Üç: Biz...arkadaş olalım mı?

7K 658 376
                                    


Üç: Biz...arkadaş olalım mı?

Pizzacıdaki fiyaskonun ve benim kısa süreli depresyonumun üstünden üç gün geçmişti. Üç gün boyunca Hoseok beni bir an bile yalnız bırakmamaya ant içmiş gibi, ki gerçekten ant içmişti galiba; o günün hatıraları hafızamda Jungkook dışında silik kaldığından ciddi olup olmadığını tartamıyordum, sürekli benimle iletişimde kalmıştı ve onu görmemi sahiden, nasıl olduysa engellemişti. Bunun bana biraz iyi gelmediğini söylesem yalan söylemiş olurdum. Ondan uzak durup gözümün önünden silinmeyen hayaliyle yakınlaşmıştım ve onun aksine hayali benimle konuşuyor ve beni tanıyordu. Ayrıca iyi haber, Jungkook'un hayalinin bana yanlışlıkla top fırlatıp burnumu incitmiş bir sevgilisi yoktu!

Önümdeki istekadaki taşları düzenlerken içimde biriken dertleri tek nefeste defetemek için derin bir nefes aldım. "Hadi beyler, satranç mı oynuyoruz!"

"Jimin bitecek anlaşılan." dedi Hoseok tatsız bir ifadeyle arkasına yaslanırken. Oyun oynamaktan vazgeçtiğini gösteren ifadesiyle kollarını göğsünde birleştirdiğinde solumdaki Taehyung seçtiği taşı masada istekamın yanına bırakıp o da Hoseok gibi arkasına yaslanarak bu oyun bitti, der gibi telefonuna uzanmıştı.

Sinsice gülüp taşı yerine yerleştirdikten sonra istekamı bütün oyuncuların görmesi için ters çevirip ahşap sandalyede öne doğru kaykılmıştım.

Hoseok'un gözü istekama iliştiğinde yanındaki teori profesörünü unutarak "Ulan pezevenk! 5'li dişi per yapmış ya!" diye bağırmıştı. Gözleri kocaman olmuş, sinirden doğrulduğu yere tekrar otururken yanında hocasının olması onu hiç de bağlamıyor gibiydi.

Tam karşımdaki genç profesöre mahçup mahçup gülümserken omuz silktim. Pardon tatlı şey.

"Öğreneceksiniz aslanım, ben asla kaybetmem." demiştim Hoseok'a karşı, kelimelerin üstüne basa basa.

Taehyung telefonunu aldığı yere tekrar koyup parmaklarını masanın üstünde birbirine kentlerken yüzümü düşürecek o gerçeği söylemişti. "Eee ne demişler profesör, kumarda kazanan aşkta kaybeder!"

Profesör yüzünü ekşiterek Taehyung'a baktıktan sonra oyun oynarken yakasına iliştirdiği yuvarlak çerçeveli gözlüğünü taktı yüzüne. "İyi oyundu Jimin, tebrik ederim. Okeye bir daha dördüncü ararsanız ofisimdeyim. Yalnız şunu göndermeyin, konuşmalarıyla odanın iq seviyesi bir anda düşüyor." dedi Tae'yi işaret ederek.

Tae alınmış gibi yaparak drama ifadelerinden birini giydi yüzüne. "Hocam elinizi ayağınızı öpeyim, öyle söylemeyin. Sayı doğrusunda eksi tarafta sıfıra yaklaştıkça değil dokuza yaklaştıkça küçülür sayılar."

Herkes bir anlığına nefes almayı dahi bırakıp Taehyung'un yaptığı espriyi düşünürken elimi açılan ağzıma kapattım.

Ardından Hoseok'un kendini sandalyeden atarkenki yüksek sesli kahkahası ve benim masaya kafamı koyup kıkır kıkır gülüşüm doldurmuştu kantini.

Hoca dümdüz suratıyla gülüşümüzün durmasını beklerken oldukça huysuz görünüyordu. "Ne var biliyor musunuz 'çocuklar', sanırım bugün sözlü yapacağım." Çocuklar kelimesini üstüne basa basa söylemişti.

"Çocukluğu aşan bir espri olmuştu bence." diye fısıldadı Taehyung bana dönüp elini ağzına paravan yaparken. Sonra hocasına dönüp ayaklanmıştı. "Profesör Kim, ders dışında olan ders dışında kalmalı. Bunu aramızda halletsek." Yumruk yaptığı ellerini çenesinin altında birleştirirken işaret parmaklarını birbirine dokunduruyordu nazikçe. Bir şey istediğinde veya muziplik peşindeyken yapıyordu bunu.

"Hoseok bunlar hep kuzen olduğumuzu arkadaşlarına itiraf ettikten sonra başladı." dedi kendisine pişmiş kelle gibi sırıtan Taehyung'a kaşlarını çatarak bakarken. Yüzünde daha önce görmediğim, iğrenti denebilecek bir ifade vardı. "Şimdi şu salak bile beni sallamıyor. Dersimden nasıl geçecek merak ediyorum." diyerek Taehyung'u işaret etmişti. Evet, bunlar kesinlikle Hoseok'un bu sene başında Tae, teori derslerinde başka bir hoca seçmeye karar verdiğinde kuzeni olduğunu söyleyerek Seokjin'i önermesiyle başlamıştı. Üçümüz de Seokjin'e karşı şımardıkça şımarmıştık.

Wild Berry ❦ JiKook [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin