Yirmi iki: "Gitme."

6.1K 658 579
                                    


22-"Gitme."

Cuma gecesi gözlerimi güzel rüyalara kapatırken huzur her yanımdaydı. Jihun'a göz kulak olduğumuz beşinci günü geride bırakmıştık. Her zamanki gibi üçümüz de Jungkook'un yatağının içine yerleşmiş masalımızı dinleyip uyuyacaktık. Her zamanki gibi diyorum çünkü bu Jungkook'un yatağında uyuduğum dördüncü geceydi.

İlki yanlışlıkla olmuştu, uyuyakalmıştım fakat sonraki gün Jungkook kalmam için ısrar etmişti. Ondan sonraki gün ise bize yemeğe gitmiştik fakat bu sefer de Jihun beni bırakmak istememişti, bu yüzden kendi yatağımı bırakıp Jungkook'un yatağına kurulmuştum. Dördüncü gün ise evin her tarafına hâlihazırda yayılmış olduğum için -diş fırçam, sabah kahve içtiğim kupam ve birkaç kıyafetim bu duvarlar arasında bulunuyordu- Jihun gidene kadar biraz daha kalmaya karar vermiştim.

İnanabiliyor musunuz, şu an sweatshirtüm Jungkook'un kıyafetlerinin arasında duruyor. Temiz eşofmanlarım da onun çekmecelerinden birinde! Tanrım, çok günahkâr hissediyorum.

Sabahı çok yorucu geçen bugünün sonunda ise yine burada, Jungkook'un yatağındayım. Aramızda Jihun, ikimizin birer elini tutmuş Jungkook'tan Williams ördeklerinin kaybettiği plastik topları hakkında bir hikaye dinliyordu. Ben iç geçirmemek için dudaklarımı dişleye dişleye Jungkook'un güzelliğine ölüyordum. O kaşlarının kavisi yok muydu...

"En sonunda anne ördek, ufak göletin üstünde yüzen pembe topu kaptığı gibi çocuklarına koştu."

"Yüjdü demek istedin yani." diye düzeltti onu Jihun.

Jungkook "Hm?" diyerek şaşkın bir ifadeyle Jihun'a döndüğünde elimde bir kamera tutuyor olmayı çok istemiştim. Müptelası olduğum saçları tekrar uzamaya başlamış Jungkook, alnına dökülen dalgalar arasından küçük bir çocuğa merakla bakıyordu.

Jihun, "Top göyette dedin. O zaman onu ayıp... ayıp çocukyayına götüymek için yüjdü." diye kendini açıklayıncq Jungkook'tan anladığını belirten bir ses çıkmıştı. "Koştu" kelimesi kafasını karıştırmış olmalıydı ki haklıydı.

"Burada öyle yazıyor ama sabah kalkınca onun üstünü çizer yanına öyle yazarız tamam mı?"

Büyülmüş de küçülmüş dedikleri çocuklar vardı ya, Jihun onlardan biriydi. Uysalca kafasını sallayıp kitaba döndüğünde Jungkook son sayfayı okumaya hazırlanıyordu. Birkaç cümle sonrası kitap bittiğinde Jihun'un yüzü düştü.

"Bugün uyumasak oymaz mı Jungkook? Ben anneme söyyemem, söz." Büyük gözlerini hiç uykum yok, der gibi Jungkook'a dikmiş, reddedemeyeceğiniz bir ifadeyle bakıyordu.

"Uyumayıp ne yapacağız peki?" Jungkook bize doğru yan dönerek kafasını eline yaslamıştı.

"Biymem... Yetişkinley ne yapıyoy? Siz ben uyuduktan sonya ne yapıyoysunuz?" Biz...hayatsız gibi uyuyoruz tatlım.

Jungkook bana baktı, Jihun'a baktı. Döndü yine bana baktı. "Biz...hayatsızız galiba Jimin Hyung." İçimden düşündüğüm şeyin aynısını düşünmüştü. Bu evlenme teklifi değil de ne şimdi?

Kıkırdayarak kafamı yastığa bastırırken Jihun'a Jungkook'un söylediğini tercüme etme görevini üstlendim. "İkimiz de uyuyoruz Jihun, sabah sen bizden önce kalkıyorsun zaten. Bütün gün ne yaptığımızı görüyorsun."

Yüzü tuhaf bir ifadeye bürünürken alt dudağı bükülmüştü. Gözlerinde hayal kırıklığı olduğunu görebiliyordum. "Hayatımız boyunca okula mı gidiyoyuz yani şimdi? Eyken kaykıp eyken yatmakya mı geçiyoy ömyümüz?"

Wild Berry ❦ JiKook [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin