Yavaşça kapıyı tıkladı. Açılan kapıdan süzülen ışığı büyük ve yapılı olan,abi dediği adam kesiyordu."Jimin!"
"Hyung, özür dilerim"Ağlamak jimine göre değildi ama üzüldüğü zaman gözleri kızarirdi. Namjoon dayanamayıp kardeşini kucağına basmıştı. Yavaşça saçlarını okşarken, içeriye aldı. Tanımadığı biri daha vardı. Yüzü çok güzeldi. Başta kız mı erkek mi diye düşünürken ayağa kalktığında anlamıştı erkek olduğunu. Namjoondan 1 veya 2 santim kısa olmasına rağmen daha olgun duruyordu. Yüzünu namjoona çeviren jimin sorgulayici bakışlarını yollamıştı.
"Bu jin. Arkadaşım"
"Erkek arkadaşı"Diye düzelmişti Jin onu. Jimin utanmıştı aslında. Namjoonu kendinden iterek,jin'in yanına geçti.
"Jimin. Memnun oldum"
"Ah,sen kardeşi olmalısın. Sürekli senden bahsediyor"
"Neler diyor merak ettim"İkili gülerken dünya yıkılsa umrumda olmazmış gibi bakan namjoon birden duraksadı. Jimin'in saçları sarı değildi.
"Jimin... saçların"
"Ne? Ne olmuş?"Saçlarını karıştırarak namjoona bakan minik beden, endişeli gözleriyle jine baktı.
"Sarı değiller"
Bıkkınlikla nefes veren minik namjoona döndü.
"Artık siyahlar. Bir süre de böyle takılırım. Şey,ben kalkayım o zaman. Siz rahat rahat takılın"
"Nereye gideceksin?"
"Hyung,en fazla aşağıdaki bara giderim"
"Dikkatli ol"
"Tamam,tamam size iyi eğlenceler"Jimin geldiği kapıdan tekrardan çıktı zaten o sırada da telefonu çalmıştı. Yabancı bir numaraydi. Jungkook mu diye düşünmüştü. Açmamak istesede belki bir şey olmuştur diye açtı o telefonu.
"Alo?"
"J-jimin"
"Kimsiniz?"
"Jimin"
"Hanımefendi kimsiniz?"
"Ben,ben annen"Yürüdüğü yolun ortasında durmuştu öylece. Sahi kaç yıl olmuştu sesini duymayali. 8? 9? Sayamamisti bile o acı geçmişini.
"Jimin,bir şey demeyecek mısın?"
"Numaramı nerden buldun?"
"Buluşabilir miyiz?"
"Hayır"
"Jimin yardımina ihtiyacım var"
"Benim sana yardım etmek gibi şuursuzca bir isteğim yok"
"Jimin yalvarırım"
"Üzgünüm lakin size yardım edemem.."Telefonu kapatmıştı. Yerdeki taşa sertçe vurmuştu.
"Neden hep beni bulur ki? Tanrım, biliyorum günahkar bir kulum ama benim de düzgün yaşama hakkım yok mu?"
"Tanrılar var olsaydı, insanlar günahkar olur muydu park?"
Arkasını dönen beden şaşkınlıkla tekletmisti. Az önce vurduğu taşa takılmış geriye düşmek üzereydi lakin hep olduğu gibi bir el onu belinden kavramısti.
"Yine sen" diye sessiz, fısıldayarak konuşmuştu minik beden. Hala karşında ki adamın kusursuz olduğunu düşünüyordu. Belki de tanrının meleğiydi ama melekler insanların canını yakmazdi. Sahi ya şeytanda bir melekti.
"Zayıfsin"
"Ha?"
"Çok zayıfsin jimin. Seni tutan olmasaydı bu yokuştan aşağıya doğru yuvarlanacaktin"
"Bir şekilde dururdum herhalde"Jungkook tek hamlede jimini kucağına almıştı.
"Bu sefer beni arkanda birakamayacaksin küçük"
"İndir beni hemen. Yürüyebilirim"
"İndirsem benimle gelecek misin?"
"Hayır?"
"Bu yüzden benimle geliyorsun"
"Lanet..."
"Kötü sözler sana yakışmıyor"
"Sanane"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in pain | jikook
Fanfiction"Seni benim yapana kadar takip edeceğim" -silah kaçakçılığı yapan jungkook'un katıldığı partide jimin garson olarak çalışıyordu. Jungkook'un hoşuna giden jimin'in dans etmek gibi bir hobisi vardı ki jungkook'un saklanmak için girdiği opera sah...