33- Bu hikâye bitmişti.J İ M İ N
Salı günü tuhaf bir şey olmuştu. Her zamanki Jungkook'u hiçbir yerde görme planımı uyguluyordum. Fakültedeydim, kamera oyunculuğu dersim için üç saatlik stüdyo dersim vardı ve ona girmeden önce atıştırmalık bir şeyler almak istiyordum. İzole ve güvendeydim yani. Fakat sonra otomatların çalışmadığını görerek hayal kırıklığına uğramıştım ve karnım guruldamaya başlamıştı, yani ne olursa olsun derse girmeden önce bir şeyler yemeye kararlıydım. Planımı bozulması riskini göze alabilirdim. Hem onunla karşılaşma ihtimalim neydi ki, koskoca kampüs? Yoongi Jungook'un bu sıralar projeleriyle meşgul olduğunu söylemişti.
Bu yüzden fakülteden çıkıp kantine gitmiş ve bisküvi, su gibi şeyler almıştım. Çantamı da almaya üşendiğim için kucağımda taşıyordum. Kantinden hiçbir sorun yaşamadan çıkıp güneşli havaya mutlu olarak geri fakülteme dönecektim. Sabah tişört giydiğim için pişman olur muyum tereddütleri geride kalmıştı, tişört giymiştim ve mutluydum. Çok hoş bir esinti vardı, hava çok güzeldi, insanlar kıkır kıkır gülüşüyorlardı.
Havanın keyfini çıkararak sakince yürüyorken yandan aceleyle gelen başka bir bedenle çarpıştığımda kucağımdakiler yere saçıldı. Artık pek mutlu değildim. O kadar da keyfini çıkarmamalıymışım demek ki. Eğilip yerdekilere uzanırken çarpıştığım bedene pek dikkat etmedim. Ben bana yakın olanları alırken o da kendine yakın olanları toparlamıştı. Suyumu almak için uzanan el tanıdık geldiğinde bir anlık duraksadım ve yüzüne baktım benim gibi dizlerinin üstüne çökmüş bedenin.
Jungkook. Sarı çerçeveli güneş gözlüğünü burnunun ucuna indirip üstünden bana bakarken gülümsedi çapkın diyebileceğim bir ifadeyle. Kaşları da hafifçe havadaydı.
Çünkü ben dünyanın en uğursuz insanlarından biri falandım. Lisedeyken diğer sınıfların dersleri iptal olurken bizimki iptal olmazdı, çünkü ben o sınıftaydım. Ya da bütün mahallede peyzaj çalışması yapılırken bizim sokağı unuturlardı çünkü ben o sokakta yaşıyordum. İstediğim gibi gitmiyordu hiçbir şey. İlla bir yerde pürüz çıkıyordu.
İçimdeki drama kraliçesi konuşadursun, sakince nefes almayı hatırlattım kendime. Eski sevgilisiyle karşılaşan ilk insan ben değildim ve Jungkook da şirret bir insan falan değildi. Yolumuza devam edecektik şimdi işte.
Kısa kollu sarı bir gömlek giymişti, üstten birkaç düğmesi açıktı ve altında beyaz bir pantolon vardı. Pantolonu bile yere çöküp hormondan ağlamama sebep olabilecekken Jungkook'un kaşının üstünde parlayan metal şey dikkatimi çekti. Kaş piercingi vardı. Jungkook'un yüzünde bir delik vardı. Ve orada iki metal top duruyordu.
Jungkook bana gülümserken ben ona ağzı açık bir şekilde bakıyordum. Dışarıdan o kadar komik görünüyorduk ki büyük ihtimalle ancak hiç umrumda değildi.
Hani meşguldu bu adam?
"Affedersiniz, acelem vardı. Çarpıştık." dedi Jungkook ben ona ağzı açık bakmaya devam edince. Ne bu resmiyet? diye çığlık attı iç sesim.
"Sorun yok," dedim sessizce. Sesim götüme kaçmıştı, bariz bir gerçek olarak. "İyi günler." dedim Jungkook'un elinden su şişemi ve çikolatamı alıp hızlıca uzaklaşırken.
"Size de." dediğini zorlukla duydum uzaktan.
Gözden kaybolduğumda şaşkınlıkla hayıflanarak telefonuma sarılmıştım hemen.
Jimin:
LAAN
JUNGKOOK PIRECDŞNG YAPITRMILD
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wild Berry ❦ JiKook [✓]
Fanfic[TAMAMLANDI] Bakmaya kıyamadığı sevdiğini başka kollarda izleyen Park Jimin ve Jimin'in onu sevdiğinden habersiz gün be gün ona aşık olan Jeon Jungkook'un hikayesi. 🍁 Çünkü aşk, masallardaki gibi iki köşeli değildi. Tek bir köşesi vardı ve oldukça...