayır," dedi. "O zamanlar yeni tanışımış sayılırdık. Voleybol takımına yeni girmişti ve takım arkadaşlarıyla anlaşamıyordu."
Bu fazladan bilgi ne içindi şimdi, dedi iç sesim kollarını göğsünde kavuştururken. Bir parçam hâlâ öfke besliyordu ona Chaeyoung yüzünden.
Monoton bir tonda "Merak etmiyorum." dedikten sonra Jungkook'a arkamı dönüp yatağa uzandım. O, ben ayıldığımdan beri yatağın yanında, avuçlarını yatağa yaslamış bir şekilde beni dinliyordu. Doğrulduğunu yatağın bükülen ucunun yükselmesinden anlamıştım.
"Sen sordun." demişti yatağın öteki ucuna yürürken. Gölgesini görmüştüm perdede.
"Sana Chaeyoung'un o zaman ne yaptığını sormadım. Sevgili olup olmadığınızı sordum sadece." demiştim aksi bir sesle.
Görüş açıma girip yatakta yanıma uzandığında kaşlarının çatık olduğunu görebiliyordum. Bana yaklaşıp parmaklarını yüzüme koymasını izledim sessizce. Elmacık kemiklerimden kaşlarıma doğru tüylerimi ürperten narin bir yol izlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wild Berry ❦ JiKook [✓]
Fanfiction[TAMAMLANDI] Bakmaya kıyamadığı sevdiğini başka kollarda izleyen Park Jimin ve Jimin'in onu sevdiğinden habersiz gün be gün ona aşık olan Jeon Jungkook'un hikayesi. 🍁 Çünkü aşk, masallardaki gibi iki köşeli değildi. Tek bir köşesi vardı ve oldukça...